Hep ama hep, bizi aynı yapan şeylerden bahsediyoruz. "Evet evet" diyoruz, "Bence de" diyoruz. Ben de... Bunu anlamak zor değil. "Ben de" dedikçe, birbirine sokulursun. Kendine ılık bir yer bulursun.
Hatta çok çok gerilere gidersen, türünün korunmasını sağlarsın. Ortak paydalarda buluşan her sayı, çoğunluğa yuvarlanabilir. Bu da onu bölünmez yapabilir. Bu maymunlarda da, zürafalarda da böyledir.
Bizi birbirimizden "ayıran" şeyler, adı üstünde "bizi ayırırlar". Aramızda, rüzgara yol veren bir mesafe bırakırlar. Bir sabah, kırmızı ayakkabılarıyla siyah ayakkabılıların okuluna gelen biri, üşüyebilir. Mesela, "Sana katılmıyorum" dediğimizde, "Bence öyle değil" dediğimizde. "Ben bunu seviyorum" dediğimizde. Herkes onu severken... Birbirimizden bir adım geriye gitmiş oluruz.
Bütün bunlar aslında müzik zevkimizle ilgili. Tek sesli müzik sevenler için, ne kadar aynı o kadar iyi. Çok sesli müzik sevenler için, ne kadar farklı o kadar iyi. Biraz üşüyüp çok sesi dinlemeye hazır olan, onların hep bir ağızdan daha ahenkli geldiğini anlar. Benim bugün çıkarmak istediğim ses de budur.
Kendi üzerinizde sürdürdüğünüz deneylerde, şuna da bakınız: Hangi kelimeler sizi kaşındırıyor? Neyi duyunca, frekans sağır edici bir hale geliyor? Onları bulunca, içinizden bin kere tekrarlayın. Bundan iyi meditasyon yoktur. Kelime anlamını kaybeder. Herhangi bir kelime olur. Duymaya alışırsınız. İşte o anda, duyduğunuz müziğe bir ses daha eklenir. Dansa kalkarsınız. Şaha kalkarsınız.
Ben kendiminkileri biliyorum. Ve o kanalları açmak için uğraşıyorum.Çürük dişlilerime kanal tedavisi yapıyorum. Çünkü aynılaşmış insanları sıkıcı buluyorum. Başkalaşmış insanlar eğlenceli. Onlar gerçek. Diğerleri klon. Bir insan klonlarıyla nereye kadar sohbet edebilir? Bu sohbet bir kahkaya gider mi? Size kendi rengini kopyalamaya çalışan kimsenin fosforuna kapılmayın. Kapandır o.