Babalar ve hazineleri

Hayatımda iki şahane baba tanıdım. Biri babam, biri de oğlumun babası. Dün Babalar Günü’ydü ve eskiden yazdığım bu yazıyı buldum. Sizinle ve tüm babalarla tekrar paylaşmak istedim. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. İşte ‘babalar ve hazineleri’:

Haberin Devamı

Bize bir gün bir hastane odasında rastladılar. Pek romantik sayılmazdı ilk buluşmamız.
Kucaklarında gözlerimiz kapalı uyuduğumuz bu insanlar, o sırada içlerinden bizi ne olursa olsun korumaya yemin ediyorlardı. Bilmiyorduk henüz.
Bugüne kadar erkek, adam, oğlan, koca, sevgili olan bu varlıklar bundan böyle baba olarak anılacaktı. En azından kendi hikâyelerinde adları böyle geçecekti.
Büyürken çeşitli dönemlerimiz oldu. Hiç konuşmadığımız yıllar, hiç uyumadığımız geceler, kapıları sadece çarparak kapatabildiğimiz zamanlarımız oldu.
Onlar bizimle konuşmaktan, uykusuz kalmaktan, kapının başında durup endişelenmekten vazgeçmediler.
Bizim büyüyüp kocaman olduğumuz zamanları hayal eden de onlardı. Biz değildik.
Söyledikleri şey basitti. N’olursa olsun vazgeçmeyeceklerdi bizi sevmekten. Biz korkmamalıydık hiçbir şeyden. Hayat bir ormandı. Ayakta kalmak için güçlü olunacaktı. Gidip, yakalayıp pişirecektik. Koşup devirip getirecektik.
Yorulmadan tırmanıp tepelerden büyük manzaraları görecektik. Hayatın cümlelerindeki sıfatları, gizli özneleri hemen fark edecektik biz.
Dengemiz kaybolduğunsa ise sırtımızı bir tek ona devirebilecektik. Merak etmeyecektik, tutacaklardı. Merak edip duruyorlardı, başkaları tutmayabilirdi...
Hastanede, gözümüz kapalı kucağına bırakıldığımız bu genç adam, hayat boyu bizi beğensin istediğimiz belki de tek adam olacaktı.
Kadın olmak ne, bize o söyleyecekti.
Erkek olmak ne, bize o söyleyecekti. O bize bildiği her şeyi söyleyen tek insan olacaktı.
Bildiklerinin hepsi doğru olmayabilirdi, ama buna vakti yoktu, ne biliyorsa nesi varsa bizim olacaktı, işte bu kadar basit.
Bir gün yanlarından gidecektik. Bize hep anlatıp durdukları şu hayat ne menem bir şeymiş görmek için, ellerimizi çözmemiz gerekecekti.
Bunu yaparken, içleri kan ağlayarak gülümseyeceklerdi.
O tembihledikleri şeyleri, o kayıtsız şartsız sevgi hazinesini yanımıza aldığımızdan emin olup, bizi bırakmak zorundaydılar artık. En romantik anımızdı bu.
Canım babamızdı onlar. Büyüdüğümüzde, yanımızda bizimle yürüyen bir rüzgar, düşersek arkamızda bizi tutmaya hazır kollar oldular.
Hayatları boyu, yer yer kızarak yer yer anlamayarak yüzlerine baktığımız zamanlarda en çok şu cümleyi kurdular:
Hepsi senin iyiliğin için oğlum. Hepsi senin iyiliğin için kızım. Hepsi senin iyiliğin için yavrum.
Bu yazı da senin için benim canım babam.

Yazarın Tüm Yazıları