Ağlayarak, ben seni çok seviyorum dedi

Bana sarıldı. Kollarının sardığı kadar. Kalbinin atışını karnımda hissettim. Yaşı 12. Boyu yarım kadar. Uzun sarı saçlarında ellerim, ağlamasının geçmesini bekledim.

Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ağlamamak mümkün değildi. Çünkü yüzünü yasladığı yerden içime bir ışık dolduruyordu ve bu bana fazlaydı. Ben bu kadar sevilecek birşey yapmamıştım...ne yapmış olabilirdim. Benim işim neydi?

Adı Nisandı. Ve ben onu hiç unutmayacaktım. Onunla Çeşme Babylon’un kulisinin önünde 20 dakika öyle durduğumuzu da. O bana hayransa, ben ona daha fazla hayrandım. Çünkü yaşın 12 bile olsa, kafanı kaldırıp, birinin gözlerinin içine bakıp, ağlayarak ben seni çok seviyorum demek kolay değildir. Gözyaşlarını sevgi ve heyecanın üzerine dökebilmek bir piyangodur. İnsan ağlarken, sanki gözyaşı dışarıdaymış da, acıtarak gözünün içine kaçıyormuş gibi ağlar. Bu öyle değildi. Bu içeriden dışarıya akan seyrek yaşlardandı.

Annesi ellerimi tuttu. Onunla da aramda var bir akım. Nisan, ben ve annesi, bu hayatta buluşmak üzere, önceki bir hayatta vedalaşmış gibiyiz. Sarılıp öyle kalmak, sık yaptığımız şeymiş gibi. Ne güzel öyle tatlı bir kızı, bu kadar heyecanlandıran birşey olmak ya da yapmak. Sana birşey vermek istiyorum dedi, küpelerimi, sen de bana birşey ver. Vermek zorundayım, belki başka bir hayatta birbirimizi ondan tanırdık. Gümüş içine doğru küçüle küçüle kıvrılan küpeleri aldım, yakamdaki parlak iğneyi verdim. O gitti. Ben de.

Sonra şunu düşündüm. Ben birşeyler yazan müzikli bir faks makinasıyım. Evet faks makinası gibi, bana biryerlerden şarkı fakslıyolar. Katiyen sahiplenmem. Bir amacı olsa gerek onların, zıplayıp hoplatmak ve bir ara dillere dolanmak dışında. Bazen birşey ördüğümü görür gibi oluyorum. Bilmiyorum. Bazen ne yaparsak yapalım hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için yapıyormuşuz gibi geliyor. Gibi geliyor. Şunu biliyorum, o kız beni sevmiş, katlayıp kalbine koymuş. Ben postacı gibi, ona beklediği bir haberi getirmişim. Hepimiz birer bit bilgi olabilir miyiz mesela birbirimizin hayatında? ...Kesin öyleyiz. Nisan, ben ve siz, işte böyleyiz.

(kendi kendini tekrarlama: rolling stones dergisinde duman grubuna keçe, kendime yanar döner kumaş derken, farklı materyalleriz demek istedim. Olur da yanlış anlaşılır diye şuracığa not düşeyim: Duman’ın müziğine bayılırım. Keçeye bayılırım. Ben keçe olayım, onlar yansın dönsün. Yeter ki demek istenilen doğru anlaşılsın. Yeter ki kumaşlar çeşit çeşit olsun.)
Yazarın Tüm Yazıları