1- Herkesin mal, can, ırz ve hayatı dokunulmazdır.
İslam anne rahmine düşmesinden itibaren ölünceye kadar herkesin akıl, can, mal, ırz ve yaşam hakkının kutsal olduğunu söyler. Bu nedenle de mesela kürtaj hakkını anne ve babaya bile vermez. Anne hayatı tehlikede olmadıkça cenine -hangi aşamada olursa olsun- müdahale edilemez. Faraza anne çocuğunu düşürürse diyet maddi ceza ödemek zorunda olur. Savaş hali olmadıkça hiçbir din mensubunun veya inançsızın hayat hakkına müdahale edilemez. 2- Kişiler Allah’ın yetkilerini paylaşamaz. İslam akidesinde en büyük şahsiyet Hz. Peygamber’dir (s.a.v.). Bir Müslüman için canından aziz olan Hz. Peygamber (s.a.v.) insandır. Beşerdir. Rabbin ne ortağıdır, ne oğludur, ne de başka beşer üstü bir iddia sahibidir. Yüce Allah yetkilendirmedikçe bir yetki sahibi değildir. Zaten hiçbir mümin ne peygamberine tapmıştır ne de uluhiyet tanımlaması yapmıştır. O halde manevi veya maddi derecesi ne olursa olsun hiçbir insan, Yüce Allah’ın hiçbir yetki ve sıfatını taşıyamaz ve paylaşamaz. Yani Allah, Allah’tır. İnsan ise insandır. 3- Kadın ve erkek birbirlerini tamamlarlar. Eşittirler. Bazı dinlere göre kadın erkek için, onun hatırına yaratılmıştır. İslam’a göre ise, kadın erkek için yaratılmamıştır. Erkekten yaratılmıştır. Kadın erkek içindir, erkek kadın içindir. İkisi de Allah’a ibadet ve dünyayı imar için yaratılmışlardır. Hayatı paylaşma, hukuki imtiyazlar ve yaşam standardı açısından eşittirler. Allah katında da eşittirler. 4- Müslüman’ım diyen kişinin imanı günahıyla kaybolmaz. İslam’a girmek veya Müslüman kalmak için Kelime-i Şahadet’e inanmak yeterlidir. Günah işlemek veya ibadetleri ihmal etmek kişiyi dinden çıkarmaz. Sadece günahkâr yapar. 5- Kişinin imanı başkasının onayına muhtaç değildir. Hiçbir mevki, makam, ilim, fazilet başkası hakkında imani noktada belirleyici olma hakkını vermez. Tövbeleri kabul eden veya reddeden beşeri bir onay merkezi yoktur. Bu husustaki tek onay makamı Yüce Allah’tır. Müslümanlar ise ancak birbirlerine duacı olabilirler. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şefaati hariç hiçbir Müslüman diğerini cennete sokamaz. Kabirde onun yerine cevap veremez! Mahşerde onu temsil edemez. 6- İnsanın onuru hiçbir gerekçeyle kirletilmez. Bir Müslüman’ın izzeti Kâbe’den daha üstün kabul edilmiştir. Müslüman’ın da kendi onurunu küçük düşürmesi haramdır. Kendini aşağılaması kabul edilmez. 7- Suç ve günah şahsidir. Hiçbir çocuk babasından veya annesinden sorgulanamaz, baba ve anne de çocuğundan sorgulanmaz. Herkesin günahı ve suçu kendisine aittir. Birinin suçu ailesine yükletilmez. Ailenin günahı da kişiyi kirletmez. 8- Çocuklar hangi dine, dile mensup olursa olsun masumdurlar. Dünyanın her mazlum çocuğu Müslüman için kendi öz çocuğu gibidir. Dünyanın herhangi bir bölgesindeki mazlum ve kimsesiz bir çocuk korunmaz da zulme uğrarsa, o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkâr olurlar. Aynı ölçü fakir ve yoksul için de geçerlidir. Mesela, bir bölgede bir insan açlıktan dolayı hayatını yitirirse o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkâr olurlar. 9- Kainatta esas olan barıştır. Savaş arızidir. Müslümanlar dünya barışı için gayret etmek zorundadırlar. Müslüman olmayanlarla da bu çerçevede ilişki kurarlar. Ferit Vecdi’ye göre Hz. Peygamber dönemindeki bütün savaşlar müdafaa amaçlıdır. Saldırmazlık dinin temel amacıdır. İslam dini savaşı onaylamaz. Dinler hidayet, mutluluk ve erdemli bir hayatı hedefler, savaşı değil. Onun için İslam’da savaş kutsalı korumak için değil, insanı korumak içindir. Kutsalın korunmaya ihtiyacı yoktur. 10- Üstün dil ve ırk yoktur. Hiçbir dilin veya ırkın kutsallığı yoktur. İnsanı yücelten, ırkı, dili veya coğrafyası değil insanlığıdır, erdemidir, kişiliğidir, yararlılığıdır. Kimse babasını, dilini, annesini seçemez. Bundan dolayı övülemez de, kınanamaz da. Selman-ı Farisi’yi (r.a.) İranlı olduğu için kınayan bir sahabeye karşı Hz. Selman “Ben İslam’ın oğluyum” cevabını vermiş. Böylece ırkından dolayı kınanamayacağını söylemek istemişti. Bunu duyan Hz. Ömer “Ben de Selman gibi İslam’ın oğluyum” diyerek onu anladığını belirtmiştir. Bu tavır milliyeti inkâr demek değildir. Milleti inkâr da değildir. Ama ırkla övünmeyi kabul etmemek anlamınadır. 11- Allah herkesin Rabbidir. Yüce Allah bir ırkın veya coğrafyanın ve hatta bir dinin Rabbi değil bütün kainatın ve ötesinin Rabbidir. Yaşayan herkes yaratılmış olmanın bedeli olarak iman etmek zorundadır. Allah hiçbir ırkı köle, diğer ırkı ise efendi olarak yaratmamıştır. 12- İslam her yeniliğe açıktır. İslam dininin değişmez temel imani, ahlaki ve ameli ibadet ilkeleri vardır. Ama İslam her türlü gelişmeye, ilmi faaliyete, yeniliğe, bilimsel çalışmaya, sanata açıktır. Temel ilkeleri zedelenmedikçe her güzel şey, Müslüman’ın yitik malı kabul edilmiştir. “İlim Çin’de bile olsa alınız” sözü hadis olmasa dahi böyle kabullenilegelmiş bir kriteri temsil eder. 13- Eğitim Müslüman kadın ve erkeğe farzdır. İspanyada, Müslümanlara ait olan Endülüs Emevi döneminde Kurtuba (Cordoba) şehrinin girişinde duvarlara böyle yazılıydı. İlim kadın-erkek her Müslüman’a farzdır. İnsanlık çağının en güçlü fikir ve din âlimleri bu gelenek ve coğrafyadan çıkmıştır. Dr. Singrid Hunke (Allahs Sonne Über dem Abendland-Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, çeviri: S. Sezgin, Stuttgart, 1967) eserinde buna dair yüzlerce örnek aktarır.
SORALIM ÖĞRENELİM
Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne geleceğine inanıyor musunuz? (Hafsa İnce/Muğla) Hz. İsa’nın kıyamete yakın zamanda yeryüzüne ineceğine dair mütevatir -en azından manevi tevatüre ulaşmış- hadisler vardır. Bilindiği gibi manevi tevatür, bir hususta reddedilmeyecek kadar rivayetin detayları farklı da olsa bizlere ulaşılmasıdır. Ancak Hz. İsa yeni bir dinin veya Hıristiyanlığın deklaresi için gelmeyecek. Misyonu, İslami çerçevede, İslam’ı tebliğ olacaktır. Bunun dışında bir misyonu olamaz. Çünkü Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sonra peygamber gelmeyecektir. Dediğim gibi bu olay, doğal bir olay değil, olağanüstü bir kıyamet alametidir. Detayları ise ayrı bir konudur. ? Allah bizden neden ibadet etmemizi istiyor? (Mahmut Kalın/Isparta) Yüce Allah’ın ibadetimize ihtiyacı yoktur. Rabbimiz, yarattığı insana hayatı kullanması, doğru yaşaması için bir kılavuz vermiştir. Tabir yerindeyse dünyayı kullanma talimatı gibi. İbadet bunun bir bölümdür. Hedefi ise, insanların boyunduruğundan tek olan yüce Allah’ın kudretine sığınmaktır. Yani mutlak bağımsızlıktır. Bu bağımsızlık ancak kemalle mümkündür. Yüce Allah, yarattığının kendi ahlakıyla ahlaklanmasını, Allah’ın ahlakıyla ahlakların sırrına ulaşmasını ister. Böylece kişi kendi samimiyet ve vefasına şahit olur. ? Spastik özürlüyüm. Bu bir ceza mıdır? (Sedat Kar/İzmir) Elbette bir ceza değildir. Belki bir imtihandır. Siz dünyada belki sıhhatli olanlara göre hayata daha eksi olarak başlıyorsunuz, ama ahrette mutlaka artı olarak başlayacaksınız. Bu olayı ceza veya azap olarak görmeyin. NOT: Tüm okurlarımın yeni yılını kutluyorum. Dilerim dünya devletleri, yeni yılda savaşa harcadıkları paraları, yoksullara, ezilmişlere ve hastalara harcarlar.