İntihar eden delikanlı mı yoksa toplum mu?

OLAYI biliyorsunuz. Muğla’nın Fethiye ilçesinde dershane parasını ödeyemeyen aileye haciz gelir. Haciz sonunda anne hapishaneye girer. Ailenin genç delikanlısı ise annem benim yüzümden hapishaneye düştü diye intihar eder; olay bu...

Haberin Devamı

Bu olayın duyulmasından bu yana yüreğimde bir daralma var. Üzgünüm, tepkiliyim, utanıyorum, daralıyorum. Bütün bu duygular içinde kendi kendime şöyle sesleniyorum: Bir işe yaramıyorsun. Baksana bir delikanlı, hayatının en güzel yıllarında hayata tam bir ümitle sarılacağı şu demde hayatına kıyıyor. Hem de annesine mesaj yollayarak; “Anneciğim, para bulamadım, üzgünüm” diye. Annesi demir parmaklıkların ardındadır diye yıkılıyor delikanlı. Kim yıkılmaz ki... Ya bilmediğimiz binlerce böyle olay varsa. Ya bilmediğimiz onca böyle sıkıntı varsa... Ya bütün bunların hesabını Allah bize soracak olsa. Ya; “O gün hiç hesaba katmadıkları şeyler karşılarına çıkacak” ilahi hitabına muhataplardan biri de ben olsam...

Gazetedeki delikanlının fotoğrafına bakmak istemiyorum. Sanıyorum her insan, her baba, her vicdanlı benim gibi düşünüyordur. Sanıyorum bu olayı duyan her vicdanlının yüreği sızlamıştır.

Şimdi bazı sorular soracağım. Biliyorum, cevabını da bulamayacağım. Çünkü soruların muhatabı kimdir onu da bilmiyorum. Derdim, muhatabını bulmak da değil. Derdim, her evde sessizce konuşulan duyguları -sizin adınıza tekrarı olmasın diye- satırlara dökmektir.

1- Avukatlık nedir? diye sorguluyorum bugünlerde. Müvekkilimizi -hatalı da olsa, doğru da olsa- korumak mıdır? Sanmıyorum. Peki avukatlar önlerinde kanuni sorumluluklar varken ne yapabilirler? Aslında çok şey yapabilirler. Mesela; bu benzeri aileler konusunda ben bin lira yerine, beş bin lira isteyemem! Bu insafsızlık olur. Beni zorluyorsanız “Alın davanızı iade edeyim” diyemezler miydi? Böyle bir tavır avukatlar tarafından geliştirilemez mi? Çok mu hayal görüyorum. Bu acımasız dünyada olmayacak bir toplum mu hayal ediyorum. Düşünmeye değmez mi? Bu teklifimi çoğunun vicdanlı olduğuna inandığım avukatlar ve benzeri pozisyonda olanlar tartışamazlar mı?

2- Alacaklılar daha insaflı olamazlar mı? Allah merhametli olan alacaklıya kendi katından rahmet indirir, sözünün hiç mi anlamı yok. Her şey para mıdır? Para tapılacak yeni bir put mudur? Vereceklinin durumuna bakılıp kasten borcun üzerine yatan ile gerçekten imkanı olmayanı ayıramaz mıyız?..

3- Dara düşmüş, borcu olan ailelere akrabaları sahiplenemez mi? Her ailede bu tür insanlar olabilir. Çaresiz ve derdi olan bireyler bulunabilir. Aile büyükleri bu tür insanlar için bir yardım mekanizması oluşturamazlar mı? Kahvehane gibi yerlerde ömür tüketileceğine, bir şeyler için dernekler, işbirlikleri oluşturulamaz mı?

4- Bazı ülkelerde şöyle bir gelenek vardır. Eskiden kişi çay içer, hesap ödemeye sıra geldiğinde ise bir çay içmişse iki çay parası verir ve kahvehanenin makul bir yerine asılan panoya içmeden verdiği çayın parası için bir kağıt asar ve daha sonra gelecek ama parası olmayan için bir anlamda çay ısmarlardı. Bu anlayışı biz her alana taşıyamaz mıyız?..

5- Dün TV’de programıma telefonla katılan bir anne ağlayarak çaresizliğini dile getirdi. “Kocam asgari ücretle çalışıyor. Gelirimiz sınırlı. Oğlum 17 yaşında. Ona cep harçlığı veremiyoruz. O da para çalıyor. Bir çare, bir yol gösterin hocam” diyordu. Çocuk çaresiz, anne çaresiz. Öyle ya; bir tarafta cebi dolu olan, kafede otururken para savuran delikanlı, öte tarafta bir çay parası bulamayan onun yaşıtı. Ne yapabiliriz?.. Bu gençler için ne yapabiliriz?.. Lütfen herkes düşünsün.

6- Her şeyi devletten, idarecilerden beklemek yanlış. Her konuda onları hedef tahtası yapmak da çare değil. Toplum olarak çareler üretmeliyiz. Saatlerce medyada magazin tartışacağımıza, bu konularda “sosyal projeler” üretecek bir zemin hazırlayamaz mıyız?..

7- “Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir; kişi Müslüman kardeşinin yardımına koştukça, Allah da onun yardımcısı olur” diyen bir imanın insanlarıyız. Ama bu sözler ne yazık ki, çoğu kez satırlarda kalıyor. Bir hamle yapamaz mıyız? Bu konularda ciddi projeler üretemez miyiz?
Muğla’daki olayı birkaç gün sonra unutacağız. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. İnsan hafızası unutur. Ama evladını toprağa veren o anne; ne demir parmaklıkları, ne de o genç çocuğunu unutamayacaktır.

Sevgili Soner! Anneni kurtaramadığın için utancından ve üzüntünden dolayı canına kıymana içimiz acıdı. Utanıyoruz... Üzgünüz... Daralıyoruz... Rabbimin sana merhamet etmesini diliyorum. Duam sana. Sen ve senin gibi gençler, hayata darılmasın diye; bize bir şey yapmamız gerektiğini bize hatırlattın... Sana rahmet diliyorum. İntihar en büyük günahlardandır. Bunu biliyorum. Onun için affetsin Rabbim diyorum. Senin bu intiharın toplumun kendisini sorgulamasına vesile olacak mı bilmiyorum. Keşke olsa... Keşke olsa...

Haberin Devamı

SORALIM ÖĞRENELİM

Haberin Devamı

-  Ahirette cennet ve cehennem halkı birbirleriyle görüşecekler mi? / NAZ BAYRAM/ ESKİŞEHİR

Kur’an-ı Kerim’in verdiği bilgiye göre cennet ve cehennem halkı görüşeceklerdir. (Müddessir, 40-41) Ayeti Kerime’nin verdiği bilgi şöyledir: Cennettekiler cehennemdekilere soracaklardır. Sizi cehenneme sokan nedir diye. Onlar şöyle cevap verirler: ”Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu doyurmazdık. Kötülüğe dalanlarla beraber biz de dalıyorduk. Ceza gününü yalan sayıyorduk.” Bu ayette kişiyi ahirette sorumlu kılacak özelliklerden bir kısmına işaret ediliyor.

-  Her sihrin gerçekliği var mıdır? / DEVRİM KULAK/ GAZİANTEP

Sihrin haram kılındığını biliyoruz. Sihrin haram kılınması, onun yapılabilir olmasını ortadan kaldırmıyor. Sihirle genellikle şer olan mahlukatın insanlar üzerinde yoğunlaştırılması hedef alınır. Gerçek sihir budur. Ama sihrin hile, göz boyama, el çabukluğu ve hipnoz olarak nitelendirilecek (Taha, 65, 69; Bakara, 102) çeşitleri de vardır.

-  Kadının kocasına zekât verebileceğini duydum. Gerçekliği var mı? / ZEYNEP KEPÇE/ İZMİR

Kadının çalışarak kazandığı veya miras yoluyla edindiği sermayesi şahsına aittir. Dokunulmazdır. Kocasının bu paraya müdahale hakkı yoktur. Bazı fıkıhçılar, zengin olan kadının fakir olan kocasına zekat verebileceğini söylerler.

-  Peygamberimiz secdede dua edermiş. Bu konuda beni bilgilendirebilir misiniz?  / GÜLNİDA IŞIK/ TEKİRDAĞ

Peygamberimiz secdedeyken (tesbihatın dışında) bazı dualar da yapmıştır. O’nun yaptığı dualardan birisini örnek olarak verebiliriz: O şöyle buyururdu: “Allah’ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınırım. Senin Zat’ın ve Şeref’in çok yücedir. Seni hakkıyla övmekten çok acizim. Sen; Seni övdüğün gibisin. (Tergib ve terhib, Münziri, 3, 460)  

Yazarın Tüm Yazıları