Paylaş
Bu arkadaşım herkes hakkında kötü zan besler. Ona göre herkes potansiyel günahkârdır... Herkes potansiyel tehlikedir. Arkadaşım kendisini herkesten daha temiz görür. Ona göre günah işlemek çok da ciddiye alınmamalıdır. O işlediği büyük günahları küçük görür. Yaptığı küçük iyilikleri ise büyük görür. Başkasının küçük günahını abartır, büyük iyiliklerini ise küçük görür.
Benim bu arkadaşımın ölçüsüz bir ‘kıskançlık’ huyu var. Etrafındaki hiç kimsenin kendisinden daha mutlu olmasını istemez. Daha çok para kazanmasını arzu etmez.
Bu arkadaşımın bankalarda parası var. Her gün iki defa banka hesaplarına bakar. Toplar, çıkarır, çarpar. Sürekli hesap yapar. Hatta gece uyurken banka cüzdanını yastığının altına koyar. Onsuz yaşayamaz.
Benim bu arkadaşım, herkese tepeden bakar. Kimseye değer vermez. Daha doğrusu parası olana, makamı olana itibar eder. Sıradan kişileri insan yerine bile koymaz. Bir gece namaz kılmıştı. Ertesi gün bu ibadetini öyle ballandıra ballandıra anlattı ki, onu Allah’ın en seçkin kulu zannederdiniz. Sanki o bir gecelik ibadetiyle ermiş insan makamına ulaştı. Kendini öyle zannetmeye başladı.
Bir gün benden yardım istedi. Yardım ettim. Yarım ağızla bile olsa teşekkür etmedi. Sanki ben ona yardım etmek zorundaydım. Zaten o herkesi kendisine hizmetçi gibi görüyor. Başka bir gün yine yardım istedi. Yardım edemem dedim. Birdenbire ağzını bozdu, kötü sözler söyledi, neredeyse beni paralayacaktı. Yaptığım bütün iyilikleri bir anda unuttu. Halbuki kendisi hayatı boyunca kimseye zor zamanında elini uzatmamıştı.
Arkadaşım alışveriş delisidir. İhtiyacı olması da bol bol elbise alır. Bir gün, bari giymediklerini dağıtsan dedim, şiddetle tepki gösterdi. Yakarım da vermem dedi. Peki ne yapacaksın bu kadar elbiseyi dedim. Sana ne, ben kazandım ben harcarım dedi.
Bir gün bir göreve talip oldu. Bir yere genel müdür olmak istedi. Kendisine dedim ki, bu makama uygun değilsin. Ama çok arzu ediyorsan, gereken girişimlerde bulun, sonucunu da tevekkülle bekle. Bana öyle bir tepki gösterdi ki şaşırdım. Hayretle kaldım. Öyle şey olur mu dedi, bu makama gelmek için herkesi ezip geçerim. Evet aynen böyle dedi. Sadece bununla da yetinmedi, o makama talip olan diğer insanlarla ilgili ne iftiralar, ne tezgâhlar hazırladı bilemezsiniz.
Babası ve dedesiyle çok övünür. Ona iyi bir iş yapmasını teklif ettiğimde hemen şöyle cevap verir. Sen benim bu halime aldanma. Benim babam hocaydı, ayrıca dedem de çok dindardı. Annem zaten ermiş bir kadındı. O büyüklerin yaptığı bütün iyilikleri kendisine yontar. Siz bu arkadaşımı tanıdınız mı?
Bu arkadaşım bir gün hastalandı. O gün ne kadar dindarlaştı bilemezsiniz. Sürekli dua etti. Allah’tan istedi. Ama iyileşir iyileşmez bütün bunları unuttu. Ben bu arkadaşımdan bir türlü vazgeçemiyorum. Ona ne kadar kızarsam kızayım onu feda edemiyorum. Aslında onunla tanışmam, kendimi bildiğim, aklımın erdiği günden bu yanadır. Bazen o bana kulak kabartıyor, bazen ben ona kulak kabartıyorum. Ben bu arkadaşımla mezara kadar beraber olacağım. Öyle anlaşılıyor ki benim bu arkadaşımla olan mücadelem ölene kadar devam edecek.
Sizi daha çok merakta bırakmayayım. Bu arkadaşımın adı ‘Nefs’tir. Benim nefsimdir. Sizin nefsinizdir. Sizi hep kötüye sevk eden, her şeyi kendi penceresinden gören, söz dinlemez, tevbe etmez, pişmanlık duymaz, iyilikten hoşlanmaz, azgın nefistir bu arkadaş. O hep sizin yanınızdadır. Onun yaşı sizin yaşınız kadardır. O sizinle doğdu. Sizin hemşerinizdir. Sizden hiç ayrılmaz, yemek yerken, aslında onu doyuruyorsunuz. O, ikinci sizsiniz. Sizi bir günaha iten işte odur. Siz iyi şeyler yaptığınızda, kulağınıza bunu yapma diye fısıldayan işte o nefistir.
Siz nefsinizi terbiye ederseniz, ona yön verirsiniz. Ama o sizi terbiye ederse o size yön verir. O size yön verdi mi bir müddet sonra kendinizi tanıyamaz olursunuz.
SORALIM ÖĞRENELİM
- Aptes alırken yıkayacağım yerde yara var. Nasıl aptes alacağım?
(Sedat Nur / Kütahya)
Aptes uzuvları denilen ve yıkanması farz olan (ellerle beraber kollar, ayaklar, yüz ve başın ön ve üst kısmı gibi) bölgelerde yara veya hastalık varsa ve buralara su değmeyecekse bu durumda bu bölgeler yıkanmayıp ıslak elle meshedilir. Mesh yapmak -eli ıslatıp değdirmek- zarar verecekse bu da yapılmaz. Ama rahatsızlık bu organların çoğunluğunu kaplamışsa, bu durumda teyemmümle yetinilebilir.
- Varis çorabı üzerine mesh yapabilir miyim?
(Tülin Acar / Malatya)
Tedavi amacıyla giyilen ve çıkarılması zor olan varis çorabı üzerinden ayağınıza mesh yapabilirsiniz. Mesh yapmak, elleri suyla ıslatıp o bölge üzerinden masaj yapar gibi gezdirmektir.
- Babam vefat etti. Onun için kurban kesmek zorunda mıyım? Ölü kurbanı var mı?
(Rafet Ninak / İzmir)
Babanıza Allah’tan rahmet dileriz. Ölü kurbanı diye bir kurban yoktur. Ancak babanız vefatından önce kurban kesin diye vasiyet etmişse bu durumda kurban kesmeniz gerekir. Ayrıca, sevabı ulaşsın niyetiyle de babanıza kurban kesebilirsiniz. Vasiyet yoksa kurban kesmek yerine hayır kurumlarına, hastane ve benzeri müesseselere para bağışı yapabilirsiniz.
- Peygamberimizin kendisi için okuduğu özel bir şifa duası var mıydı? Ben de okumak istiyorum.
(Takiye Işık / Mersin)
Peygamberimiz kendisine şu şifa duasını okurdu. “Ey insanların Rabbi. Acıyı gider, şifa ver. Sen şafisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden bütün hastalıkları gideren bir şifa istiyoruz.” Siz de bu duayı kendinize ve hastalarınıza okuyabilirsiniz.
Paylaş