Paylaş
Ve uzak kaldıkça içimizde büyüyen bir kıpırdanış; “sanatın yüzyüze alışverişi”ne duyduğumuz hasretin nihayet durulmasıyla,(hiç değilse benim için...) yaklaşık 2 yıl sonra vuslat... Üstelik, en yenisi 18. yüzyıla tarihlenen ve diğer ucu 16. yüzyıla kadar uzanan, seçkin bir seyahat ki, bu tam bir “seyahatnâme” aslında. Türkiye’nin, dönem enstrümanları ile Avrupa ve Osmanlı Barok Dönem müziklerini yorumlayan ilk grubu olma kimliğiyle, “müzikal inovasyon”da, hep bir adım önde tanıdığımız “İzmir Barok”, hafta başında Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki (AASSM) konseriyle, bu yıl altıncısı düzenlenen “Barok Müzik Günleri”nin kurdelesini kesti. Açılış konserinin, Almanya Federal Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğu işbirliği ile “Türk-Alman Dostluğu Konseri” dipnotu ile gerçekleştiğini de hatırlatalım.
***
Meraklısı, İzmir Barok’un, 2008 yılında İZDOB orkestrasından kontrabas grup şefi Bülent Oral ve keman sanatçısı Hakan Özaytekin tarafından kurulduğunu, 25 yıla yakın birlikte oda müziği yapan ikilinin, en sonunda hayallerine dokunduğunu; yıllar içinde grubun, yeni projelere nefes veren sanatçı ve enstrüman katılımlarıyla genişlediğini, “16. Yüzyıldan 18. Yüzyıl ortasına Avrupa ve Osmanlı Saray Müzikleri”, “Shakespeare ve Müzik” gibi albümlerle ses getirdiğini, ödüller aldığını, “Sefarad ve Osmanlı Müzikleri” ile yurtdışı festivallerde ağırlandığını, “Shakespeare ve Purcell...” projesinin yolda olduğunu zaten bilir.
Ben asıl, bu son konserin, altı çizilesi detaylarını paylaşmak istiyorum. Sahneye, “Barok Keman’da Hakan Özaytekin , Viola Da Gamba’da Bülent Oral, Klavsen’de Erica Fossi, Rebab ve Türk Lavtası’nda Mehmet Refik Kaya, Perküsyon’da Bariton Hüseyin Tuncel, Barok Obua’da Güzin Teoman, Barok Klarnet’ta Elif Aksoy, Cornetto’da Begüm Acar ve Archlute’ta Diego Leveric”in ışığıyla çıkan topluluk, kendi özgün repartuvarını seslendirirken, yine seçilmiş eserlerde, Soprano Linet Şaul ve Alman Counter Tenor Kai Wessel’e eşlik etti...
***
Okuduğunuz paragrafta, en çok tekrarlanan kelime, enstrümanların önünde yazdığımız “barok”tur. Ve sanatçıların hepsinin, tamamen “barok dönem enstrümanları” ile ses vermesi ayrıcalığını tariflemektedir. Bu, müzikal anlamdaki büyülü “estetik kaygı”, dinleyicileri mest etmekle kalmadı, yeni bir yol arkadaşı ile de tanıştırdı salondakileri. Konserde, Erica Fossi’nin önüne oturduğu klavsen, orijinali 1700 Alman Mietke imzası taşıyan ve Berlin Charlottenburg Müzesi’nde bulunan çalgının iyi bir kopyasıydı... İtalyan Klavsen yapımcısı Urbano Petroselli tarafından yapılmıştı. Dünyada sadece 3 tane vardı ve artık bir tanesi İzmir’deydi... Dahası, bahse konu orijinal klavsenin, Johann Sabastian Bach tarafından, Brandenburg Koncertolarını icra etmek için kullanıldığı söylencesi de, resme başka bir mistik tını getiriyordu.
Barok Müzik Günleri’nin koordinasyonunu üstlenen ve kendisi de, heykeltraş Hüseyin Gürses’in elinden çıkma, 1600’lerden İngiliz Barak Norman kopyası bir Viola Da Gamba’da çalan Bülent Oral’ın “olabilir mi?” heyecanını, büyük bir öngörüyle, “İzmir için ise, neden olmasın”a çeviren ve açılış konserini canlı izleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’e de, vesileyle teşekkür etmek isterim.
***
Repertuvar’a gelince... Benim için, Linet Şaul’un aşinâ parlayışına, ilk kez dinlediğim Kai Wessel’in nefes kesen performansı eklendi konser gecesi. Şaşırtmalı koltuklarında, maskeleriyle oturanlar, aynı konserde, Monteverdi’yle Gazi Giray Han’ı, Stradella ile Ali Ufkî Bey’i, Ballet la petite cahaconne ile Mahûr ve Nikriz’i, dahası Rebab ile Viola da Gamba’yı bir arada dinleme fırsatı yakaladılar. Yıllardan barok, günlerden İzmir’di...
Paylaş