Yaşadığı kadar daha yaşamak

RAHMETLİ babam, hangi yaşına denk gelmiş olursa olsun, hep, “Yaşadığım kadar daha mı yaşayacağım?” diye sorar ve söylenirdi ‘ân’ın hakkını veremeyenlere.

Haberin Devamı

Önceleri anlayamazdım ne demek istediğini...

Anlamaya başladığımda ise artık işime gelmeyen bir yaşa erişmiştim çoktan.

Onun içindir ki hâlâ anlamamak için yan çiziyor ve tekerlemeyi kendi aklımca şöyle düzeltiyorum:

“Yaşasam yaşasam, yaşadığım kadar daha yaşarım.”

Böyle iyimser gözle bakınca, Hürriyet EGE’nin 40’ıncı yılı için kalem oynatanlar arasında olmak daha bir anlam kazanıyor.

Etrafınıza alıcı gözüyle bakın lütfen...

“İzmir’de 40 yılın imbiğinden süzülmüş ‘ne kadar az satır’ kalmış olduğuna” hayret edeceksiniz.

Soruyu, geçen her yılla birlikte, babam gibi değil de benim gibi sorduğu için olabilir mi?

Nicelerine...

 

///

 

‘Hayâl-i Temsil’ tekrar sahnede

 

Haberin Devamı

PRÖMİYERİNİ haziran ayında İKSEV’in düzenlediği 37’nci Uluslararası İzmir Festivali’nde yapan ‘Hayâl-i Temsil’ geçtiğimiz salı günü İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi’nde seyircisiyle tekrar buluştu.

‘Her zaman yaşadığından daha uzun yaşayacak’ olan Cumhuriyet’in ve tiyatronun öncüsü iki kadın kahramanın yaşam öyküsüne tanıklık etmek için, “Yaşamları boyunca hiçbir araya gelmemiş Bedia Muvahhit ve Afife Jale’nin, makyör Dikran’ın belleğinde, hayalî bir temsilde, hattâ ‘bir Smyrna masalında’ buluşmalarını kaçırmayın” derim.

Tekrar olacak ama, bir kentin sanat yöneticileri, sanatçıları, seyircileri, yerel yöneticileri ve yerel medyası, yaşadıkları kentte, “ne zaman yer yerinden oynamalı, oynatılmalı” bilmiyorlarsa, ‘Hayâlî’nin daha 1500’lerde tariflediği açmaza düşmüşler demektir:

“...hayâlî fakr şâlına çekenler cism-i uryânı

anınlâ fahrederler atlas-ü dîbâyı bilmezler...”

 

///

 

Ve “Kaptan”ı anarken...

 

40’INCI yıl bahsini, Attila İlhan’ın 2003’te yazdığı satırlardan alıntı yaparak, ‘iğneli’ bir parantezle kapatalım.

Daha ancak 20 yıl olmuş yazılalı...

Haberin Devamı

20 yıl öncesinde, 30’lu, 40’lı yılların gazeteciliğe hevesli Cumhuriyet kuşağına methiyeler düzüyor, ‘yeni yetmeler’i taşlıyor kendi lisanıyla:

“... O dönemde ‘münevverân’, ‘edip’ ile ‘muharrir’i birbirinden ayırmıştı; ‘edip’ Türkçeyi kendine mahsus bir ‘edebî’ kişilikle yazandır; ‘fıkra’, ‘makâle’ hattâ ‘musahâbe’ yazmış olması fark etmez; okurken ‘bediî bir tad’ alırsınız; edebiyat’la ülfeti vardır... / Asıl şaşılacak olan, aynı ‘matbuat’ın - artık kendisini media diye çağırdığı dönemde -, boy resimleriyle köşesinde arz-ı endâm eden ‘fıkracı’nın, merâmını Türkçe ifade kaabiliyetindeki vahim düşüklüktür...”

Ben demiyorum; Cumhuriyet’in 80’inci yılında Attilâ İlhan söylüyor bunları.

Haberin Devamı

Usta’yı 1 Kasım Cuma günü saat 14.30’da Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin İzmir ayağında, İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda anacağız.

‘İzmirli Bir Kaptanın Seyir Defteri’nden: Attila İlhan Şiirinde İncesaz’ı anlatmaya çalışacağım.

Denk gelirse bekleriz.

Yazarın Tüm Yazıları