Paylaş
Aynı müzik yazısında, Klâsik müziğin inceliklerini, ”…ayrıntılar, gelişmiş uygarlık ritüelleri, bir uygarlık ayininin parçalarıdır” diye açıklıyor, Orkestra şefinin “arı beyi” hallerinden söz ediyor; cümlelerini, “…İçinde kıvranan bir şaman ya da bir sihirbaz olduğunu da düşünebilirsiniz” diye tamamlıyordu… Yazı, “Uyumun en büyük örgütlenmesi” için kaleme alınmış hatırı sayılır bir güzellemeydi. Ama satır araları, istatistik mukayeseler açısından can acıtıyordu. Meselâ, “Amerika’da 6 milyon, Çin’de 50 milyon piyano öğrencisi olması”, parametreleri sadece “nüfus ve oran”dan ibaret bir “havuz problemi” değildi çünkü… Aklımız hemen, kütüphane – ibadethâne sayılarına filân kayıveriyordu. Müziğin, uygarlığın en üst göstergesi olduğunu, konser salonlarının da zaman zaman birer ibadethâne, hattâ tapınak hüviyetine büründüğünü, yüzlerce yıllık konser salonlarının, kentli olmanın mimarî tanıkları olduğunu hatırlayıveriyorduk. Bu hafta, Ege TV ekranlarındaki konuğumu “Ferah Kahvesi”ne davet ederken, bilinçaltımda, işte yukarıdakine yakın bir soru ile cebelleşiyordum: “Kaç bestecimiz var ?”
1992 İzmir doğumlu, “genç bir besteci”ydi Mert Moralı… Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu’nun yetenek sınavı sonrasında, “Stiliana Stavreva Markova’nın flüt sınıfına kabul edilmesiyle başlayan öyküsü”nde, 14 yaş, ilk bestesini yazdığı kilometre taşıydı aslında… Uğraş Durmuş’tan kompozisyon ve İlhan Baran’dan 20. Yüzyıl müziği analizi ve caz armonisi dersleri aldı. 2009 yılında Bulgaristan’da düzenlenen genç müzisyenlere yönelik mütevazi bir yarışma olan Genç Virtüözler Yarışması’nın kompozisyon dalında “Sonsuz Gece” adını verdiği yaylı dördülü ile birincilik ödülüne lâyık görüldü. 2010 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Teori-Kompozisyon bölümüne kabul edildi. Burada Turgut Pöğün ve Tolga Yayalar ile kompozisyon çalıştı. (Yaz akademileri ve çalıştaylarda, kurşunkalemini açmayı sürdürdü…) İspanya’da Conservatorio Superior de Vigo’da Erasmus Juan Eiras ile kompozisyon çalıştı. 2014 yılında Bilkent Üniversitesi’nden mezun oldu. 2014 yılında “Hanns Eisler” Berlin Müzik Akademisi’nde lisans bestecilik programına Wolfgang Heiniger’in öğrencisi olarak kabul edildi.
Geçen yıl, “Klâsik Keyifler - Kapadokya Festivali” kapsamında gerçekleştirilen ve Tolga Yayalar ile Kurt Rohde’nin yönetimindeki bestecilik ustalık sınıfına katıldı. İçinde bulunduğumuz yıl, Berlin’de okuyan bestecilik öğrencilerinin kendi besteleriyle katıldığı, (ödülün bu bestelerin icrasına verildiği) geleneksel “Hanns Eisler” Besteciler Forumu ve Performans Yarışmasında, bu kez “Sonsuzluğa Bir Taş At” adlı bestesinin yorumu, birincilik ödülünü almaya hak kazandı. (Bestelerinin bazılarına, https://soundcloud.com/mert-morali adresinden ulaşabilirsiniz...) Aynı kurumda yüksek lisans programı ve kompozisyon eğitimini Eun-Hwa Cho ile sürdürüyor. Eylül ayında (birkaç hafta sonra) Lüksemburg’da gerçekleştirilecek olan Bestecilik Yaz Okulu kapsamında Isabel Mundry ve Marcel Reuter yönetimindeki bir ustalık sınıfına katılacak ve bu ustalık sınıfı çerçevesinde, ustalık sınıfı için bestelediği “Valse Fantastique” Lüksemburg’un en önde gelen çağdaş müzik topluluğu olan Ensemble Lucilin tarafından seslendirilecek..
Kendisini uğurlarken, biliyordum ki, sanatçılar “sıradışı insanlar”dır. Onlar için, “çok olmalılar, çoğalmalılar…” diye dilek ve temennide bulunmak yetmez. Onlar, özünde ve doğasında sayıca “az olan”lardır. “Perişanlığımız şudur ki, -ellerinden ne kadar tutabiliyoruz ?- sorusuna yanıt aramak bile, yüzümüzü kızartmıyor artık”. Unutmadan, Bornova EVKA 3’te, son operasyonlarla tabelası indirilen bir “Sağlık Meslek Lisesi”nin (dönüşüm sonrasındaki) yeni tabelasını gördüm dün; “Anadolu Kız İmam Hatip Lisesi” yazıyordu… Tüh; yine “Romantik” bir yazı oldu galiba !
Paylaş