Paylaş
HAYIR bu bir siyaset yazısı değil! Bir şey imâ etmeye de çalışmıyorum... Sadece sıcaklar artınca, “hafif ve yelpazeli” bir yazı yazayım istedim. Bir süredir, “yeni normal”in “sokak ağzıyla”; “yıkılıyo” sosyal medya... Gün geçmiyor ki, batı dünyasının siyasetçileri, bakanları, “iş”e bisikletle giderken boy göstermesin. Aslında, çok yeni de sayılmaz bu manşetler. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, devrin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le olan toplantısına bisikletiyle gelmişti. “Pedallı kabine” başlığını taşıyan haberde ise, “Danimarkalı bakanların, her gün parlamentoya bisikletle gidip geldiği” duyuruluyordu. En son önceki gün, “her yıl dünyaya 18 milyon Mercedes satan Almanya’nın Maliye Bakanı...” diye bir fotoğraf altı gördüm. “Pedallamaya bahane çoktur” diye bağırıyor bir ekşi sözlük yazarı. Aydan Çelik’in eskimeyen “Bisiklet Manifestosu”ndan “seç, beğen, tak-takıştır, seç-yakıştır...” demekle yetinelim. “Bisiklet nedir?”
Eşitliktir: Bazen o sizi taşır, bazen siz onu.
Özgürlüktür: Ferman padişahın, dağlar bizimdir.
Kardeşliktir: Bir ağaç gibi tek ve hür öte yandan...
Tevazudur: Estağfurullah beri yandan.
Çocukluktur: Hayatla izdivacın balayı günlerinden.
Aylaklıktır: Akreple yelkovana nispet.
Sükûnettir: Ne der filozof? “Gürültü, zekâyla ters orantılıdır.”
İdraktir: Hepimiz Gogol’un palto’sundan çıktık.
Rüyadır: Üç yaşında başlar, hayat boyu sürer.
Hayal gücüdür: Durduğunda devrilir.
Dengedir: Statükoyla alâkasız.
Şeytan arabasıdır: İtaat mi, o da kim?
Aşktır: Her bahar sırtınızı ürpertir.
Libidodur: Düz duvarlar sizindir.
Bahardır: Papatyalarla aynı nebatattan.
Yazdır: Yaz yaz bitmez bir metnin iki noktası.
Kıştır: Her mevsim Vivaldi.
Kendisidir: Doğan görünümlü şahin değil.
Devrimdir: Gerçekçi olur imkânsızı ister.
Ütopyadır: Ayaklar hep havada.
Kırmızıdır: Hayali cihan değer, hele bir ihtimal iken.
Muhaliftir: İktidara müdanasız.
Mesttir: Ömer Hayyam’ın üzüm suyundan.
Bir lokma bir hırkadır: Derviş soyundan.
Şehrazat’tır Bağdat’ta: Binbir geceden süzülür.
Kerâmeti kendinden menkuldür: Bir bilen bilir, bir de binen.
“Bi tur versene”dir: Boş arsaların rant’a yenik düşmediği zamanlardan.
Aşüftedir: Yoldan çıkartır.
Mor külhanidir: Kendi kendine çalan bir davul zurna.
Rosinante’dir: Don Kişot’un altında olsaydı değirmenler bizimdi.
Rüzgâr gülüdür: Kır evinin verandasında.
Yelken, balık dümen, su: Hepsi birdendir.
İsyandır: Bush’u iki kere dehledi üzerinden.
Şarabî eşkiyadır: Şan verir ortalığa her bahar.
Köroğlu’dur: Otomobil icat olur mertlik bozulur.
Tek kişilik karnavaldır: Dünyanın sokaklarından.
Müslüman mahallesinde salyangozdur: Eyvallahı yoktur âleme.
Kel-alâkadır: Bütün bağlamlardan muaf.
Aslında manifestoya bakılıp, niyet edilip üstüne düşülse, 1 yıl içinde, tepeden tırnağa bir “bisiklet şehri”ne dönüştürülebilir İzmir. Kimse yapılanları gösterip göz boyamaya kalkmasın... Hem “yetmez”, hem de “hayır” demeyi sürdüreceğim. Zaten bir sosyal medya yorumu, bütün yazmak istediklerimi özetlemiş. Bu sıcakta lâfı uzatıp sizleri uğraştırmayayım. Soruyor bir bisiklet sever:
“Bizim politikacılar bulunmaz Hint kumaşıdır; bisiklete binip de yırtılsınlar mı?”
Paylaş