Paylaş
“Kitap Fuar”ları, elbette ki “Olimpiyatlar” kadar önemli organizasyonlardır…
Bu koşullar altında, okuru kitapla
(ve hattâ yazarıyla) buluşturan “İzmir Kitap Fuarı”nın da,
21. Yılını geride bırakarak çeyrek yüzyıla koşuyor olması sevindirici.
Ama itiraf etmeliyim ki, son yıllarda,
“okul ve test kitapları ile dinî içerikli yayınlar”ın,
ruhen istilâsına uğramış bu buluşmalardan, eskisi kadar zevk almıyorum.
Belki de, “kategori ayrımı yaparak,
(kitapta da) ihtisas fuarcılığına yönelmenin, çoktan zamanı geldi bile …
Hâl böyle olunca, “Fuar”dan çok “Kitap”tan bahsedilen bir yazıya niyetlendim bugün. “Hürriyet Yayınları” tarafından 1973’te yayınlanan ''Atatürk’ün Uşağı İdim'' adlı kitaptan bu yana, Atatürk’ün hizmetinde bulunmuş kişilerin hâtıralarını vitrinleyen özel bir çalışma, (bu içerik ve biçemde…) yayınlanmamıştı. Kütüphanemdeki, Cemal Granda’nın, hizmetine girdiği 1927’den ölümüne kadar, 12 yıl boyunca yanıbaşında olduğu Atatürk’ün, “günlük hayatı”ndan kesitleri naklettiği bu ilk kitabın yanına, şimdi kıymetli bir başka çalışma geldi.
Son yıllarında, Atatürk’ün “Rusça mütercimi, kütüphane memuru ve yakın koruması” olarak kendisine hizmet etmiş bulunan Nazım Canca’nın “el yazısıyla aldığı notlar”, “Hayatım ve Hatıralarımda Atatürk” ismiyle yayınlandı. OpusKitap’tan çıkan, yayın yönetmenliğini kadîm dostum Dr. Yavuz Daloğlu’nun yaptığı ve kızı Damla Asena Daloğlu tarafından yayına hazırlanan kitabı, kelimenin tam anlamıyla “bir solukta” okudum. Kitabın neresinden bir “alıntı” yaparak paylaşabileceğim hususunda ise, tam bir şaşkınlık içindeyim… Yakın zamanda, bu kadar samimi bir anlatım diline rastlamamıştım. Bir anda, hayatın içinden alınmış, ama aynı zamanda bir döneme de tanıklık eden olaylar ve portreler ile yüz yüze geliyorsunuz. Sırf sizleri meraklandırmak için “popüler kültür tadında ucuz tezgâhtarlık” yapamayacağıma göre, geriye sadece, “bu kitabı mutlaka okuyun” tavsiyesi kalıyor.
Kitabın, 23 Nisan’ın “gölgelenmeye çalışıldığı” bir yılda yayınlanması, (Yavuz Daloğlu’nu tanıdığım kadarıyla sanmıyorum ya) rastlantı ise pek “mânidar” olmuş. “Aile notu”ndaki, “…Rahmet olsun ruhuna… Dört evlâdı olarak mütevazı olmayacak bir haklılıkla babamızla her zaman övündük, gurur duyduk ve duymaktayız…” kaydı da, Cumhuriyet bilincinin sonraki kuşaklara bıraktığı onurlu mirası tarif ediyor üstelik… Önsöz içindeki bir cümle ise, yayıncı sorumluluğunun kalitesi hakkında fikir vermeye yetiyor: “…Atatürk ve onun yakın çevresi ile ilgili daha önce hiç bilinmeyen hatıralar şimdi gün ışığına çıkıyor. Bu hatıralardan bir iki tanesini, Türk Milletine mâl olmuş bazı kişilerin mahremiyetini zedeleyeceğinden, Sayın Canca’nın ailesinin de isteği üzerine yayınlamamayı seçtik; ama yayınlanan her hatıra, tozu silinerek sandıktan çıkartılan, göz önüne konulan kıymetli birer aile yadigârı gibi…”
OpusKitap, İzmir Kitap Fuarı’na, “iz bırakan” bir eserle katılmış bu yıl. Ayaküstü sohbetten edindiğim izlenimle, ben kendi adıma, “ses getirecek” daha başka “belgesel çalışmalar”ın da müjdesini bekliyor olacağım.
Paylaş