Paylaş
KISA pantolonluydum; o benim “Orhan Bey amca”mdı... Çocuk yüzüm kocaman elleri arasında kaybolurdu. Öğrenci olaylarında çok himaye etti beni, “baba yarısı” gibiydi, kitabını “Meslektaşım” diye imzalarken, göz pınarlarının dolduğunu, sesinin titrediğini hatırlarım. Komşumuzdu, yıllar geçti nikah şahidim oldu... Diyarbakırlı’ydı.
Mülkiye’de müstahdemdi “İhsan Amca”, ağabeyimizdi... Yarısı Türkçe, yarısı Kürtçe açık saçık hikayeler anlatırdı; gülerdik. Olgun ve kendiyle barışık hallerini çok severdim, denk geldikçe laflardık. Aklı fikri “fakültenin güzel kızlarından biriyle aramı yapıp evlendirmek”teydi beni. “Bakarız İhsan Amca, düşünürüz” diye atlatırdım da, uzun yün hırkasını çekiştirip, “Akıllı düşünene kadar deli alır da gider” diye kızardı. Dosttu, candı; Kürt’tü...
Maliye hocamdı Prof. Bedri Gürsoy... Şahin gibi bakardı “büyük amfi”nin kürsüsünden. Öğrencilerini, Hüseyin Avni’nin Divanı’ndan alınma bir gazelle, “Kimse idrak etmedi manasını davamızın / Biz dahi hayranıyız dava-i bi-manamızın...” diyerek hicvederdi. “Tıraş sabunu kokulu” eski adamların mesafeli samimiyeti ile dolaşırdı koridorda. Yıllar sonra segâh makamında bestelemiştim; “Sana doğru çekiyor hep beni bir el güzelim / Arıyor özlüyorum durma çabuk gel güzelim / Öyle bir aşk-ı muhabbetle beni bağrına bas / Diyeyim –oh, bu ne âlâ ne mükemmel- güzelim” diye seslenen rubaisini... Dersimli diye hatırlıyordum, baktım Diyarbakırlı’ymış.
Hakimlik stajını beraber yaptık, arka arkaya tayin olduk Malatya’ya... Çok karara, “Türk Milleti Adına...” birlikte imza attık. Can dostumdu; yarendik, sırdaşdık. Hâlâ öyleyiz. Kocası desen, dünya iyisi bir adamdır; sesinin yükseldiğini görmedik daha. Kızlarından biri elimize doğdu. Tanıdığım en mert insanlardan biridir. Varto’luydu...
Arabamı ona yıkatıyorum, 10 seneden fazlası var. İçi-dışı bir! Temizliğinden siyaset yapamadı zaten, yarı yoldan döndü. Suyun içinde ekmek parası kazanıp, pırıl pırıl evlat yetiştiriyor bu memlekete... Biri aslan parçası, iğne oyası öteki... Ortalarda, “adam diye dolaşan” nicesine değişmem arkadaşlığını. Diyarbakırlı, Kürt...
Satır aralarına daha onlarca isim yazabilirim; hayatıma dokunmuş, hayatına dokunduğum... Hiçbiriyle tek bir meselem olmadı. Onlar da fena şeyler söylemeyeceklerdir benim için. İyiyi, kötüyü, kaderi, tasayı, kıvancı paylaştık senelerce. Allah ömür verirse, böyle de yaşar gideriz yan yana...
Onun için ben kimseyle barışmıyorum, böyle bilinsin! Çünkü böyle bir ihtiyacım yok... Çünkü kimseyle kavgalı olmadım ben. İşte sadece bu sebeple, “kul icadı” bu ibretlik kavganın “azmettirenleri”ni affetmeyeceğim. Tıpkı tarihin “bu Meclis’i affetmeyeceği” gibi...
Paylaş