Karton Tekneler ve “Çağrıştırdıkları”

Haberin Devamı

TAKIM çalışması ve grup dinamiğini sınayan “açıkhava etkinlikleri”, hayatımızın (sözde) ciddi kısmı için, önemli ipuçları verir. Katılımcıları, ister sınai-ticari işletmeler, ister eğitim kurumları, ister vakıflar-dernekler, isterse de meslek kuruluşları ve STK’lar olsun, bu eğlence-yarışma melezlemesi buluşmalar, topluluklara “ayna” olma niteliği taşır. Fark yaratma becerisi, bireylerde olduğu gibi takımlarda da farkındalık yükseldikçe gelişir ve kazanan-kaybedeni de bu “püf” belirler.

1 Temmuz Kabotaj ve Deniz Bayramı kutlamaları dolayısıyla, İzmir’de bu yıl 5’incisi düzenlenen “Kartondan Tekneler Yarışması”, TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin evsahipliğinde Cumhuriyet Meydanı’nda yapıldı. Telefon fihristindeki hemen hemen bütün Mühendis ve Mimar Odaları oradaydı. Yanılgıyla, “sadece suya dayanıklı mukavva ve bant kullanarak, kendi tasarladıkları tek kişilik tekneleri yapmak, yüzdürmek ve kısa bir parkuru en önce tamamlamak ”tan ibaret sanılabilecek etkinliğin “kamera arkası” görülmeye değerdi. Gazeteler, işin “haber mi haber...” kısmını yazdığına göre bize de ıskalanan ayrıntıları kurcalamak düşüyor. Her şeyi, alaturka tabiatımızın, “mühendislik tornasında ne kadar düzeltilebildiği?” sorusuyla ilişkilendirmek mümkün. Çünkü, girdi-çıktı, fayda-maliyet, verimlilik-fire gibi çeşitli enstrümanlar kullanan mühendislerimiz ve bazı odaların, yarışmaya başladıktan, (yani iş işten geçtikten) hayli sonra katılmaları bir mesleki deformasyon muydu acaba? Peki sadece 1-2 kişi toplayabilmiş odalara diğer takımlardan takviye yapılması, aidiyeti ne kadar zedeledi dersiniz?

Haberin Devamı

Ekiplerde, mesleğin duayenleri kadar genç mezunlar ve hattâ öğrenciler bile vardı. Mezuniyet tarihine endeksli “kuşak ve algı farkı”nı gözlemlemek ise zor olmadı. Bu bir ölüm-kalım mücadelesi miydi? Kuşkusuz hayır! Peki sadece, “lay lay lom” bir eğlence fırsatı mıydı? Onu da sanmıyorum. Oyunun hakkını verenler kazandı. (Yıllardır evsahibi olarak işi rölantide götüren ve kazanmaya mesafeli duran) “Su Kabağı” isimli tekne ile yarışan ve Alper Durmuş, Ercan Gürkan, Vezan Karabulut, Tolga Tekön, Banu Erdal, Kemal Yıldırım, Ekim Özal, Abdullah Şahin ve Fatih Zor’dan oluşan Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Takımı birinci oldu. Bunu “eee tabii onların işi zaten” diye açıklamak, sığ bir yorum olur. Çünkü, ilk batan tekneye verilen “Titanik Ödülü” de Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası’na gitti... İş yapma biçimlerine, plânlama ve problem çözme stillerine, müzakere alışkanlıklarına bakarak kimlerin döküleceğini anlamak zor olmadı. Kendiişlerini bırakıp gazetelerde “çaya çorbaya limon muhalefeti”yle boy gösterenlerin bu işi beceremeyeceklerini hissetmek için ise kâhin olmaya gerek yoktu. Kortej eşliğinde Konak Pier Rıhtımı’na gelen takımlar, start düdüğü ile teknelerini suya indirmeye başladılar. Kürek çekemeden batanları parmak hesabına dökerseniz, epeyce zayiat verildi sayılır. Yakın zamanda bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. Yarışmacıların büyük bölümü parkuru yüzerek tamamladı. Katılanların da izleyenlerin de çok keyif aldığını sanıyorum. Son olarak, yıllarca, Türkiye’nin çok değişik yerlerinde, çok kalabalık ekiplerle “Açıkhava Eğitimleri” düzenlemiş ve yönetmiş bir kişi kimliğimle ve “İnsan Kaynakları” şapkamla, “oldukça profesyonel bir organizasyondu” demeyi görev sayıyorum. Tertip komitesiyle, sponsorlarıyla, akış disiplini, zamanlama terbiyesi ve “Kabotaj Bayramı’nı unutmamak-unutturmamak ayrıcalığı” ile İzmir’de korunması gereken bir gelenek olduğunun altı çizilmeli; sebep olanların ellerine sağlık!

Yazarın Tüm Yazıları