Hüseyin Aslan ve Mustafa Sarıgül

Haberin Devamı

HENÜZ tükettiğimiz hafta sonu oldukça hareketli geçti; “siyaseten...” İzmir ve İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adayı olan isimlere, Aslan ve Sarıgül de katıldı. Hüseyin Aslan ile yıllara dayanan bir dostluğumuz, Mustafa Sarıgül ile Türkiye Değişim Hareketi macerasına sıkıştırılmış bir tanışıklığımız var. Aslan ile Ege-Koop Danışma Kurulu çatısı altındaki mesaimiz devam ediyor. Sarıgül ile en son bir nikâhta karşılaştık; “Hakkını helâl et başkan çok emek verdiniz” dedi. Bu sebeple, “testi kırılmadan iki çift lâf etmeye” hakkım olduğunu düşünüyorum. Zira bu iki ismin eşzamanlı “çıkışı”, iki büyük kentin kaderinden fazlasına mâl olabilir...

Hüseyin Aslan’ın Balçova Termal Kardelen Salonu’na sığmayan topluluğa aday adaylığını açıkladığı saatlerde, Mustafa Sarıgül de “pazarlığın ince ayar turları” için Ankara’daydı... Aslan’ın son yazdığı kitabı “Dost Kapısı Belediye” İzmir’de elden ele dolaşırken, Mustafa Sarıgül’ün “Ne Bir Eksik, Ne Bir Fazla” kitabı raflara çıkıyordu. İki ismin “ortak yönleri”ni saymaya niyetlensek birkaç yazılık malzeme çıkar. Ben daha iyisini yapıp; “benzemeyen yönleri”nin altını çizeceğim. Doğal olarak İzmir’e biraz daha fazla yer ayırıp, İstanbul’un yüzünü Ankara’ya çevirmiş “geleneksel karadelik duruşu”na birkaç satırla değineceğim.

Haberin Devamı


İzmir’in sesini duyacak mısınız?

CUMARTESİ günü, Hüseyin Aslan’ın adaylık açıklamasını en ön sıradan izledim. Salonun içini–dışını, önünü–arkasını dakikalarca gözlemleme fırsatı buldum. İnsanların oraya kendi ayaklarıyla, kan–ter içinde nasıl koştura koştura geldiklerini gördüm. Siyasetin üstüne sinmiş ve ortalıkta dolaşan, “Bu pastadan bana da bir dilim düşer yüzsüzleri”ni saymazsak, Aslan, etrafındaki “kendisine gönülden inanan insan halesi”ni birkaç misli büyütmüş. Sebebi belli! Açık konuşuyor, “Şunları herkesin gözünün önünde başardım; şunları da yapmaya tâlibim...” diyor. Yuvarlak lâflar etmiyor; kıvırmıyor... Her kesime el uzatıyor. Yıllardır içlerinde yaşadığı için, insanlar, “Bize mavi boncuk dağıtıyor” hissine kapılmıyorlar. Muhtarla dost, engelliyle arkadaş, gençle genç, yaşlıyla yaşlı... Konuşmasında, kitabına da yollamada bulunduğu bazı paragraflar yakaladım; bunlar, “yerel yönetim anlayışındaki iddianın, bir manifestosu” gibi.

Haberin Devamı

(Özetle) İnsan ve hizmet odaklı, sevgi tabanlı, dayanışmacı bir belediye yönetimi kurmayı dava bellemiş... / ‘İzmir’in varlarını çoğaltacağız; yoklarını da var’a dönüştüreceğiz’ diyor / İzmir’in iyi yönetilmediğinin göstergelerini sayıyor / Kent yaşamının dinamizminden dem vurup, ‘Marifet yeni ihtiyaçları biriktirmeden giderebilmekte...’ diye ekliyor / ‘Herkesi insan olarak kucaklama irademiz, (ki ben bundan hemşehrimizi itip kakalamayacağız mesajını aldım...) Türkiye’ye örnek olacak’ cümlesiyle dokunduruyor. Nihayet, sokaktaki adamın bazı kavramları konuşmaktan korkar hale geldiği bir ortamda, ‘bütün bunları Hasan Tahsin yurtseverliği ve Dokuz Eylül ruhuyla edâ etmekten’ bahsediyor”. Şimdi top Ankara’da... Bakalım CHP Genel Merkezi, Mustafa Sarıgül için sarf ettiği mesaiyi (?!) İzmir’den esirgeyecek mi?

Haberin Devamı


Sarıgül’ün derdi başka

GELELİM yazının diğer aktörüne... Mustafa Sarıgül’ün belediyecilikteki başarısı yadsımak için herhalde kör olmak lâzım. Asıl mesele, büyük resmin ne söylüyor olduğunu doğru tercüme edebilmekte. Sarıgül’ün “Ne Bir Eksik, Ne Bir Fazla” kitabında daha yeni anlattıklarına, siyaset yapma biçimine, “yol arkadaşlarını yol ortasında bıraktığı zaman”, “Mor Menekşe Partisi” kitabımda (Beyaz Yayınları, 2011–İstanbul) cevap vermiştim. İki kitabı birlikte okumakta fayda var. Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak filân istediği yok. Kazanamayacağını da biliyor zaten... Tek derdi, CHP’ye geri dönmek. Ayağını içeri atsın, gerisi kolay. İlk kurultayda genel başkanlığa soyunacak. Genel Merkez bunları göremiyorsa yazık; bile bile bu pazarlığa muhtaç haldeyse, vahim... Diyeceksiniz ki, “CHP Genel Başkanlığı’na tâlip olmaya hakkı yok mu; ayıp mı?” Elbette hakkı var, elbette ayıp değil. Ama işte Hüseyin Aslan’dan farkı bu noktada ortaya çıkıyor. Aslan hep samimiydi, hâlâ da öyle...

Yazarın Tüm Yazıları