Hürriyet Yazarları’ndan Ege Çıkarımları (2)

3 Şubat Yazısında, bu kez, Doğan Hızlan Usta’mız soruyor:

Haberin Devamı

 

“…Jön Türkler hakkında konuştuğu için Neyzen Tevfik’i ihbar ederler. Hapishaneye düştüğünde öğrenir ki bu konuda 35 kere jurnallenmiştir.  Mimlendiği için arkadaşlarından uzak durur. Eleştiriye devam ettiği için sık sık gözaltına alınır. Hiciv edebiyatımızın bugünü nasıl? Kimlik ve üslup mu değiştirdi? Eski sertliği yok mu? Hiciv yazan, yani heccav, eskiden günün siyasal durumunu en iyi özetleyen kişiydi.

Neyzen Tevfik, çok iyi bir neyzen ve çok iyi bir heccav. Bütün siyasetçileri en sert biçimde eleştirmiş, bu yüzden de başına birçok şey gelmiştir. Bir siyasetçiyle kavga ediyor, tutuklanıyor, bir başka siyasetçi de onu kurtarıyor…/ …Onun gibi hiçbir dünyevi nimete yüz vermemiş birine halk sevgisini şöyle göstermiş: Cenaze namazı Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camisi’nde kılınır. Caminin avlusundan taşan kalabalık ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısındaki Barbaros Bulvarı’nı doldurur. Memurların profesörlerin, ileri gelenlerin yanısıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışan sarhoşlar, sokak serserileri ve binbir çeşit insan, onu bir arada uğurlar…”

 

Haberin Devamı

“…Hiciv edebiyatımızın bugünü nasıl?  Kimlik ve üslup mu değiştirdi?  Eski sertliği yok mu?” sorularının yanıtı, yine aynı yazının içine gizlenmiş: “…Dünya üzerinde, hiciv ustaları tarafından eleştirilmiş hiçbir siyasetçinin cenazesi, böyle kaldırılmamıştır…” deniyor kısık sesle. Ben de “güncel”i ekleyiveriyorum ucuna: “O kalabalıklar” diyorum; artık sadece kurultaylara gidiyor... E o buluşmalar da bir nev’i cenaze töreni sayılır bazı partiler için…”

 

Ve  18 Ağustos 1997 tarihli “Bir virtüözü dinlerken” başlıklı yazısını hatırlamayanlar için ise, (Yorgo Bacanos’u anarken) “…’Geleneksel değerlerimize sahip çıkalım diyen, muhafazakarlık iddiasında bulunan iktidarlarımızın yapması gerekeni Kalan Müzik yapıyor’. Bu CD'de Yorgo Bacanos'un taksimlerinin yanısıra, Türk musikisinin büyük saz üstadlarından Sadi Işılay (keman), Haluk Recai (kemençe), Fikret Kutluğ (kanun), Ercüment Batanay (tanbur), Fahire Fersan (kemençe), Şükrü Tunar (klarnet), Fevzi Aslangil (piyano)'in de katıldıkları olağanüstü güzellikte saz eserleri dinleyebilirsiniz…” paragrafınını ben alıntılamış olayım. Hattâ, sözün, Tanburî Cemil Bey’i andığı bir başka yazısındaki , “…Müzik tarihimizi, ses belleğimizi bilmeden, yaşadığımız ülkenin estetik tarihini anladığımızı söyleyemeyiz...” yollu zirvesini de, sokuşturuvereyim araya…

 

Haberin Devamı

“…Hiciv edebiyatımızın bugün hayli hafiflediği doğrudur.  Kimlik ve üslûp değiştirdiği de muhakkak. Eski sertliği de yok hakikaten…”  (Geçen yazımda kullandığım cümlelerle…) Çünkü bu hafifleme, değişim ve yumuşama “sıkı bir fikrî kaçış”a, güçlü bir “sırlanma” tercihine ve hattâ “potansiyel bir nüfus hareketi”ne delâlet ediyor ! Bu aslında, yaşadığımız, “gördüğü, duyduğu herşeye inananlar ülkesi”nde, inandıklarını yaşayan aydınlık insanlar, “tepki vermeyi -değmez- buluyorlar” demektir artık. “Yaşadıklarımız hicvedilmeye (yergiden nasiplenmeye bile) bile lâyık değildir…” fazına geçiyorlar yavaş yavaş. Ve “İncelen”i bu kadar iteleyen, kakalayan ve horlayan bir toplumda, (madem ki ince şeylerle ilgilenenlere, artık toplum itibar etmiyor…), “biz de bir müddet susarız” diyorlar besbelli…

 

Haberin Devamı

Şimdi denilebilir ki, “herkesin gölgesinden çekindiği dönemlerde, ‘Heccav’ nasıl kalem oynatsın ?  Suskunluk bundandır…” Alâkası yok ! Zira, (tekrarlayalım) “hiciv ince birşeydir”. Toplumun inceye merakı yok; ihtiyacı olduğunu da düşünmüyor, zaten… Ondandır; “inceleni yüceltmeyişi”. Gişe rekorlarına bakarsanız, “kabasaz’ın incesaz’ı nasıl kovaladığı”nı görecek ve bana hak vereceksiniz.

 

Gönül isterdi ki, bu yazıları öncelikle İzmir’in yerel yöneticileri okusun… Ya da (varsa) onlar için okuyanlar (yemeyip içmeyip) kendilerine “yetiştirsin”. Neyzen Tevfik’in “İzmir Mevlevîhânesi”ndeki günleri, birilerinin ilgisini çeksin.  Neyzen’in merdiven ayağına ilişip “Şeyh Nurettin Hazretleri”ne üflediği “Hicaz Peşrev”, 150. Yılını kutlayan İBB’nin (olmayan) “tema” müziklerinden biri olsun. “Ses belleğimizi bilmeden, yaşadığımız ülkenin estetik tarihini anladığımızı söyleyemeyiz...” tespitine, şapka çıkartıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları