Paylaş
GAZETE köşelerinden, samimi eleştiri yapmak bile bazen tehlikelidir... Bir kere çoğu otorite tenezzül edip cevap vermez. Olumlu ya da olumsuz, açıklayan, savunan, reddeden bir geri-bildirim beklemek hayal ötesidir. Sivil toplum örgütleri alınır. Belediye başkanlarımız küser... Can dostlarınız dahi gönül koyar, kırıcı hattâ kıyıcı olurlar. Çünkü Pulitzer ödüllü yazar Steinbeck’in dediği gibi, “kimse akıl almak istemez, herkesin beklentisi teyit edilmektir...”
Bu süreç, çok nadir de olsa farklı işleyebiliyor. Geçen hafta o sık rastlamadığımız resmi görme fırsatım oldu. Önce sıcak bir telefon konuşması, ardından koyu bir kahve sohbeti... İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, sevgili dost Zekeriya Mutlu ile dertleştik biraz. Bir süre önce bu köşede, “İzmir Esnafı’na Sitemimdir” başlıklı bir yazı yazmış ve “suyu getirip götürenle testiyi kıranı ayırın artık” yollu feryat etmiştim. “Damdan düşen halimle” attığım çığlık, sosyal medyada çok yankı buldu, e-posta kutum da nasibini aldı; anlaşıldı ki, hizmet alanlar dertlidir. Yazının, “kuruyu yaştan ayıracak ve bir zahmet, ‘bazılarının pabucunu dama atacak’ bir mekanizma, bir otorite yok mudur İzmir’de?” diye kaleme alınmış kısmını bile çok olgun karşılamış Sayın Mutlu. Darılıp gücenmek yerine, “haklısınız, ama ancak birlikte, el ele verirsek daha iyisine ulaşabiliriz” diye uzattı elini. Birliğin, gözden kaçırdığımız faaliyetlerini, çabalarını, eğitimlerini, yaptırımlarını ve takdir mekanizmasını, Âhi kültürünün gölgesinde anlattı bana; küçük bir ufuk turu yaptık. Yanından ayrılırken, “tüketici kimliği” ile bir tomar “ev ödevi” vardı kolumun altında. Demem o ki, istenirse, İzmir’in sorunları, halının altına süpürülmeden, selamı sabahı kesmeden, uygar bir platformda tartışılıp, “iyileştirme fırsatları”na yol açılabiliyormuş... Teşekkürler Sayın Başkan!
Burak Yılmaz ve EXPO’da ofsayta düşmek
ÇARŞAMBA akşamı FC Kopenhag’ı yerle bir etti Galatasaray. Ama neredeyse takımdan çok Burak Yılmaz konuşuluyor. Gol atmak kadar kaçırma becerisi de bulunan milli futbolcunun EXPO hakkındaki görüşlerini sorsak, ne derdi acaba diye merak ettim; ortaya aşağıdaki “sanal mülâkat” çıktı:
“Evet sık sık ofsayta düşüyorum, çok gol kaçırıyorum ama bunun zamanlama becerimi geliştirmekle bir ilgisi yok. Bunu gol krallığındaki rakiplerim, ne yapmak istediğimi anlamasınlar diye yapıyorum!” Taraftarların, saç-baş yolma pahasına kendisini desteklemesinden dolayı ayrıca gururlandığını anlatan Burak Yılmaz, “Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ben gol pozisyonuna girmekten bıkmayacağım, kaçırmaktan da bıkmayacağım. Bir gün rakiplerim, -bu nasıl olsa kaçırıyor- diye beni marke etmekten vazgeçecekler; o zaman atacağım da. Önce kendimi, sonra da bana inanan bu taraftarları mahcup etmeyeceğim. Allah izin verirse daha güzel günler bizi bekliyor. Yani İzmir’in EXPO stratejisi ve umudu ile aramızda pek bir fark yok” diye konuştu.
İzmir Barselona’nın ruh ikizidir; çünkü...
BAYRAM tatilini yurt dışında geçiren dostlarla, dönüşlerinde ayaküstü sohbet ettik. Barselona’yı tercih edenler, her zamanki gibi ikiye ayrılıyor. Birinci grup, “İşte” diyenler, “Nerdeyse ruh ikizi, Barselona aynı İzmir canım, bu kadar mı benzemek olur?” İçlerinde benim de olduğum diğer grup da farklı düşünmüyor aslında. “Evet” diyoruz, “tıpatıp, hık demiş burnundan düşmüş. Hattâ kentleri karşılaştırmak yetmez; kentlileri de mukayese etmek gerekir. Benzerlik o derece büyük ki, kendi gözlerimizle gördük, ‘Barselonalılar, İzmirlilerle aynı güneşe çamaşır asıyorlar...’ İki şehir bundan daha fazla nasıl benzeyebilir ki?” Hâl böyle olunca, “boşuna o kadar para verip oralara kadar gitmeye ne gerek var?” dedik ve bayramı, Barselona’nın ruh ikizi İzmir’de geçirdik Efendim... Bakın yılbaşı geliyor. Tatil programı yapmadan iki kere düşünün!
Paylaş