Paylaş
Yani, 29 Ekim’e anlam katan,
aslında 28 Ekim iradesi ve kararlılığıdır.
Belki bu sebepledir;
Cumhuriyet Bayramı’nın
28 Ekim saat 13:00’ten itibaren başlatılıyor olması...
Belki de, tesadüfün ötesinde, (Resmî Gazete eliyle)
bir şükran dokunuşudur takvime...
Biraz üstelesem,“28’i mi, 29’u mu daha önemli ?” diye sorsam,
“çok zorlama bir soru;bakış açısına göre değişir.
Ama bayram gününün mukayesesi, pek de anlamlı değil...” diyebilirsiniz.
Oysa, böyle “zihni kurcalayan” sorular sormazsanız,
28 ve 29 Ekim tarihleri, yılın en önemsiz ve sıradan günlerinden ikisine dönüşür.
Çünkü, bu 2 güne anlam katan tarih, aslında 30 Ekim ve onu izleyen diğer günlerdir.
Bayramları hak edebilmek için, “bayram günlerindeki çığırtkanlığımız”dan fazlasını,
yılın diğer günlerinde seslendirebilmeliyiz.
Atatürk, Mualimler Birliği Kongresi üyelerine, Ağustos1924’te şöyle seslenir: “Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister...”
Oysa, 1915’te vefat eden Tevfik Fikret, Gazi’den en az 10 yıl önce, söylemiştir şu dizeleri:
“Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim...”
Ahmet Muhip Dıranas’ın “sadeleştirerek” yaptığı çeviriyle...
“Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim...”
“El etek öpmekle dudak aşınmaz” diyen arkadaşlarına,
“Ama vicdan aşınır !” yanıtını, “Rübâb-ı Şikeste”sine aldığı bu şiirle ölümsüzleştirmiştir.
Ve bu sebeple, “Ben inkılâp ruhunu Fikret’ten aldım...” der Gazi.
Fikir, irfan ve vicdan hürriyeti üçlüsü,
bu devrimci ruhtan beslendiği ve “biat kültürü”nün karşıtı olduğu için,
28 Ekimlerde saat 13:00’ten sonra,
29 Ekimlerde de tam gün atılan nutuklarla “geçiştirilebilecek” bir manifesto da değildir.
“Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür nesiller”,
30 Ekim ve sonrasındaki günlerin ışığında yetiştirilebilir.
Demem o ki,
Yüzyıl sonra, hâlâ “el etek öpmekle dudak aşınmaz” diyenlerin bayramını kutlamayın !
Onların bayramı 29 Ekim değildir çünkü...
Paylaş