“Dünya Tiyatro Günü”nde, 20 TL’lik bir “İnşaat Yazısı…”

1922 yangını sonrasında, yangın alanları üzerinde, 1925’te Rene ve Raymond kardeşlerin (Danger) hazırlamış olduğu kent plânına göre açılan ilk caddelerden biridir “Mimar (Ahmed) Kemalettin Caddesi.

Haberin Devamı

1922 yangını sonrasında, yangın alanları üzerinde, 1925 yılında Rene ve Raymond kardeşlerin (Danger) hazırlamış olduğu kent plânına göre açılan ilk caddelerden biridir, “Mimar (Ahmed) Kemalettin Caddesi…”   Cadde üzerinde, bilindiği kadarıyla kendisinin herhangi bir eseri yoksa da, günümüz İzmir'inde, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın örneklerini sergileyen bu çevrenin, onun adıyla anılması, kuşkusuz güzel bir tesadüftür. Bu caddenin, geleneksel kent dokusunun, çağdaş kent dokusuna eklemlendiği ender bölgelerden biri olması da hoş bir tesadüftür…   Tesadüfler burada da bitmez ! “Usta”nın,  mimari üzerine görüşlerini de içeren notları, 1997 yılında "Mimar Kemalettin'in Yazdıkları" başlığı altında (Yeni Kültür Park Projesi’ne ilişkin tartışmaların tam ortasında kalan) İlhan Tekeli tarafından kitaplaştırılmıştır. Bakın bu notların bir yerinde, (bugünkü İzmir’i görememiş olduğu için…) ne diyor Mimar Kemalettin Bey:

 

Haberin Devamı

“Zavallı İstanbul !... Son düşüş devrinde imâr adı altında ne câhilâne, ne zâlimâne yıkıma uğradı... Üçüncü Selim’den sonra, eski Türk sanatının incelik ve temizlikle millî ruh doğuran eserleri takdir edilmedi; batı tesiri altında batının bakış açışıyla kabalaşma başladı... Asırlar içinde gelişe gelişe yüzey süslemesinin en kıymetli eserlerini üretmiş olan koca bir sanat birikimi, çirkin görülmeye başlandı ve neticede millî sanatımızı yitirdik. Ziyân ettik; koruyamadık... Batının seri imâlatçıları karınlarını şişirdiler ama aklımız başımıza gelmedi... Hatta onların memleketimize döktüğü ruhsuz tek tip yapılar gözümüze güzel görünmeye başladı. Sonuçta bu surette iktidarsız ve câhil halde kaldık...”         

 

20 TL’lik banknot’un üzerinde portresi de bulunan Mimar Kemalettin Bey’in eserleri arasında; (Vedat Tek tarafından başlatılan projeyi tamamladığı) Ankara Palas’tan (şimdi Devlet Konukevi) rektörlük binalarına, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın türbesinden çok sayıda okula, artık butik otel olarak kullanılan Tayyare (Harikzedegân) Apartmanlarına, ünlü Gazi Eğitim Enstitüsü’nden Rıfat Ilgaz'ın ölümsüz eseri, "Hababam Sınıfı”nın da çekildiği Çamlıca Kız Lisesi’ne, TCDD’nin Genel Müdürlük Binası’ndan Edirne Garı’na kadar, pek çok “göz alıcı” yapıyı saymak mümkün.

 

Haberin Devamı

Bunlardan bir tanesi de, (asıl adı II. Evkaf –Vakıf- Apartmanı olan…) Ankara - Ulus'ta, İstiklal Caddesi üzerinde yer alan, 1926-27 yılında Mimar Kemalettin tarafından plânlanıp, (ölümünden sonra) 1930’da tamamlanabilen ve günümüzde Ankara Devlet Tiyatrosu'nun yönetim merkezi olarak kullanılan; aynı zamanda “Küçük Tiyatro Sahnesi”ne de ev sahipliği yapan binadır. Girişindeki pirinç tabelalarda, bu binanın, bir dönem, (güzel havalar yüzünden evkaftaki memuriyetinden istifa etmeden önce) “şair Orhan Veli Kanık, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar ve ressam Saip Tuna'yı ağırladığı”nı da yazar…

 

İşte bu “anıt yapı”nın çatısı altında; Muhsin Ertuğrul, Tatbikat Sahnesi yöneticiliğine geldikten sonra, 27 Aralık 1947 tarihinde II. Evkaf Apartmanı'nın alt katında, “Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi adıyla  açılan Küçük Tiyatro”da sergilenen ilk oyun, Ahmet Kutsi Tecer'in Köşebaşı adlı oyunudur. Ertuğrul, bu ilk oyunun kitapçığında şunları fısıldar: “Teberi ve keşkülünü sırtına vurup diyar diyar pîrini ve tapınağını arayan, yakan rüzgardan çilesini soran yalınayak dervişin sabrı ve çektiği, bizim bekleyişimizin ve çektiğimizin yanında hiç kalır. Onun için çoğumuz aradığımız tapınağa varamadan yolda göçeriz. Ruhları şimdi sizin ülkenizde olan birçok arkadaşımız işte bu serap yolunda tapınağa ulaşmadan düşen talihsizlerdir…”“Köşebaşı”, İzmir Şehir Tiyatrosu'nda 1949’da oynanır.

 

Haberin Devamı

Demem odur ki bugün, Mimar Kemalettin Bey’e, Muhsin Ertuğrul’a, Ahmet Kutsi Tecer'e nazire yapar gibi;  “köşeleri, köşe başlarını, köşe taşlarını, köşe yazıları”nı tutmuş görünen AVM’ler, Rezidans’lar, inşaatlar, “iz bırakabilmek” istiyorsa, bir “ruh” taşımalıdır. O ruh ise, geldiğinde masaya 3 defa vurmak için, hem mimarîde hem de yapının içine “sanat”ın izlerini arar. Yani, ben kimse okumasa da, meraklısı  için, “sanat yazıları yazmaya devam edeceğim” Efendim ! Vesileyle, “Dünya Tiyatro Günü”nüz kutlu olsun !

Yazarın Tüm Yazıları