Paylaş
5 bölümlük “bir özge muammer bey” için, “...öyle çocukluk yıllarımdan başlayarak, annemden dinlediklerime bağlanır. Annem, Yunan işgalini İzmir'de yaşamıştır, çocukluğumuz boyunca ondan şehrin işgal altındaki yaşantısıyla ilgili bir sürü şey dinlemiştik, ben hem bunları işgal gerçeğinin acılığıyla ortaya koymak istedim, hem de Muammer bey'in iç serüveniyle 'dünyanın bir kavga, kavganınsa bir büyük yaşamak' olduğunu ! Bu şiirle ilgili, ummadığım bir şey, Timur Selçuk'un ’karantinalı despina'yı bestelemesi oldu. Bir gün bir telefon, hattın öbür ucunda o, kibarca bazı şiirlerimi, bu arada karantinalı despina’yı bestelediğini bildiriyor, plak yapmak için izin istiyor. İstediği izin olsun, verdim gitti. İşin garibi o ki, aslında gayet başarılı bir beste olan parça, bilinmez neden TRT'de sansüre takıldı, besbelli bu yüzden kalabalıklarca dinlenemedi...” paragrafını bırakmıştır meraklısına.
“Karantinalı Despina”, şiirin üçüncü bölümüdür. Burada, İzmirli’ye “Karantina”yı tekrar tekrar anlatacak değiliz. Lâkin dışarıdan gelenlere, “Sahibe’l Meydân” rızası için, hiç değilse (Meryem Ana’nın da isimlerinden biri olan) “Despina”dan bahsetmek icap ediyor.
“...Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına / çıktı mı deprem sanırdın 'kara kız ' kantosuna / titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan / muammer bey'in gözdesi karantina'lı despina... /...çapkın gülüşü şöyle faytona binişi kordelia'dan / ne kadar başkaydı her kadından her bakımdan / sınırsız bir mutlulukta uyuturdu muammer bey'i / ustalıkla damıttığı o tantanalı aşklarından... / ...işgal altüst etti nasıl da izmir'de her şeyi / öğrendi kullanmasını despina bu yanlış geceyi / körfez'de parıldayan yunan zırhlılarına karşı / miralay zafiru'yla ispilandit palas'ta sevişmeyi... / ...gemi sinyallerinin gece bahçelere yansıması / havuzda samanyolunun ‘hisarbuselik’ şarkısı / demlendikçe yalnızlığı aydınlanıyor muammer bey / olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması...” Biz, anlıyormuş gibi yapsak; belki, şiirde “betimlenen şarkılar”ı, yakıştırmalar yapıştırıp, tahminlemek mümkün hale gelir. En azından okuyucunun seçeneklerini yelpazelemiş oluruz.
Birinci bölümde; “... nihavent bir bahçeydi ki muammer bey'in gecesi / ...yıldızlar gök lâciverdinde yaldızlı bir dua tümcesi...” derken Şair, “Münir Nureddin’in ‘Sensiz ey şûh gözlerim avâre kalbim ağlıyor’undaki teessürünü kastetmiş olabilir pekâlâ... İkinci bölümdeki, “...ne dost şenlikleri kalmış mehtâpta içerken / ne mâhur’dan udların gülüşmesi harem tarafında...” dizeleri ise, sanki, Bestenigâr Ziya Bey’in ‘Beyhûde geçen demlerimiz mumla aransın...’ şarkısını çağrıştırıyor. Üçüncü bölümdeki, meşhur, “...havuzda(ki) samanyolunun ‘hisarbuselik’ şarkısı...” ise, mutlaka, Servet Yesarî Bey’in, “Bir hâdise var can ile cânan arasında”diye tariflediği “şavk” olmalı. Hele bir dizin bakalım, bunları arka arkaya...
Şiir’de, Despina’nın okuduğu söylenen “Kara Kız Kantosu”na gelince... O da Nihâvend... Eser Dramalı Hasan’ın... “Üzme beni canım şekerim / Senin için ben âh çekerim...” nakaratıyla hatırımızda olan... (https://www.youtube.com/watch?v=aN-B7XXhtWY)
Şair, aynı kitapta, “Arûz ve Divân şiirinin” keskin dizelerini, aralara, okuyucuyu, (ama bu yaşa gelince, artık, özellikle şiir filân okumayan siyasetçiyi kastettiğini de çıkarımlıyorum...) adetâ sonraki bölüme hazırlamak için “peşrev” tadında serpiştirmiştir. Yeni yeni anlıyorum ki, bu ilâveler, aynı zamanda, Attilâ İlhan okumamışlar; okuduysa da anlamamış olanlar için, yıllar sonrasına adreslenmiş “gizli hicivler”dir. Meselâ, Bakî’den "Saltanat tâcın giyen âlemde mağrur olmasın / Nice sultan görkün almıştır beğim bâd-ı hazân" bunlardan biridir. Bir diğerinde, "... Bir şû'lesi var-ki şem'-i cânın / Fânûsuna sığmaz âşinânın...(âsumânın)" diye seslenip, (küçük fanûsunda pinekleyen ahmakları) iğnelemesine fırsat verir, Şeyh Galip’in...
Güzel,“sanatsal, evrensel ve ilâhi”dir; “Sahibi görebilenler” için...
Nerede, o eski “Despina”lar ? “Şimdi -meydan- kimlere kaldı ?” diye sorasım geliyor...
Paylaş