Paylaş
Rahmi Bey de merak etmiş olabilir, bestelediği, “Süzüp süzüp de ey melek, o çeşm-i nîm hâbını” vakit erişince repertuvara girer mi diye? İzmir Mutasarrıfı Ahmet Midhat (Güpgüpoğlu) bile, “Meftunun oldum ey vech-i ahsen” diye başlayan kürdîlihicazkârının Mekteb-i Mülkiye’nin koridorlarında mırıldanılacağını ummuş olabilir. Onlar Mülkiyeli bestecilerdi, haklarıydı bu beklenti.
Peki, acaba Handel tahmin eder miydi bunu? Ya Şostakoviç, Satie, Grinko? Albinoni, Pachelbel hele? Sanmıyorum! Bizim dahi (gönlümüze düşse bile) 36 yıl önce Seha Meray odasındaki kuyruklu piyanoyu 20 kişinin sırtında Aziz Köklü Amfisi’ne indirirken aklımıza gelmezdi böyle bir şey. (O mekânda piyano çalan ilk öğrenci -belki de ilk kişi- olarak), büyük amfide o piyanonun önüne oturduğumda, “Ey büt-i nev edâ”yı seslendiren korodaki arkadaşlarım hiç ihtimal verir miydi böyle fakülte içinden devşirilen ve onlara destek veren dost müzisyenlerden oluşan bir oda orkestrasının yeni yıl konserine ? Nihayet, samimi ve dürüst olalım hele 12 Eylül öncesini de yaşamış bizim kuşak Siyasal’da fırsat verir, itibar eder miydi böyle bir gala gecesine? Yine sanmıyorum.
Başarılan işin Mülkiye camiası için mucizeye eşdeğer boyutu öylesine çarpıcı ki, Andante Dergisi’nin Kasım 2018 sayısı için kaleme aldığı hoş yazısında, “Kaymakam, vali, diplomat yetiştiren Mekteb-i Mülkiye-i Şâhane’de orkestranın işi ne diye sakın sormayın. Çünkü bizim eğitim sistemimiz için 40 yılda bir ortaya çıkan örnekler aslında kimi Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da olağan işler. Bünyesinde müzik okulu da bulunduran bazı üniversitelerde iki senfoni orkestrası birden vardır. Biri müzik öğrenimi görenlerin, diğeri ise başka disiplinlerde okurken çalgı da çalan öğrencilerden oluşan orkestra” diyen Şefik Kahramankaptan da (asgarî 16 sandalyeyi kast ederek) soruyordu zaten, “Bakalım, ‘Mülkiye Oda Orkestrası’nın tamamlanıp konser verdiğini görebilecek miyiz?” diye.
Gördük efendim! Geçtiğimiz cuma akşamı, Nigar Rzagulu-Zade yönetiminde, Azer Rzaguliyev-Konzertmeister, Melike Aydın (1. keman), Buse Çınar, Emine Ceren Cengiz (2. keman), Selin Cantürk, Mine İsmailoğlu (çello), Hüseyin Can Karayazgan (kontrbas), Selçuk Özkaya (piyano), Nicolai Cedirean ve Ata Umut Özsoy’dan (vokal) oluşan Mülkiye Oda Orkestrası (kemik kadrosuyla) ilk konserini verdi. Nasıl bir özlem ve destekse bu, dinleyici de doldurdu salonu. Birkaç gün öncesinde sosyal medyada diyordu ki maestro: “2016’da sadece bir fikirdi. Paylaşılan fotoğraflar güzel, huzurlu gözükse de gerçekte olan biraz farklı. Ciddi bir emek, yorgunluk, her yere yetişememe korkusu, aksilikler, stres, uykusuzluk ve daha neler neler var. Ama ben yine de her emeğin bir karşılığının olduğuna inanıyorum.” Haklı çıktığını görmek kuşkusuz hepimizi sevindirdi.
Danışmanlığını Prof. Dr. Melek Fırat’ın yaptığı topluluk, zorlu bir sürecin ardından 2018’de bu kimliği kazanabilmiş. Konserden sonra kulis notlarını da paylaştılar benimle ki, yaşananlar köşeye değil, sayfaya sığmaz! 7 saat prova alınan dönemler, havaların soğumasıyla sürekli bozulan akortlar, donan parmaklar, nota sehpalarından birinin ekip yorulduğunda kendini yere bırakıvermesi, küçük ve tatlı gerginlikler, provanın ertesi gününe rastlayan sınavlar, konser sabahı, kutlama pastasının mumuyla ısınmaya çalışmalar.
Sanatçıları ayakta alkışladık. Varlığın ve başarının sürdürülebilir olmasını diledik. Projenin manevî annesi olduğunu hissettiğimiz Prof. Dr. Nesrin Algan Hocamız ise, “Görüyorsunuz” dedi; “İnsanın olduğu her yerde umut vardır.” Bu, ülke için de bir 2019 mesajıydı sanki. Ben de buradan, “Vazgeçmeyin” diye sesleniyorum. Aklınıza bir turne düşürmeli sizin. Mülkiye Oda Orkestrası’nı İzmir’de de kucaklamak istiyoruz. Sanatın kazandığı bir yıl olsun!
Paylaş