“Bir Tutkunun İzinde…”

Ben, “Haydarpaşa Lisesi’nde okuduğu yıllarda okuldan kaçıp, soluğu İbrahim Çallı’nın atölyesinde alan; ve güçlü fırçasının yanında, Allah vergisi ince el işçiliği ile, daha 60’larda, ‘kamalı tuval’i Türkiye’de ilk imâl eden kişi olan, ‘sanatçı’ bir baba”nın oğluyum.

Haberin Devamı

Evimizdeki yağlı boya ve bezir kokusu, zaman zaman, kavrulmuş kahve ve kızarmış ekmek kokusuyla birbirine karışırdı çocukluğumda… Bugün, bir sanat dalı olarak resmin beni çokça etkilemesi, yeteneğim olduğundan ya da derinlemesine anladığımdan değil, biraz da babamı ve resmini özlediğimdendir.

 

Onun için, Tülin Kuyumcu’nun “Anneme…” ithafını taşıyan “Bir Tutkunun İzinde…” isimli sergisini, diğer gözlerden belki biraz daha farklı bir buğuyla hissediyor ve farklı duygularla adımlıyorum… Ve yine onun için, “sanat alanında inceleme ve makaleler yazmakta olan”, Ressam Filiz Pelit’in, sergi için hazırlanan kataloğun iç kapağındaki değerlendirmesini sizlerle paylaşıyorum:

“…2003 yılından başlayan sanat serüvenini, alanlarında yetkin ressamların eğitimiyle geliştiren Tülin Kuyumcu, sırasıyla Şeref Bigalı, Soner Göksay, Handan Olcav, Orhan Taylan ve halen devam ettiği Serdar Leblebici atölyelerinde çalıştı. Sanatçının yapıtlarını kronolojik olarak incelediğimize; Desen, kompozisyon ve pentür alanlarında sanatsal bir yetkinliğe ulaştığını net bir şekilde görüyoruz. Ele aldığı konularda, bireyin dış dünya ile ilişkisini oluştururken, güçlü bir içsel buluşmanın etkisini hissedebiliyoruz. Figürlerden yola çıkarak, mekânlar ve soyut kompozisyonlarla devam eden tabloları, bize yol gösteren, ilişki kurabileceğimiz yapıtlara dönüşüyor. Birbirine sokulmuş kumrular, yalnız bir kadın, izleyiciyle gözleriyle bağ kuran bir portre, sisli bir günde balıkçılar; tam da yaşamın merkezinde, bizden, bize ait olan, sahici kompozisyonlar… Pentür geleneğimizden gelen, seri üretimden uzak olan eserlerinde özgün bir dil ve bu dilin sağladığı teknik ve içerik yönünden zengin işleri gözlemliyoruz. Tuvallerindeki iç içe geçmiş katmanlı lekeler yanında sadeleşen yüzey, renksel bütünlük ile birlikte izleyiciyi içine alıyor. Tülin Kuyumcu, yaratım sürecinde görsel olarak çevreyi algılama, kurgulama sonucu güçlü bir görsel etki oluşturan eserlerini ilgi ve merak uyandırıcı hale getirip İzleyiciyi bu serüvene ortak ediyor…”

 

Haberin Devamı

Aslında Diş Hekim olan ve 1982’den beri serbest Diş Hekimi olarak, kendi kliniklerinde eşi ile birlikte çalışmakta olan Kuyumcu, resim çalışmalarına, annesi Aysun Altunhan’ın teşvikiyle başlamış. 2003-2005 yılları arasında, birlikte, merhum Şeref Bigalı atölyesine (Usta’nın vefatına kadar) devam etmişler. Bigalı’nın bilge kişiliği, seçilmiş öğrencileri ve belki de en önemlisi, annesi ile paylaşılacak yeni ve çok güzel bir alanın ortaya çıkması kendisini atölyeye ve resme bağlamış. Tülin Kuyumcu, daha sonra kısa bir süre Soner Göksay ile 2007 – 2011 yılları arasında Handan Olcav ile 2008 – 2009’da ise Orhan Taylan atölyesinde (İstanbul) sürdürmüş çalışmalarını. 2011’den beri ve halen, Serdar Leblebici atölyesinde resim yapmaya devam ediyor. Çok yakınında durarak izleyenler, “yeteneğini keşfetti, ortaya çıkardı ve çeşitli hocaların katkısıyla da parlattı…” diye özetliyorlar bu süreci.

 

Haberin Devamı

2009’dan beri çeşitli karma sergilere katılan Sanatçı, ilk kişisel sergisini annesinin doğum günü olan 8 Mart’ta açtı. “Hayatın içinde” süzülen bazı talihsizlikler, Aysun Hanımefendi’nin açılış günü bizlerle birlikte olmasını engelledi. Diliyorum ki şartlar, 20 Mart’a kadar açık olan sergiyi ve eserleri, yerinde görmesini sağlayacak yönde gelişsin.

 

Resimlerin isimleri yok; ya da bizlerle paylaşılmadı. Bu sebeple, “nokta atışı tarifler” yapamıyorum. Ama 40x40, 25x25 gibi küçük boyutlu çalışmalardan özellikle çok etkilendiğimi belirtmek istiyorum. Hele, “içine ışık kaçmış bir resim var ki; ya da, o ışığını kendi içinde saklayan…” İşte, o “anlatamadığım”ı gidip görmek istenler; “meraklısı”, yollarını mutlaka, Mustafa Bey Caddesi 30 Numara’daki “GT Art & Interiors”a düşürsünler…

Yazarın Tüm Yazıları