Paylaş
Ben İzmirli bir seçmenim. Yani bildiğiniz “sokaktaki adam.” Bornova’da oturuyor olmamın getirdiği “kalp yakınlığımız”ı saymazsak, sizin için de kuşkusuz “herhangi biri” olmalıyım. Gazeteci filân da sayılmam. Nezaketle davet edildiğim bir köşede, hasb el kader senelerdir yazı yazıyorum. Beğendirebildiklerimiz okuyor; diğerleri de üzerinde ayakkabı boyuyordur muhakkak... Sizinle, bu kimliğim ile tanışmak, farklı zaman ve mekânlarda sohbetlerinize katılmak fırsatını buldum. Ayaküstü hatır sormalardan seçim gecelerine, nikâh törenlerinden çay sohbetlerine, profesyonel toplantılardan çatal bıçak paylaşımlarına kadar pek çok yerde görüştük. Sizin öncelikle “beyefendi” tarafınızdan etkilenmişimdir. Politikacılığın, “külhanbeyi zanaatı” olmadığını resimliyorsunuz. Zamanımızda, ne yazık ki artık “meziyet sayılan daha pek çok önemli ayrıntı”yı da büyük bir doğallık ve özenle taşımasını biliyorsunuz. Siz iyi bir insansınız!
Sayın Başkanım,
İzmir’deki ikibuçuk gazeteye, üç beş tane süreli yayın da ekleseniz, “yerel gündem” hakkında kalem oynatan yazarların sayısı, herhalde bir belediye otobüsünü ancak doldurur. Hep merak ederdim, bu yazılıp çizilenleri “nasıl bir mekanizma” izler, değerlendirir, yorumlar ve “Büyükşehir Belediye Başkanı”na sunar diye... Artık merak etmiyorum, çünkü yapılmadığına kanaat getirdim. “Arsenikli İşler Bunlar” başlıklı yazıma, yayınlandığı gün, daha öğle olmadan Çevre Bakanlığı’ndan yazılı bir açıklama geldi; cevap olarak... Kocaman üç hafta geçti üzerinden, İzmir’den “tık” yok. “İzmir’in Stratejik Plânı” olduğunu duyup da hayret ettiğimde, hemen tâlimat vermiştiniz, ses seda yok; aylar oldu... Ve irade gösterdiğiniz halde, sonuç alınamayan, sürüncemede kalan ve muhtemelen haberinizin bile olmadığı (ama tahakkuk etmediği için şahsınıza fatura edilen) irili ufaklı bir sürü sipariş, rica, istek, mutabakat vs. vs. vs. Ekibiniz İzmirliyi ciddiye almıyor! İşlerini “ruhlarını üfleyerek” yapmak gibi bir kaygıları da yok. Ama onların bu kronikleşmiş “edilgen halleri”, sizin hanenize eksi puan olarak yazılıyor; yazık değil mi?
Sayın Başkanım,
Siz her yere yetişemezsiniz! Yetişmeniz de gerekmiyor. Siz her şeyi bilemezsiniz, her konudan anlayamazsınız, her şeyi kontrol edemezsiniz. Bunları yapmanız da gerekmiyor. Bütün dünya bunu “danışmanlık” kurumu ile çözmüş durumda. “Karar verici”ye “veri tabanı” yaratan “bir bilen”ler ordusu... Ama “toplama adam bolluğu”ndan söz etmiyorum; “rüştünü ispat etmiş otoriteler”dir kastetdiğim... Esası veya ayrıntıları delege ettiğiniz mesai arkadaşlarınız, size ve İzmirliye bu hizmeti veremiyorlar. Ya “yetersiz” oldukları için ya da “organize olamadıkları” için... Ben “kötü niyet”le açıklanabilecek üçüncü seçeneği aklıma bile getirmek istemiyorum. Küresel başarı, “takım oyunu” söylenceleri ile yükselirken, neden kendinizi “kuru kalabalık”lar içinde “yapayalnız” bıraktınız? Biliyorum, bazıları bana çok kızacak, selamı sabahı kesecek olanlar da çıkar aralarından. Önemli değil... İzmirli’nin mutluluğu için, ben sadece gördüklerimi, düşündüklerimi ve hissettiklerimi yazıyorum, paylaşıyorum. Şimdi diyeceksiniz ki, “Bir randevu isteseydiniz de bunları keşke baş başa konuşsaydık...” Bunun iyi bir fikir olmadığını düşündüm Başkanım, çünkü nezaketinizden, eleştirilerimi çevrenizdeki “bir kısım beceriksiz”e iletmeyecektiniz; onlar da okusunlar istedim. Umarım sizi üzmemişimdir...
Yol yakınken (ama çok da kısalmışken...), bir hemşehrinizin samimi endişe ve sitemlerini kayda değer bulursanız, sadece sevinirim. Yoksa sadece siz değil, İzmirli de kaybedecek. Lütfen, sevgi ve saygılarımı kabul ediniz efendim...
(*) Bu yazı, “23.09.2008” tarihinde kaleme alınmış ve o zaman yazdığım, Milliyet gazetesinde yayınlanmıştır.
Paylaş