Paylaş
“...İZSU Genel Kurulu’nda konuşan Başkan Kocaoğlu, İzmir’in en büyük su rezervinin Tahtalı Barajı olduğunu hatırlatarak, ‘Tahtalı Barajı ve Çamlı Barajı altın madeninin tehdidi altındadır. Tahtalı Barajı bittiği zaman İzmir’e hak getire. Allah sonumuzu hayır etsin’ dedi.”
“...Başkan’ın tarihi itirafındaki can alıcı nokta, ‘İzmir suyunun maden şirketlerinin insafında olduğu’ ve ‘kendilerinin yapacak hiçbir şeylerinin olmadığı’ noktasıydı...”
“...Başkan Kocaoğlu, ‘Tahtalı ve Çamlı Barajı ile ilgili niye konuşmuyor’ şeklindeki beyanların, sık sık basında yer aldığını hatırlattı. ‘Havzalarda yapılan yasal değişikliklerle, Aziz Kocaoğlu’nun bu konuda konuşması maalesef ve maalesef, bir sivil toplum örgütünün konuşması düzeyine indirilmiştir. Eskiden İZSU’nun yetkisi vardı, bugün yok. Bugün İZSU istenildiği zaman, valilikte kurulan altın madeni izleme komisyonuna çağrılıyor, ama hiç bir şeye bulaştırılmıyor. Yani denetim görevini yapamıyor. İstediği evraklar verilmiyor, tahlil ettirmek için istediği numuneler verilmiyor. İZSU numune almak için altın madeni sahasına giremiyor. -Konuşmuyor, konuşmuyor- diyorlardı, konuştum işte’ diyerek dert yandı...”
Arşivlerden...
HÜRRİYET EGE - Nihat Demirkol / 11 Aralık 2017 Pazartesi tarihli, “Çevre dostu olduğumuza inanıyor musunuz?” yazısından, “...Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülke ve Avrupa Birliği’nin taraf olduğu Barcelona Sözleşmesi kapsamında, ilk kez bu yıl verilen ‘Çevre Dostu Şehir Ödülü’nün sahibi İzmir oldu...”
“...Oy verenler, “İzmirliler, İzmir’i sevenler ve desteklemek isteyenler”den ibaretti. Sonuç; his, duygusal destek, göreli-yüzeysel kıyaslamalar ve gözle görülür bir rekabet duygusunun getirdiği galibiyet... Oy kullananların, bilimsel, ölçülebilir, “neden ve nasıl?” sorularının yanıtlarına dayanan bir tercihi söz konusu değil. İzmir’e (tabii ki diğer kentlere de...) oy verenlerden ve vermeyenlerden kaç tanesi İzmir’i gördü veya görmedi de, “çevre dostudur veya değildir” diye hüküm verdi acaba?”
HÜRRİYET EGE - Nihat Demirkol / 18 Aralık 2017 Pazartesi tarihli, “Safralardan, tartışarak kurtulacağız” yazısından; “... “Çevre dostu olduğumuza inanıyor musunuz?’ başlığıyla irdelemeye çalıştığım bu yazıda, (eleştiren ve destekleyen) sayısız geri-bildirim geldi... Bunlardan, biri olumsuz, diğeri olumlu iki örneği, köşeme (özetle) taşımak istiyorum...”
“...Örneğin, Avrupa Birliği standartlarında arıtma sayısı, kişi başına düşen atık su arıtma miktarı ve AB standartlarında arıtım oranı ile Türkiye’de açık ara öndeyiz. Her ilçemize ayrı arıtma kuruyoruz. Bütün bunlar demek oluyor ki, İzmir’in yerel yönetimi olarak içme suyu havzalarını, toprağı, su kaynaklarını ve denizi titizlikle korumaya çalışıyoruz. Musluklarımızdan içilebilir ve sağlıklı su akıyor...”
“...Çevrenin ekonomik gelişimi için gerçekten de çok etkin işler yapıyoruz. ‘İzmir Modeli’ yakında kitap olacak...”
“...‘Safralar’la kimlerin kastedildiğini anlayabilmiş değilim. Açıklanırsa sevinirim...”
“...Nihat Bey, yazınızı okudum ve her kelimesine katılıyorum... Kaldı ki, halen daha katı atık ayrıştırmasını beceremeyen, atıklarından biyogaz, biyokütle vd enerjileri üretemeyen, bir tane bile güneş enerji tarlası veya santrali olmayan, ‘bütün çevresi taş ocakları, çimento fabrikaları, altın madeni ocakları, termik santraller’ ile çevrili.../... Çevre dostu talepleri olan hemşerileri olan bir kent için ‘çevre dostu kent’ tanımı trajikomik oluyor ne yazık ki...”
“...‘Kimler, bu güzel kentin potansiyelini heba ediyor, kimler bu güzel kentin önünü kapattığını göremiyor, kimler küçük düşündüğünün farkında değil ve bu sebeplerle kendini safra hissetmiyor...’ ise sözüm onlaradır. (Bu tanıma uyuyorsam, ben de dahil!)...”
Allah sonumuzu hayır etsin, arşivleri de korusun... Kraliçe’ye karışmam!
Paylaş