Paylaş
“Yazının muhatabının asla kendileri ve Kongre olmadığını, sadece, ‘Engelsiz Yaşamın Başkenti’ diye meydan okuyan ve ENGELSİZMİR projesini desteklemekle gurur duyan bir belediyenin, hayatı herkes için kolaylaştıracak basit ayrıntılara karşı, ısrarla ilgisiz kalmasına dikkat çekmek istediğimi” anlatmaya çalıştım. “Yazı sizin ayağınıza dolaşan ipleri çözmeye yönelikti oysa...” dedim. “Ayrıca projenizi, köşemde bütün gücümle desteklerim. Bence, siz yazıyı bir daha okuyun...” diye üsteledim. Değerli dost Köstem, “zaten birkaç kere okuduk. Buradaki herkes aynı kanaatte ve yazdıklarınızı benim gibi anlıyorlar...” diye yanıt verince, konuşma “soğukça bir sıradanlığa teslim olarak” sonlandı.
Sanki “ilgisiz” dediğimi, hattâ içimden “asıl araması gerekenler aramıyorlar da...” diye söylendiğimi duymuş gibi, ikinci telefon Büyükşehir Belediyesi Basın Müşaviri Reşat Yörük’ten geldi. Bu kez telefondaki ses, sağolsunlar, dersini çalışmış insanların huzur ve özgüveniyle, “Nihat Bey’ciğim, 9 asansörden 2’si arızalıymış. Onlar da servisi bekliyormuş; kısa zamanda halledilecek... Yazıdan, ‘sanki bütün asansörler yıllardır çalışmıyormuş’ gibi bir anlam çıkıyor; doğru bilgi verip yanlış anlaşılmayı düzeltmek istedim” diyordu. Bir “yanlış anlaşılma”dır gidiyordu... Dostluğumuza güvenerek takıldım kendisine; “Size bilgi verenler, herhalde otoparktaki 2 asansörle, kulisteki yük ve personel asansörlerini de dahil etmişler hesaba. Mesele, fuayeden birinci kata çıkabilmekte... Ayrıca sıkıntı en az 4-5 yıllık, ameliyatlı halimle o merdivenleri çıkmışlığım bile var...” Karşılıklı iyi dileklerle, küsmeden, darılmadan kapattık telefonu.
Son yazımı, “sitemkâr dostlarım” gibi “yanlış anlamayanlar”ın, mail ve sosyal medyada neler söylediklerine gelince... Yerim olduğu kadar ve “her türlüsünü sansürsüz” paylaşıyorum:
“...Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar misali, engellilerin durumunu da engelli olan anlar ne yazık ki... Maalesef bazı insanlarımız çevresine bakmayı bilmiyor Nihat Bey... Zihninize kaleminize sağlık. Umarım bu yazıyı, birileri okur da özeleştiri yaparlar...” (Orçun Çiftçi) / “...Bağcıyı dövmeden üzüm yemek hassasiyeti hoş...” (Yeşim Levent) / “...Ellerinize sağlık. ‘Empati kelimesinin ne olduğunu anlatmak’ ve ‘.......mış gibi yapmak’tan vazgeçmelerini sağlamamız lâzım. (Erol Hülagü) / “...Geçen akşam ‘Notalarla Şiddete Hayır’ konserinde, asansörlerin yine hiçbiri çalışmıyordu. Ayakları çok ağrıyan annem merdivenlerden söylene söylene inip çıkarken, konseri izleyen Başkan’ın kulakları çınlamış olmalı!” (Dilek Gappi) / “...İzmir’in kaldırımlarında fiziksel engelsiz olarak yürüyebilmekte (daha doğrusu yürüyebilecek kaldırım bulmakta) had safhada zorlanıyorken; hangi “ENGELSİZMİR” Allah aşkına? Her gün, İzmir’de belediye olmadığı gerçeği ile yüz yüzeyiz...” (Salim Gencosman) / “...Sizi bu yazınız için tebrik ederim. Bize Adnan Saygun’un bilmediğimiz yönlerini gösterdiniz. Bir de biz biliyorduk, ama Büyükşehir Belediye Başkanımızın İzmir’e ne kadar yakışacak sanatsever başkan olduğunu gösterdiniz...” (Ayşe Nuray Karasan) / “...Şu kentin küstahlığına bakınız. Kaldırımları olmayan, olanların işgal edildiği, kullanılan malzeme yüzünden her an kayıp, “ENGELLİ” olabileceğiniz kaldırımlara sahip bir şehir, utanmadan ‘ENGELSİZMİR’ kongresi düzenliyor! Bu kalite meselesidir. Bu kadar basit, kalite!” (Romulus Britannia) / “Çok yönlü sanatçı kardeşim Nihat Demirkol, bugünkü kültür ve vefâ örneği yazın için seni kucaklayarak yeni yılını kutlamama vesile oldu. Parmakların klavyeden uzaklaşmasın...” (Şadan Gökovalı) / “Merhabalar Efendim... Yazınızı okuyunca, böyle büyük bir kurumla ilgili yaşadığım hadiseyi paylaşmak istedim. Konser bileti almak için, sabah AASSM’ne gitmiştim. Yerler izmarit doluydu. Kola veya kahve içilmiş, yerlere dökülmüş, leke içindeydi. ‘Pazartesi sendromudur, temizlerler’ diye düşündüm. Akşam konsere gittiğimde hiçbir temizlik yapılmadığını görünce çok üzüldüm. İzmir’e kazandırılmış böyle çok güzel bir kurum, pislik içinde olabilir mi? Dünya çapındaki bestecimiz Adnan Saygun’a ne büyük saygısızlık! Ertesi gün mail attım. Geri dönüş yapmadılar. Uyarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ederim...” (Bir müziksever) / “...Demek ne imiş? Engelsizlik kelime oyunları ile olmuyormuş!” (İdris Ercan)
“Yazının muhatabını, anlayan anlamış; darısı diğerlerinin de başına” mı desem? Ne desem bilemedim?
Paylaş