Paylaş
“Cumhuriyet Haftası”,
“siyasetçilerin arka arkaya istifaları” ile
adetâ bir “demokrasi şöleni”ne dönüşmeseydi,
böyle bir çıkarımda bulur muydum; acaba ?
Bu “betimleme”de, tümüyle haksız mıyım, acaba ?
Seçimle gelen dediğimiz, “aslında seçimle gelmedi mi”, acaba ?
Sandıktan çıkan, “aslında sandıktan çıkmadı mı”, acaba ?
Seçimle gelen seçimle gidecekti de,
seçimle gitmeyenler, “şimdi neden seçilerek gönderildi”, acaba ?
“Sen seçilmedin…
Seni ben seçtim; millet de onayladı işte” demek de,
ne demek oluyor, acaba ?
Giden seçimini yaptı ve gitti ;
“peki seçen şimdi ne durumda
ve kendini nasıl hissediyor”, acaba ?
“Her tercih bir vazgeçiştir” diyorlar ya ;
“neler tercih edildi, nelerden vazgeçildi”, acaba ?
“İstifa edenler -kayıp-” değildi ise,
“neden vaktiyle kazanç olarak yutturuldu”, acaba ?
Bu beyan, aslında “varken de bir değeri yoktu,
pek matah değildi zaten” demek mi, acaba ?
Şimdi, “millete çare olmak için yollara düşeceğini” söyleyenler,
“evvelden ne sebeple yollardaymış”, acaba ?
“Mor Menekşe Partisi Müzikali”ndeki
“…Partinin adında olan, fikrinde yok demektir” şarkısı
“kendini doğrulayan bir kehanet” mi, acaba ?
Ve bütün bunlar yaşanırken,
Pazar günü, sahiden 29 Ekim değil mi, acaba ?
Hani, Gazi’nin “fazilet” dediği “cânân”, (sevgili…)
“nâlân”a (inilti’ye…) dönmüş de,
biz, “dostlar alışverişte görsün” diye,
sadece bayramını mı kutluyoruz, acaba ?
Yukarıda saydığım, bu kadar “acaba”dan sonra,
en iyisi, yine Ata’nın şerefine kadeh kaldırıp,
Cevdet Çağla’nın,
güftesi Rüştü Şardağ’a ait,
Kürdîlicazkâr şarkısını mırıldanmak mı, acaba ?
“…Şimdi hâtırda mıdır, âşık-ı nâlân acaba?
Kim onun, artık o gül rûyine hayrân acaba ?
Yine yâdında mıdır eski perîşan acaba ?
Kim onun artık o gül rûyine hayran acaba ?”
Paylaş