Paylaş
25 Mart 2009’da içinde bulunduğu helikopterin şüpheli biçimde düşmesi üzerine beraberindeki 5 kişi ile hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu dosyasında FETÖ parmağı somut delillerle iyice belirginleşmeye başladı. Özellikle, FETÖ’nün Elazığ avukatlar yapılanması yöneticisi Abdullah Önder’in itirafları ve adını verdiği FETÖ yöneticilerinin ByLock yazışmaları ile soruşturma bu yönde genişletildi. Önder, FETÖ’nün Elazığ il imamı Mehmet Durakoğlu’nun Türkiye imamlarından Barbaros Kocakurt üzerinden dosyayı karartma girişimini, isim, yer ve tarih vererek ayrıntılı biçimde anlatmıştı. Barbaros Kocakurt’un FETÖ elebaşı ile görüşmesi, Mehmet Durakoğlu’nun ByLock yazışmalarına da yansımıştı. Halen FETÖ’den tutuklu olan Durakoğlu’nun bir başka FETÖ üyesiyle yazışmalarında, FETÖ elebaşı Gülen’in dosyaya müdahil olduğu, “Büyüğümüzle (Gülen) görüştük, Yazıcıoğlu hadisesini hallettik” dediği ortaya çıkmıştı.
FETÖ’CÜ DARBECİLER
İtirafçı Abdullah Önder de ifadesinde, Gülen’in düşen helikopterden elektronik parçaları söken FETÖ’cü astsubay Aydın Özsıcak ve binbaşı Davut Uçum’un avukatlığını örgüt üyesi Mustafa Atalar’ın yapmasını, “bomba” olarak nitelendirdiği, “Ortaya çıkarsa altından kalkamayız” dediğini anlatmıştı. Özsıcak ve Uçum, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Marmaris’te bulunan Erdoğan’a yönelik suikast timi içinde de yer almıştı.
Olayı 26 ve 27 Şubat günü bu köşemde tüm bu ayrıntıları aktarmıştım. Yazılarım üzerine Yazıcıoğlu’nun avukatı Kemal Yavuz ifadede adı geçenler ve halen FETÖ’den tutuklu ve firari olanlar hakkında tutuklama talep etmişti. Kemal Yavuz, Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu ve oğlu Furkan Yazıcıoğlu ile olayda hayatını kaybeden gazeteci İsmail Güneş’in eşi Yasemin Güneş’in de aralarında bulunduğu mağdur aileler adına FETÖ elebaşı Gülen’in hakkında tutuklama ve iade başvurusunda bulundu.
GÜLEN’İN İADESİ İSTENİYOR
Yavuz’un Kahramanmaraş Savcılığı’na verdiği 7 Mart 2020 tarihli dilekçede şu ifadelere yer verildi:
“Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener’in 27.02.2020 tarihinde soruşturma konusu olaylarla ilgili dosyada da var olan bir kısım verilere ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu veriler gazete haberine konu olan, FETÖ’den etkin pişmanlık kapsamında ifade veren Abdullah Önder anlatımlarında ve ByLock yazışmalarında adı geçen kişilerin eylemi gerçekleştiren FETÖ/PDY terör örgütünün unsurları oldukları, eylemi gerçekleştirenlerin fiillerini gizlemek, delilleri yok etmek, dosyayı kapatma ve maddi gerçeklerin yargıdan gizlenmesini sağlamak amacıyla ana suç olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu öldürme eylemine, faillerle fikir ve irade birliği içerisinde eyleme sonradan da olsa katıldıkları ve ByLock yazışmalarına göre özellikle Muhsin Başkan’ın ölümü ile ilgili örgüt lideri olan Fetullah Gülen’le görüşmeler yapıldığı ve örgütün yargılamalarda ortaya çıkan yapısı gereği örgüt liderinin talimatı ve bilgisi dışında bu tür eylemlerin yapılamayacağı açıktır.
Kaldı ki, deşifre ByLock yazışmaları dikkate alındığında örgüt liderinin talimatları doğrultusunda hareket edildiği açıktır.
Daha önce dosyaya sunduğumuz ve şikâyetçi olduğumuz FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Muhsin Başkan’ın ölümünden birkaç gün sonra, ‘Aldanırsanız böyle kurban gidersiniz. Bir perşembe günü akşamı vefat edersiniz, bir cuma günü cenazenize ulaşırlar’ demiştir.
Bu açıklaması ve ByLock yazışmaları birlikte değerlendirildiğinde gerek örgüt elebaşının dolaylı ikrarı gerekse de ByLock yazışmalarındaki somut bilgiler kuvvetli suç şüphesi oluşturduğundan, bir kısım katılanlar vekili olarak, 27.02.2020 tarihli dilekçeye ek olarak örgüt lideri Fetullah Gülen’in de tutuklanmasını, kişinin firari olmasından dolayı bu dosyaya yönelik de iade işlemlerinin de başlatılmasını arz ve talep ediyoruz.”
YARGI ELİYLE KARARTILDI
FETÖ’nün en kanlı eylemlerinden birisi olan Muhsin Yazıcıoğlu suikastının üzerinden tam 11 yıl geçti. Aileleri ve kamuoyu hâlâ adalet arayışını sürdürüyor. Yazıcıoğlu suikastı yargı içindeki FETÖ mensupları tarafından karartıldı. Zaten başka türlü de olmazdı.
Bu kez olayın aydınlatılması açısından yargının omuzlarındaki sorumluluk çok büyük. Biz de sonuna kadar takipçisi olacağız. Muhsin Yazıcıoğlu’nun, İsmail Güneş’in ve diğerlerinin kanı yerde kalmayacak.
TUTUKSUZ YARGILANAMAZLAR MI?
EVET, MİT Kanunu, teşkilat mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesini, her türlü kitle iletişim araçlarıyla yayımlanmasını, yayılmasını ve açıklanmasını ayrı ayrı yasaklıyor.
Libya’da şehit düşen MİT mensubunun kimliği ve cenaze törenine ilişkin görüntülerin yayınlanması nedeniyle gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç tutuklandı. Denetimli serbest kalan Murat Ağırel hakkında da tutuklama kararı çıkarıldı. Elbette, MİT mensubunun vatan görevi sırasındaki şehadeti, o ve ailesinin mahremiyeti her şeyin üzerindedir.
Öte yandan gazeteciler hakkında suçlama konusu ceza üç yıl hapis olarak öngörülüyor. Hangi hukukçuyla konuşsam, “Elbette suçlamaya ilişkin delillere dayalı yargılama herkesi kapsar ama suç konusu için üç yıl hapis isteniyorsa, kaçma ve delil karartma şüphesi yoksa tutuksuz yargılama da kanuni bir haktır” diyor.
Gazeteciler zaten söz konusu haberi yayından kaldırmışken tutuksuz yargılanamazlar mı?
Paylaş