Soykırımcı Netanyahu, Mescid-i Aksa’yı yıksa ne olur?

SOYKIRIMCI İsrailli Bakanlar Ben-Gvir ve Yitzhak Wasserlauf, fanatik Yahudiler eşliğinde İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya 13 Ağustos günü yeni bir baskın düzenledi. Normal koşullarda büyük tartışma çıkarması gereken bu baskın, soykırımcı İsrail’in Gazze’de her gün yüzlerce insanın ölümüne yol açan binlerce ton bomba gürültüsü arasında kayboldu.

Haberin Devamı

Oysa, Likud lideri Şaron 28 Eylül 2000’de etrafında kalabalık bir polis ve koruma grubuyla Mescid-i Aksa’ya girdiğinde çıkan olaylarda gerek Filistinlilerden gerekse İsrail polislerinden yaralananlar olmuş, 2005 yılına kadar süren ikinci intifada hareketi başlamıştı.

YÖNETİMİ ÜRDÜN’DE

1967 savaşı sonrası Ürdün ve İsrail arasındaki “Statüko Anlaşması” gereği kontrolü Ürdün’de olan Mescid-i Aksa’nın idaresini yürüten Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan açıklamaya göre, bu kez 2 bin 250 kadar fanatik Yahudi Mescid-i Aksa’ya düzenlenen baskına katıldı.

Ben-Gvir’in, baskın sırasında paylaştığı görüntülü mesajı ise ilginç; “Buranın idaresi ve egemenliğiyle ilgili büyük gelişmeler var. Yahudilerin burada ibadet ettiği görülüyor. Daha önce söylediğim gibi politikamız burada (Yahudilere) ibadete izin vermek” ifadesini kullandı.

Haberin Devamı

Soykırımcı Netanyahu, Mescid-i Aksa’yı yıksa ne olur

 

HEDEF MESCİD-İ AKSA

Batı Şeria’yı abluka altında paramparça eden, attığı 70 bin ton bomba ile Gazze’yi beton yığınına çeviren ve 40 bin insanı katleden İsrail, böylece bir kez daha hedefinin Mescid-i Aksa olduğunu da ilan etmiş oldu.

İsrail’in attığı her adıma “Hayır yapmaz, böyle düşünmek komplo teorisi” diyenler olduğunu biliyoruz. Ancak Siyonist hedefler peşinde olan İsrail komplo teorisi denilen her şeyi yaptı. O yüzden böyle bir riskin varlığını görmek gerekiyor.

 

30 SİYONİST ÖRGÜTÜN ÜÇÜNCÜ TAPINAK HAYALİ

Milli İstihbarat Akademisi’nin, 64 sayfalık “İsrail’de Radikal Sağ” raporunda bu konuya da yer ayrıldı. Raporun 34’üncü sayfasında “Üçüncü Tapınak Hareketi” başlığı altında bu konuda şunlar yazıldı; “İsrail’deki radikal sağın en aktif mobilizasyon alanlarından biri de Yahudilerden bir kısmının Mescid-i Aksa’nın yerine inşa etmek istedikleri Üçüncü Tapınak’tır. Çeşitli sektörlerde bu amaçlar doğrultusunda çalışmalarını yürüten 30’dan fazla radikal grubun ortak hedefi, Ürdün Nehri’nden Akdeniz’e dek tüm toprakların Yahudileştirilmesinin ardından Kudüs’te en son Romalılar tarafından M.S. 70 yılında yok edilen Üçüncü Tapınak’ı yeniden inşa ederek İsrail teokrasisini ilan etmektir.

Haberin Devamı

Günümüzde Üçüncü Tapınak Hareketi’nin bir parçası olan grup ve kurumların en direkt hedefi Mescid-i Aksa’nın yok edilerek yerine Üçüncü Tapınak’ın inşa edilmesidir. Hâlihazırda her ne kadar İsrail ordu ve polis teşkilatının yoğun müdahalesine ve Yahudi grupların baskınlarına maruz kalsa da Mescid-i Aksa’daki statükoyu Ürdün Krallığı sürdürmekte ve Mescid-i Aksa’nın idaresinden sorumlu Kudüs Vakfını da Ürdün kontrol etmektedir. Statüko Anlaşması; 1967’de İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgalinin sonrasında İsrail ve Ürdün arasında imzalanan, Mescid-i Aksa’nın tamamının kontrolünü Ürdün’e bırakan ve Yahudiler ile diğer dinlerden insanların ziyaretine olanak tanıyan fakat sadece Müslümanların ibadet etmesine izin veren bir anlaşmadır. Bu sebeple tapınakçı gruplar, Yahudilerin haklarının ihlal edildiği üzerinden propaganda yapmakta ve statükonun sona erdirilerek İsrail’in burada mutlak bir egemenlik tesis etmesi için çalışmaktadır.

Haberin Devamı

Mescid-i Aksa’nın ortadan kaldırılarak yerine Üçüncü Tapınak’ın inşa edilmesi de uzunca bir süredir İsrail’deki radikal sağ grupların ortak bir hedefi olarak görünür olmuştur.”

 

1974’TEKİ KUBBETÜS SAHRA’YI BOMBALAMA GİRİŞİMİ

Raporda, İsrail’in bu amaçlar için açık ve gizli her türlü faaliyeti yürüttüğü örnekleriyle açıklanıyor.  İsrailli yasadışı yerleşimcilerin faaliyetlerini yönetmek için kurulan 1974 yılında kurulan “Guş Emunim” (Müminler Bloku) örgütü ile Araplarla İsrailliler arasında çatışmaları genişletmek için 1976’da kurulan “Mahteret Yehudit”(Yahudi Yeraltı) gibi terör oluşumlarının yaratacağı tehlike raporun 22’inci sayfasında şu cümlelerle anlatıyor; “1984 yılında Mescid-i Aksa’da bulunan ve İslam tarihinin hiç yıkılmadan günümüze dek gelmiş en eski yapısı olan Kubbetüs Sahra’yı havaya uçurarak bir savaş çıkarma ve Üçüncü Tapınak’ın inşasını hızlandırma planları yapmışlardır. Saldırı son anda İsrail iç istihbarat servisi Şin-Bet tarafından önlenmiştir. Ancak gerek Guş Emunim gerekse Mahteret Yehudit’in ortaya koyduğu pek çok provokasyon yöntemi ilerleyen dönemlerde işgalci yerleşimci örgütler tarafından kullanılacaktır.”

 

Haberin Devamı

GOLDA MEİR: ANLADIM Kİ BİZ DİLEDİĞİMİZİ YAPABİLİRİZ

Peki, Siyonist yahudiler Kubbetüs Sahra’yı bombalasa, “Üçüncü Tapınak” için Mescid-i Aksa’yı yerle bir etse dünya ve İslam dünyası ne tepki verir?

Çok bilinen bir siyasi anekdot ile cevap vereyim; 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan İsrail, bölgedeki varlığını güçlendirdikten sonra 5 Haziran 1967’de Mısır ve Suriye’ye savaş açtı. 6 Gün Savaşları olarak bilinen bu savaşta Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü alan Yahudiler, yüzyıllardır hayalini kurdukları Mescid-i Aksa’ya artık somut olarak dokunabilecek konuma geldi. Mescid-i Aksa’ya yönelik ilk büyük saldırı 6 gün savaşlarından hemen 2 yıl sonra 21 Ağustos 1969 yılında yapıldı. Denis Ruhan isimli Yahudi tarafından kundaklanan Mescid-i Aksa’nın büyük bir bölümü tahribata uğradı. Yangında yüzlerce yıllık birçok tarihi eser ve fethin nişanesi olarak Selahaddîn Eyyubi tarafından Kıble Mescidine konulan, sembolik değeri oldukça yüksek olan ahşap minber tamamen yandı. Dönemin İsrail başbakanı Golda Meir ise olaydan hemen sonra tarihi geçecek şu sözleri söyledi: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannettim ki, Müslümanlar dört taraftan İsrail’e girecekler. Ama korkulan olmadı. O zaman idrak ettim ki: Biz dilediğimizi yapabiliriz...”

Yazarın Tüm Yazıları