Paylaş
Emniyet İstihbarat Dairesi’nin FETÖ’cü başkanı Akyürek’in avukatlığını Nurullah Albayrak yapıyordu. 28 yıl hapis istemiyle yargılandım ve beraat ettim. Şimdi, Akyürek ve Yılmazer dahil FETÖ’cüler, Dink cinayetinden yargılanıyor, avukat Nurullah Albayrak ise firarda.
12 yıl sonra Nurullah Albayrak yine karşıma çıktı, bu kez FETÖ elebaşı Gülen’in avukatı olarak. Muhsin Yazıcıoğlu suikastı hakkında yazdıklarıma cevap veriyor.
İTİRAFLAR PANİKLETTİ
Anlaşılıyor ki, FETÖ’nün Elazığ il imamı Abdullah Önder ile 19 şehrin bağlı olduğu FETÖ’nün ‘gaziantep büyük bölge imamı’ Kamil Bakum’un itirafları onları panikletti.
Her ikisi de yüzlerce sayfalık ifadelerinde, FETÖ’nün hukuk yapılanmasını ve Yazıcıoğlu suikastında, düşen helikopterden elektronik cihazları söken FETÖ’cü askerlerin dosyasını nasıl kapattıklarını itiraf ettiler.
İlginç olan ise Kamil Bakum’un, FETÖ’cü avukat olarak Nurullah Albayrak’ın da adını vermesiydi. Bakum, Albayrak’ın örgütün Ankara il imamına bağlı avukatı olduğunu, Ankara’ya gittiğinde Maltepe civarındaki bürosuna uğradığını anlattı. Hatta Nurullah Albayrak’ın, “Mustafa Tekin” adıyla ‘ID.108582’ No’lu ByLock kullanıcısı olduğunu ve kendi ByLock grubuna da kayıtlı olduğunu itiraf etti.
İşte böyle bir avukat olan FETÖ’cü Albayrak ortaya çıkmış, nasıl 2009’da Ramazan Akyürek’in Dink cinayetinde sorumluluğu olmadığını anlattıysa, bugün de yine basını suçlayarak, avukatı sıfatıyla FETÖ elebaşı Gülen’in Yazıcıoğlu dosyasını karartma konusunda rolü olmadığını söylüyor.
Önce ona cevap verelim: FETÖ elebaşı Gülen dahil örgüt üyelerinin, FETÖ’cü askerlerin sanık olduğu soruşturmanın kapatılmasında rolünü bizzat örgüt üyesi olan Abdullah Önder ile Kamil Bakum itiraf etti.
1 TAKİPSİZLİK, 2 DAVA, 1 AÇIK DOSYA
Onlar anlatana kadar da bu konuda kimse bir iddia ortaya atmadı zaten. Ama hem FETÖ elebaşı avukatı, hem de bu konuda açıklama yapan FETÖ’cüler, itirafçılara hiç değinmiyor, “Biz böyle birilerini tanımıyoruz” dahi diyemiyorlar.
İkinci olarak, halen Kocaeli Başsavcısı olan dönemin Kahramanmaraş Savcısı Habip Korkmaz’ın 13 Mayıs 2014 tarihinde Yazıcıoğlu dosyası hakkında takipsizlik kararı verirken, bu kararı 40 gün sonra, 17 Haziran 2014’te kaldıran ve 15 Temmuz sonrası FETÖ’den ihraç edilen Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ahmet Maden’in rolüne vurgu yapıyorlar.
Böylece, halen görevi başında olan bir savcının kararıyla Yazıcıoğlu dosyasının kapatıldığını, FETÖ’cü hâkimin kararıyla da açıldığını ima ederek örgütü aklamaya çalışıyorlar.
Oysa gerçek çok başka. Çünkü Habip Korkmaz, sadece FETÖ’cü askerlerin aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında takipsizlik kararı vermişti. 2 davayı açmış, 1 de soruşturmayı açık bırakmış, 23 Haziran 2014’te tayini çıkmıştı.
Bana gönderdiği açıklamaya göre soruşturmayı yürüten Kahramanmaraş Savcısı Habip Korkmaz;
1- 1 Nisan 2014 günü “Yazıcıoğlu’nun bulunduğu ve yaralı olarak getirildiği” şeklindeki sahte istihbarat bilgisi ile kamuoyunu yanıltan FETÖ’cü istihbaratçı Dursun Özmen hakkında “görevi kötüye kullanmaktan” dava açtı.
2- 15 Nisan 2014 günü de helikopterdeki cihazların sökülmesiyle ilgili Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığı’nda görevli 8 asker hakkında “hırsızlıktan” Kahramanmaraş 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne dava açtı.
Dosya daha sonra “Davanın Göksun’da görülmesi gerekir” kararıyla iade edildi.
17 Nisan 2014 günü dosya üzerindeki gizlilik kararı kalkınca, FETÖ’cü askerler Davut Uçum ile Aydın Özsıcak’ın savunmasını FETÖ’cü avukat Mustafa Atalar’ın yaptığı ortaya çıktı. FETÖ itirafçısı Önder ve Bakum’un sözünü ettiği, takipsizlik kararı verilen dosyanın kapatılması ile ilgili toplantılar bu dönemde gerçekleşti.
3- 15 Mayıs 2014 günü Habip Korkmaz, aralarında FETÖ’cü askerler Davut Uçum, Aydın Özsıcak’ın da bulunduğu 8 asker, 3 kaza kırım ekibi ve 8 köylü olmak üzere toplam 19 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi.
4- Korkmaz, davanın esas konusu olan “helikopterin düşürülerek suikast iddiası” ve “arama-kurtarma faaliyetlerinde kasıtlı ihmal ile ölüme sebebiyet verme iddiaları” ile ilgili 113 şüpheli hakkında herhangi bir karar vermeden ana dosyayı açık bıraktı.
SUİKAST DOSYASINI AÇIK BIRAKTI
Dolayısıyla Yazıcıoğlu suikastı ile ilgili Korkmaz tarafından kapatılan ve FETÖ’cü hâkim tarafından üstü açılan bir suikast dosyası yok. Çünkü suikast iddiasıyla ilgili dosyada verilen bir karar yok. Bu dosya ile ilgili tek karar, 20 Haziran 2016 tarihinde 132 kişi hakkındaki takipsizlik kararıydı. Savcılar Necati Kazak ve Mevlüt Kısır tarafından verilen o karar, ancak 10 Nisan 2018’de Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kaldırıldı.
Soruşturma ilerleyip FETÖ’nün rolü belirginleşince, ortaya tuhaf bir durum çıkıyor. FETÖ’cü iki askerin de bulunduğu 19 kişi hakkında takipsizlik kararı veren Habip Korkmaz, bugün olduğu gibi 2014’te örgütün yayın kuruluşları tarafından hedef gösterilmiş, yapmadığı halde dosyayı kapatmakla suçlanmıştı.
Bunun, bugüne ve o güne ait iki nedeni olabilir.
Bugüne ait nedeni, dediğim gibi, “İktidara yakın savcı kapattı, FETÖ’cü hâkim soruşturmayı açtı” şeklinde bir savunma geliştirmek. Ama bu tutmaz çünkü itiraflar ve kararlar ortada.
O güne, yani 2014’a ait nedeni ise FETÖ’cülerin o tarihte çok kullandığı ama bugünlerde tek kelime etmedikleri bir konu ile ilgili olabilir: Turbun büyüğü heybede...
FETÖ’CÜLERİN BEKLENTİSİ ERDOĞAN VE FİDAN’IN SANIK YAPILMASIYDI
Bu sözü hatırlayacaksınız, 17/25 Aralık 2013 operasyonlarıyla Başbakan Erdoğan ve çevresindekileri tutuklayamayan, Selam Tevhit kumpası da çöken FETÖ’cüler, Malatya’da ellerinin altındaki Yazıcıoğlu dosyası üzerinden operasyon planladılar. Bunun için kullandıkları cümle ise “Turpun büyüğü heybede” idi.
17-25 Aralık’tan yaklaşık iki ay sonra, 21 Şubat 2014’te hükümet FETÖ’nün elindeki özel yetkili mahkemeleri kaldırdı. Bu karardan bir ay sonra da, 21 Mart 2014 tarihinde Yazıcıoğlu dosyası “yetkisizlik” kararıyla Malatya’dan Kahramanmaraş’a gönderildi.
FETÖ’CÜLERİN YALANLARI
Ancak ÖYM’lerin kaldırılması kararı alındığı gün, yani 21 Şubat 2014’te, FETÖ’nün sosyal medyadaki Fuat Avni hesabında, Yazıcıoğlu suikastı ile ilgili uzun mesajları arasında, “Alın size turpun büyüğü: Muhsin Başkan’ın öldürülmesinden Beyefendi haberdardı” diye iddialar ortaya atıldı.
Böylece FETÖ’cü hesaplar ve gazeteciler Yazıcıoğlu suikastından Erdoğan’ı ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorumlu göstermeye çalıştı.
İşin tuhafı, Yazıcıoğlu ailesinin avukatları bu iddialar-la ilgili o tarihte Malatya Adli-yesi’nde olan soruşturma dosyasına 26 Şubat 2014’te bir dilekçe vererek iddiaların araştırılmasını ve adı geçen-lerin “sanık” olarak ifadelerinin alınmasını istedi.
ÖYM kapatıldığı için işlem yapılamadı. 17 Mart 2014’te
dosya Kahramanmaraş Sav-cılığı’na geldi ve Yazıcıoğlu ailesinin avukatları 19 Mart 2014’te ve 21 Mart 2014’te iki ayrı dilekçe ile Erdoğan ve Fidan’ın telefon kayıtları ile ifadelerinin alınmasını istediler.
21 Mart tarihli dilekçe, Yazıcıoğlu suikastı savcısı Habib Korkmaz tarafından teslim alındı.
Yazıcıoğlu ailesinin kararlarına kadar nüfuz etmiş FETÖ’cüler, avukatların verdiği dilekçe ile Erdoğan ve Fidan’ın sanık yapılacağından emindi. “Erdoğan’ın Hakan Fidan’a suikast talimatı verdiğine dair ses kayıtları çıkacak” diyerek, günlerce “Turpun büyüğü heybede” demelerinin sebebi de buydu.
İstekleri Erdoğan ve Fidan’ın “sanık” yapılma-sıydı. Savcı Korkmaz, dilekçeyi Yazıcıoğlu suikastına dair ‘2014/5021’ nolu dosyaya kaydetti.
DİLEKÇE DOSYADA
Korkmaz bana gönderdiği açıklamada söylediği gibi, Kahramanmaraş’tan tayini çıktığı 23 Haziran 2016’ya kadar bu konuda bir karar almadı. Oysa tıpkı Ergenekon gibi bir kumpas olduğu açıktı. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği 25 Mart 2009’da Fidan MİT Müsteşarı değildi. 15 Nisan 2010’de MİT Müsteşar Yardımcısı, 25 Mayıs 2010’da MİT Müsteşarı oldu. Gelişmeler FETÖ’cülerin istediği gibi gitmedi. Erdoğan ve Fidan’ı sanık yapamadılar, kızgınlıkları da muhtemelen bundandı. Daha sonra ses kayıtlarının olmadığı anlaşıldı, “Turpun büyüğü heybede” cümlesi ise Yazıcıoğlu suikastını karartmak için FETÖ’cülerin kurduğu bir kumpastı sadece.
Paylaş