Paylaş
YAZILI VE SÖZLÜ TALEPLERİMİZ OLDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile babanızın ölüm yıldönümünde bir görüşme gerçekleştirdiniz. Sanırım ilk kez görüşme oldu. Neden ve nasıl gerçekleşti?
Biliyorsunuz, 12 yıllık bir suikast sürecimiz var. Yargıda kapıları aşındırdığımız bir adalet arayışımız var. Ben de bu yolların birçoğunu tükettiğimizi düşünerek 12 yıl sonra Cumhurbaşkanımızla bir görüşme gerçekleştirmek istedim. Bu görüşmemizde sözlü ve yazılı taleplerimiz oldu. Somut delillere dayanarak 12 yıllık süreci bir özet olarak anlattım. Bu bilgilendirme ışığında da taleplerimizi sıraladım.
Hukuki konulara gireceğim ama önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili özel bir anısını paylaştı mı?
Muhsin başkanla olan muhabbetinden söz etti, başsağlığı dileklerini iletti. Ama ben suikast konusunun dışına çıkmamaya gayret ettim. Görüşme zaten genellikle beni dinlemeye yönelikti.
DOSYANIN HER YERİNDEN FETÖ ÇIKIYOR
En çok hangi konu üzerinde durdunuz görüşmede?
Geldiğimiz aşamada elbette somut deliller üzerinden Muhsin başkana yönelik suikastı anlattım. En başından örneğin Muhsin başkanın helikopterle uçtuğu sırada ona yakın olan savaş uçaklarının hareketliliğinden, uçağın pilotunun Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olmaktan tutuklu olduğundan, arama-kurtarma ekiplerinin bizim tabirimizle ‘aramama-kurtarmama’ faaliyetlerinde bulunan devlet görevlilerinin ve sivillerin örgüt bağlantılarından bahsettim. Bunu da gerek Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın, gerek Yargıtay Başsavcılığı’nın gerekse Emniyet’in delillendirdiği çalışmalar üzerinden aktardım. Yine helikopterin düşürülmesinden hemen sonra ‘Bulundu, getiriliyor’ notunu hazırlayan İstihbarat amirinin örgüt bağlantısından, helikopterden cihazları söken askerlerin ve onların savunmasını üstlenen avukatın FETÖ bağlantılarından söz ettim. Yani ortada örgütlü bir suçun olduğunu, planlanarak, tasarlanarak bir suikast yapıldığını, şu an geldiğimiz aşama itibarıyla Fetullahçı Terör Örgütü olduğunu aktardım. Dosyanın her yerinden FETÖ’nün çıktığından, bu örgütün çıktığından bahsettim.
BABAM, LİDERİM ROL MODELİM...
Babanızdan “Muhsin başkan” diye bahsediyorsunuz, özel bir nedeni var mı?
Çünkü Türkiye’ye mal olmuş bir lider. Evet, benim babam ama her şeyden önce benim liderim, benim rol modelim.
Yazıcıoğlu suikastı başlangıcından itibaren farklı değerlendirmelere tabi tutuldu. Birçok farklı konuda soruşturmalara konu oldu. Ancak FETÖ’cü itirafçıların konuşmasıyla yargılama boyutu derinlik kazandı. Cumhurbaşkanı bu olayın FETÖ ile bağlantısına yorum yaptı mı?
Detay vermem doğru olmaz ama Cumhurbaşkanımız ağırlıklı olarak beni dinlemek istedi. Olumlu ya da olumsuz bir yorumu olmadı. Tabii bazı ortak noktalar da vardı. Mesela, helikopterden cihazları söken iki FETÖ mensubu Davut Uçum ile Aydın Özsıcak’ın aynı zamanda 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanımıza suikast için gelen FETÖ’cü ekibin içinde olması bunlardan birisiydi. Bunları da konuştuk.
O JETLERİN KOKPİTLERİNDEKİ SUİKAST SIRRI
Yazılı ve sözlü talepleriniz oldu. Öncelikle talebiniz neydi?
Öncelikle taleplerimizden birisi, bu suikasta karışmış savaş uçaklarının aradan 12 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ üzerlerinde bir keşif yapılmadığı konusundaki talebimizi aktardım. Öncelikle varsa elbette, hâlâ duruyorsa bu jetlerin tespit edilip kokpit panellerinde ve kamera kayıtlarında keşif yapılmasını istiyoruz. En önemli talebimizi bu olarak görüyorum çünkü suikast boyutunu bu inceleme ortaya koyacak. Kokpite girmiş karbonmonoksit ile incelemenin yapılmasını istiyoruz. Tabii dosyanın sürekli böl-parçala yöntemiyle suçun basitleştirilerek yargılamanın yapılmasıyla ilgili konuları gündeme getirdim. Türk milletinde bir yara haline gelmiş olan Muhsin başkana yönelik suikastın aydınlatılması için bize göre ana dosyamızın suikast soruşturması olarak yürütülmesinin gerekliği yönündeki görüşümü ilettim.
Davalardan bazıları açık, bazıları yürüyor. Yazıcıoğlu suikastı dosyası neden bu kadar çok parçalı hale geldi, neden tek bir dosya haline getirilemiyor?
Ben suikastı illegal yapı FETÖ’nün planlayarak gerçekleştirdiğini düşünüyorum. FETÖ’nün Emniyet ve yargı ayağı üzerinden kendi örgüt üyelerini korumak ve kollamak için dosyaları parçalayarak, suçu örgüt boyutundan çıkarıp basit, görevi kötüye kullanmak, hırsızlık gibi adi suçlar kategorisinde yargılayarak sonuçsuz bıraktılar.
ÖRGÜT HESABINDAN ATILAN O TWEET’LE FETÖ ŞÜPHEM ARTMIŞTI
Bunda FETÖ parmağı olduğunu ilk ne zaman anladınız?
FETÖ ile ilgili, 17-25 Aralık sürecinde, o dönem sosyal medyada aktif olarak çalışan FETÖ’cü Fuat Avni hesabının seçim arifesindeki ‘turpun büyüğü heybede’ ifadesini kullanmasıyla kuvvetli şüphelerim arttı. O döneme kadar dosya kapsamına girmiş kişiler de kısıtlıydı. Yeni yeni gizlenen, yok edilen deliller ortaya çıkıyordu. Daha hava hareketliliği ile ilgili ortada bir bilgimiz yoktu. O dönem örgütün ailemizle görüşmeye çalışması şüphe yaratan konulardı. Çünkü bize şu mesajları ulaştırıyorlardı, ‘Turpun büyüğü Başbakan Erdoğan’dır. Suikast talimatını Başbakan verdi, hatta bu konuda ses kaydı var’ yönünde mesajlar geliyordu. Benim ilk şüphelerim o zaman arttı.
FETÖ’CÜLERİN CİDDİ BİR TAZYİKİ VARDI
Avukatlarımızla görüştüğümüzde de konuşuyorduk; FETÖ’cü yapılanmanın ciddi bir tazyiki var bize karşı, bizi, aileyi yönlendirmeye çalışıyorlardı. Bizi o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a ve MİT Başkanı Hakan Fidan’a karşı yönlendirmeye çalışıyorlardı. Malatya’daki FETÖ’cü savcılar da bir yandan dosyayı Ergenekon kapsamına sokmaya çalışıyorlardı. Yani birçok yönden bu yapının baskısı ve dosyamızı hukuk boyutundan çıkarıp siyasi hatta devlete karşı kullanma çabası içinde olduklarını görüyorduk. O zaman bende oluşan kanaat şu oldu: Bu yapı, sahibi yani faili olmadığı işe bu kadar ilgi göstermiyor. Gerçekten de aslında faili oldukları da zamanla itiraflarla ortaya çıktı zaten.
“Baskı, tazyik” derken neyi kastediyorsunuz?
Bizimle temas kurup kendi tezviratlarına ortak etmeye, bu yönde açıklama yapmaya zorluyorlardı. Elbette o görüşmelerin hepsini reddettik. Ama ikinci-üçüncü kişiler üzerinden bize bu tür bilgileri akıtmayı sürdürdüler.
‘İDDİANAME YETERSİZ’
Peki bugün itibarıyla FETÖ üzerinden açılan davalar sizi ikna etmeye yetti mi?
Hayır, yetmedi çünkü biz bu iddianameyi yetersiz ve kısır görüyoruz. İyi hazırlanılmamış, iyi çalışılmamış bir iddianame. Çünkü yargılaması yapılan 20 sanık yeterli değil. Çünkü dosyanın içine baktığınızda çok ciddi suçlar ve adı geçen birçok kişi var. Ancak bunlar dosyamızda sanık bile değiller. Adeta dosyanın etrafından dolanılmış ve iddianamenin içeriğine baktığınızda da suikast konusuna girilmemiş durumda.
Ama suikast yönünden bir başka soruşturma var değil mi?
Evet, soruşturma var ama şu anda yürüyen dava suikast konusunu da etkileyebilecek durumda. Bu ikisini birbirinden ayrı yürüttüğünüzde ikna edici bir gerçeğe ulaşmak mümkün değil. Şu anda yürüyen davaya suikast konusunun da eklenmesi gerekiyor ki, bizler doğru sonuca ulaşalım. Mevcut iddianame suikast konusuna açıklık getirmediği için örgütlü yapının tam olarak ortaya çıkması da mümkün görünmüyor. Bu yapının FETÖ olduğu ve bu örgütün de kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda dosyayı kullandığı da bir gerçek.
Furkan Yazıcıoğlu, babası Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili Nedim Şener’e, “Ben suikastı illegal yapı FETÖ’nün planlayarak gerçekleştirdiğini düşünüyorum” dedi.
15 YAŞINDAN BU YANA DOSYAYLA İLGİLİ OKUMADIĞIM BİLGİ KALMADI
Dosyayı baştan sona okudunuz değil mi?
Evet, babam öldürüldüğünde 15 yaşındaydım ve 12 yıldan beri bu konuda okumadığım, sahip olmadığım hiçbir bilgi kalmadı.
Peki ‘Bu FETÖ’nün bir suikastı’ demenize yetiyor mu?
Şu an geldiğim noktada FETÖ’nün ağırlıklı olarak dosyaya müdahale ettiğini ve eylem noktasında da sorumlu olduğunu söyleyebiliyorum. Suikast kısmının da aydınlatılmasıyla tüm gerçek ortaya çıkacak zaten.
Biri FETÖ’nün avukat yapılanması sorumlusu, diğeri büyük bölge imamı dedikleri örgütün üst düzey yöneticisinin itirafları size ne anlattı?
Ben bu örgütü şöyle görüyorum: Hiçbir zaman eylemin içinde bulunmadıkları, organizasyonunda yer almadıkları hiçbir dosyaya ve davaya müdahale etmemişler. Delillerin karartılması fail kendileri olduğu halde başka fail yaratma girişimleri, sahte delil üretmeden gizli tanık yaratmaya kadar her aşamasında dosyaya yön vermeye çalıştılar. Bu da eylemin içinde olduğunu gösteriyor.
HRANT DİNK SÜRECİYLE BENZERLİKLER
Anlattıklarınız Hrant Dink cinayeti süreci ile benziyor. Orada da delil karartma ve başka fail yaratarak soruşturmayı bir kumpasa çevirme çabası vardı. Böyle mi?
Evet, tam da anlatmak istediğim bu zaten. Gerek polis gerek savcılık kısmı, gerekse yargılama sürecinde tüm bunu yaşadık. Eylem kısmında ortaya çıkan ciddi deliller de bunu tamamlıyor zaten. Düşünün, Muhsin Yazıcıoğlu soruşturması, FETÖ’cüler tarafından önce Ergenekon’a, 17-25 Aralık 2013’ten sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MİT Başkanı Hakan Fidan’a yıkılmaya çalışıldı. Bunu da polis, istihbaratçı, savcı, hakim hatta medyasıyla birlikte yaptılar.
Görüşmeniz bu yönüyle de ilginç, FETÖ’cüler tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın babanız hakkında suikast talimatı verdiği yalanı piyasaya sürüldü. Görüşmenizde bu konu gündeme geldi mi?
Evet, o da oldu. Ben gündeme getirdim, FETÖ’nün dosyamızı ne kadar tehlikeli boyutlara getirdiğini anlatmak için örnek verdim. Elbette o da bunun farkındaydı yorum yapmadı ve tebessüm etmekle yetindi.
Taleplerinize cevap alacağınızı düşünüyor musunuz?
Evet, Cumhurbaşkanımızın Muhsin Yazıcıoğlu’na olan muhabbetini biliyorum, inanıyorum. Biz artık dosyanın tüm yönleriyle şeffaf bir şekilde soruşturma yapılmasını ve yargılamanın tamamlanmasını bekliyoruz. Örgütlü bir suikast üzerinden davanın yürütülmesini bekliyoruz. Dosyada da bunun için yeterli deliller var. Maraş Savcılığı’nın bu konuda daha iyi eksiksiz bir soruşturma yapmasını bekliyoruz. Soruşturmanın ve yargılamanın yeterli bu şekilde yapılması için her türlü delil var zaten. Bu konuda zamanı geldiğinde Adalet Bakanlığı ile de görüşme gündeme gelecek.”
Yargıtay Başsavcılığı’nın mütalaası sizin için bu aşamada ne anlam ifade ediyor?
“Buradaki problem şu: Dosyanın parçalanarak yargılama yapılması olayın bütününün ortaya çıkmasını engelliyor. Yargılama bir yandan görevi kötüye kullanma ya da hırsızlık gibi suçlar üzerinden yürüyünce farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Yargıtay Başsavcılığı’nın 221 sayfalık mütalaası ve ek mütalaasını çok kıymetli buluyorum. Bizim 12 senedir anlatmaya çalıştığımız gerçekleri delilleriyle birlikte özet haline getirmişler. Bunun dikkate alınması bizim için çok önemli.
Yazıcıoğlu suikastı konusunda toplumun tepkisini nasıl buluyorsunuz, yeterli destek gördünüz mü?
“Çok olumlu karşılıklar aldım. Yazıcıoğlu Türk milletinin yüreğinde yer bulduğu için baştan beri suikast olduğuna inandığımız konuya bu açıdan bakıldığını gördük. Haklı olarak kimse bunun kaza olduğuna inanmıyor. Toplumun vicdanı bu olayın aydınlanmasını bekliyor.
12 yıllık bir yara bu.”
‘BİZİM TARLA SÜRÜLMÜŞ’ SÖZÜ
Babanızın, Hrant Dink cinayeti sonrası bir açıklaması vardı: “Bizim tarla çoktan sürülmüş.” Hatta bu cinayeti babanıza yıkmaya da çalıştılar. Bugün Dink cinayetinde FETÖ rolü ortaya çıktı, Yazıcıoğlu cinayetinde failin aynı yapı olduğunu görüyoruz. Ne düşünüyorsunuz?
“Gerçeği ifade etmek adına söylüyorum: ‘Bizim tarla çoktan sürülmüş” sözü Muhsin başkanın ağzından çıkmıştır. Evet, bu sözü söylemiştir. Birileri bunu inkâr edebilirler. ‘Başkan kendisine operasyon çekildiğini mi itiraf ediyor’ diyebilirler. Hayır, Muhsin Yazıcıoğlu burada bir tespitte bulunuyor. Karşısındaki yapıyı ve nasıl bir operasyon çektiklerini tarif etmeye çalışıyor. Kendisi üzerinden Türkiye’ye bir operasyon çekildiğini de tarif ediyor aslında. Ben bir adım daha öteye götürüyorum, Muhsin başkanın öldürülmesinde rol oynayanların planı sadece bu suikast ile sınırlı değildi. Bu planının Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesi sonrasını da kapsadığını söyleyebilirim. Bugün geldiğimiz aşamada da sanki bunun izdüşümünü görüyoruz.
“Ölümü sonrasını da planladılar” derken ne anlatmak istiyorsunuz?
Başkanın ölümü sonrasının da planlandığını görüyorum. Fetullahçı Terör Örgütü tarafından, onun bıraktığı siyasetin, lideri olduğu hareketin ve partisinin de kontrol altına almayı amaçladıklarını görüyorum. Bu suikast ile aynı zamanda Türkiye’nin geleceği dizayn edilmeye çalışıldı. Muhsin başkan hayatta olsaydı 15 Temmuz gibi hain kalkışmanın gerçekleştirilmesi zor olacaktı.
Kimi kastediyorsunuz?
Muhsin Yazıcıoğlu suikastının aydınlanması için hiçbir çaba sarf etmeyen, kendilerine ulaşan bilgileri paylaşmayan herkesi kastediyorum. Bu meselede görüş ayrılıklarımız siyasi değil gerçeğin ortaya çıkması konusundaki bakışımızdır. Mesela biz suikast diyoruz ama bunu söylemeyenler de dikkatimizi çekiyor. Bu yönde telkinlerimiz olmasına rağmen ortak çizgide buluşamadık. Ama zaman gerçeğin herkes tarafından anlaşılmasını sağlayacaktır.
Paylaş