Paylaş
FETÖ 15 Temmuz’da amacına ulaşsaydı, AK Parti hükümeti taraftarları başta olmak üzere Türkiye’de istisnasız herkes bu darbe girişiminin arkasında diğerleri gibi Atatürkçüler olduğunu düşünecekti. O gün adı FETÖ/PDY olsa da bir dini cemaatin, tarikatın darbe yapma ihtimali konuşulamazdı bile. Bugün “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen genç teğmenleri “darbeci” diye suçlayan bazılarının 15 Temmuz’u askerlerin, hatta Atatürkçü askerlerin yaptığına, söylediklerine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.
Yani 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra hangi tartışmalar yaşandıysa benzer bir süreç Türkiye’yi bekliyordu. Öyle ki, darbeyi destekleyenlerin hatta o gece, darbecileri alkışlayan, marketlere-bakkallara koşup yiyecek stoklayan, benzin istasyonları ve bankamatiklerde kuyruğa girip, FETÖ’cülere direnen halkı TV’den izleyenlerle, saklanıp sessiz kalan siyasetçilerin umudu da 15 Temmuz’u yapanların Atatürkçü askerlerin olma ihtimaliydi.
Ama o gün Türk milleti 253 şehit, 2 bin 500 yaralı ile darbe girişimini durdurdu. Girişimin arkasındaki ABD-FETÖ ortaklığını ortaya çıkarırken, amaçların hiçbirini gerçekleştiremediler. 15 Temmuz durdurulduğu için o tartışma zemini oluşmadı ama FETÖ aklı genç teğmenler üzerinden bu kavgayı çıkarmada başarılı oldu. Ve farkındaysanız kendisi ortada yok.
KRİPTO FETÖ’CÜLER
Pazartesi günkü yazımda bu konuda aynen şu satırlara yer verdim:
“Aynı okuldan mezun olmuş, “Harbiyeli” ve “Mustafa Kemal’ın askeri” olmakla onur duyan kimi değerli komutanlarımız dahil, kimilerinin şüphe ettiği gibi bu gençleri yönlendiren birileri varsa bu da en ince ayrıntısına kadar incelenmeli. Malum, 15 Temmuz öncesi ve sonrası Fetullahçı Terör Örgütü’nün kripto unsurlarının bulunmadığı hiçbir yer yok.
En azından MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Siyaset ve toplum gündemine oturan yeminin gayesi nedir? Buna kim ya da kimler karar vermiştir” sorusuna bir cevap verilmeli.
Bu olayda en masum olanlar, kimileri tarafından “tarikatçı-cemaatçi” diye baskı altına alınan ve iftiralarla karşı karşıya kalan genç teğmenlerdir. Onların “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demelerinden ve bunu hissetmelerinden daha doğal bir şey olamaz.”
MSB İNCELEMESİ
Konunun özellikle siyasetçiler tarafından istismar edilmemesi için, yeni mezun teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözünden ve ettikleri yeminde herhangi bir sakıncanın olmadığı akıldan çıkarılmamalı. Bazı meczuplar teğmenden darbeci çıkarmaya çalışsa da onları saplantılarıyla kendi başına bırakmalı.
Burada asıl üzerinde durulması gereken, yazımda da belirttiğim gibi Sayın Devlet Bahçeli’nin “Buna kim ya da kimler karar vermiştir” sorusunun cevabıdır. Nitekim Milli Savunma Bakanlığı bu konuda bir adım attı; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gereksiz bir tartışmanın ortasına atan ve genç teğmenleri yönlendirenlerin kimler olduğunu ortaya çıkarmak için inceleme başlattı: “Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır. Bahse konu olay da her yönüyle incelenmektedir. İnceleme sonucunda yapılacak tespitlere göre; disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır.”
Bunun Milli Savunma Bakanlığı’nın 2 Ağustos 2024 günü yaptığı, “Teğmenlerin okula çağrılarak haklarında sosyal medya paylaşımları nedeniyle tahkikat açıldığı iddiaları doğru değildir” açıklamasıyla çeliştiği düşünülebilir.
MSB KAYNAKLARINDAN CEVAPLAR
Konuyu Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarına sordum. İncelemenin teğmenlerin ettikleri yeminin içeriği ile ilgili olmadığını tekrarladılar. Sadece TSK’yı böyle bir tartışmanın içine atacağını bile bile onları bu konuda yönlendiren, “organize eden” biri ya da birilerinin olup olmadığı araştırılacak.
Çünkü teğmenlerin anons ile bir araya geldiği, basın mensuplarının görüntü almaya yönlendirildiği, teğmenlerin nizami bir şekilde U şeklinde toplandığı, ortaya gelen Teğmen Ebru Eroğlu’nun yemin metnini ezberinden okuduğu diğerlerinin tekrar ettiği, ancak yetkililerin bilgisi ve izni ile mümkün olacak şekilde basına da görüntü verildiği dikkate alındığında önceden bir prova ve hazırlık aşaması olduğu anlaşılıyor.
Mesleğin daha başındaki teğmenler buna kendileri karar veremeyeceğine göre Devlet Bahçeli’nin sorusunda olduğu gibi “Buna kim ya da kimler karar verdiği” önemli hale geliyor. “O” veya “Onlar” her kimse küçücük bir hareketle çok büyük krizleri çıkartabiliyor. Tekrar edeyim bu bazı meczupların teğmenleri “darbeci” diye suçlamasını haklı çıkarmaz.
Aslında buna dair şifreleri olayın hemen sonrası Milli Savunma Üniversitesi kaynakları vermişti. Milli Savunma Üniversitesi kaynakları, yeni mezun teğmenlerin Harbiye’de tarikatların, cemaatlerin hâkim olduğu şeklindeki FETÖ ile birlikte art niyetli kesimlerin yalanlarına karşı devlete ve hem Cumhuriyetimizin kurucusu hem de bir Harbiyeli olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarını resmin tören dışında haykırmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Nitekim, Teğmen Ebru Eroğlu’nun basına yansıyan benzer açıklaması bu şekilde motive edildiklerini gösteriyor.
Askerlikten azıcık anlayanlar da bilir ki; Komutanlarının teşviği/emri/izni olmadan böyle bir şey yapmaları mümkün değil. MSÜ’nün açıklamasında dışarıdaki FETÖ’cüler ve art niyetli kesimlerden söz ediliyor.
Peki içeride aynı unsurlar var mı? İşte MSB’nin bu incelemesi belki bunu da ortaya koyar.
FETÖ BİR TAŞLA KAÇ KUŞ VURDU
Yani ortada FETÖ ile başlayan bir algı operasyonu var; FETÖ ve işbirliği yaptığı veya kullandığı kesimler üzerinden uzun süredir MSÜ’de tarikatçı ve cemaatçi öğrencilerin olduğu dezenformasyonunu yayıyordu. Her yalan gibi bu yalan da muhalif kesimde tuttu. Sonra belli ki okuldan birileri, üzerlerindeki bu algıyı kırmaları için tartışmaya yol açan gayrı resmi yemin edilmesi için öğrencileri yönlendirdi. Tartışma büyüyünce de bir yalan daha ortaya atarak, teğmenlerle ilgili “tahkikat yapıldığı” iddiasını ortaya attı. Böylece dikkatler teğmenleri organize edenlere değil, teğmenlere yöneldi. Ama o da yalanlandı.
İşte FETÖ aklı devrede dememin sebebi bu: Önce “teğmenler tarikatçı-cemaatçi” diye algı operasyonu yapıyor, uygun zaman, zemin ve kişileri bulunca bu algının kırılması gerekçesiyle tartışmaya neden olan yemin okunmasını organize ediyor. Kendisi ortaya çıkmasın diye bir gazeteciye “Teğmenler hakkında soruşturma yalanını” yayıyor. Zaten birbirine diş bileyen muhafazakar kesim ile Atatürkçü kesim birbirine giriyor. Ek olarak da “Tarikatçı-cemaatçi” iftirası altında ezilen “Atatürkçü” teğmenleri de ortaya atarak onları yem ediyor. Bir başka kurban da süreçten hiç haberi olmayan Rektör Erhan Afyoncu’dur. O yüzden dışarıdakiler kadar içeride teğmenlere emir ve teşvik verebilecek konumdaki Takım-Bölük-Tabur-Alay Komutanlığı düzeyinde rütbelilere dikkatli bakmak gerekiyor.
Paylaş