Dokunulmazlığın arkasına saklanmak yok yalancı Özgür

Oysa ben 12 Mart 2012’de tahliye olmuştum.

Bu kez, Özel, birçok kişiyi ziyarete geldiklerinde benimle yaptıkları görüşmeyi gündeme getirdi. Ama o görüşmede asla böyle bir rapordan söz edilmedi.

Ama Özel, kendisine “Bunu da yazın” diye söylediğimi iddia ettiği bir yalanı ortaya attı. Özel’e göre ben o görüşmede “Fetullah Gülen’le benim meselem yok” demişim.

Tıpkı rapor hakkında “Nedim Şener’le görüşüldü” sözü gibi bu da yalan. Dün mesai bitmeden hakkında “iftira ve hakaretten” suç duyurusunda bulundum. Cezaevi yönetiminden 09.08.2011 tarihli görüşmenin kayıtlarının talep edilmesini de istedim.

Yalancı Özgür Özel sana çağrımdır: Azıcık cesaretin ve şerefin varsa hakkında açtığım dava ile ilgili fezleke TBMM’ye geldiğinde dokunulmazlığın arkasına sığınmadan mahkemeye gelirsin.

GAZETECİ ‘TERÖRİST’ DEĞİLDİR TERÖRİST DE ‘GAZETECİ’ DEĞİLDİR

“GAZETECİ kimdir?” sorusuna verilen çok sayıda cevap vardır. En geniş tanımlardan birisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi’nde yer alır: “Günlük yahut süreli, yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.”

TERÖR PROPAGANDASI MADDESİ

Bildirgenin bir maddesinde de terör propagandasının “gazetecilik” olmadığı açıklanıyor: “Gazeteci kamuoyunu doğru bilgilendirme hakkı ile terör propagandası arasındaki farkı gözetir.”

Yazıya böyle bir giriş yapmamın nedeni, Mersin’de polisevine saldıran PKK’lı teröristlerden Dilşah Ercan’ın, 2013 yılında CHP’nin hazırladığı “Tutuklu Gazeteciler Raporu’nda”, “gazeteci” olarak adının geçmesi ve gönderdiği mektubun da raporda yer alması ile ilgili tartışma.

Terör örgütü PKK tarafından yapılan açıklamada saldırı üstlenilirken, öldürülen teröristin “Zozan Tolan” kod adlı Dilşah Ercan olmadığı, bu kişinin halen dağda terör faaliyetlerine devam ettiği duyuruldu.

PKK ÜSTLENDİ TERÖRİST DAĞDAYMIŞ

Ancak bu tartışmanın önemini azaltmıyor. Çünkü, PKK’nın dağ kadrosunda olduğu iddia edilen Dilşah Ercan, CHP’nin hazırladığı raporda “gazeteci” gibi gösteriliyor. PKK’ya yakın Azadiya Welat gazetesi çalışanı görünen terörist Ercan ile ilgili bilgide, “PKK terör örgütü üyeliğinden hükümlü” olduğu açık biçimde yazıyor.

Sadece o değil, PKK/KCK operasyonu kapsamında birlikte tutuklandığı kişiler de “gazeteci” olarak raporda yer alıyor. İsimlerinin karşısında ve bizzat gönderdikleri mektuplarda “PKK üyeliğinden hükümlü” ibaresi yer alıyor.

ÖRGÜT ÜYESİ OLDUKLARI İÇİN ORADALAR

Peki adı geçen terör örgütlerinin yayın organlarının yaptığına “halkın haber alma hakkı” olarak kısaca tanımlanan “gazetecilik” denilebilir mi?

Elbette hayır, bu yayın organları terör örgütlerinin propagandası için yayınlanıyor.

Orada çalışanlar da “gazeteci” oldukları için değil “örgüt üyesi” oldukları için orada faaliyette bulunuyor.

Nitekim, çoğu mensubu oldukları örgütlerinin eylemleri sırasında yakalanıyor.

Bu kişilerin gazeteci sayılıp sayılmayacağı ile ilgili çok sessiz kalınan bir durum var.

Türkiye’deki ve yabancı basın meslek örgütleri zaman zaman “Cezaevindeki Gazeteciler” raporu yayınlar. Yabancı basın meslek örgütleri, çoğunlukla suçlanan kişilerin dosyaları üzerinde inceleme yapar ve PKK ya da DHKP-C, FETÖ terör örgütlerinin üyesi olanlarla tutuklamanın “gazetecilik faaliyetinden olmadığı” sonucuna varılanlar listelere alınmazlar. O yüzden bir kuruluş tutuklu gazeteci sayısını 30, diğeri 60, bir diğeri 80 yazabilir. 

‘TERÖR ÖRGÜTÜ’ DİYEMEYEN GAZETECİ

Türkiye’de de ayrım yapan meslek örgütleri vardır. Ama bazıları çeşitli nedenlerden dolayı ifade sırasında mesleğini “gazeteci” diye yazdıranları listeye koyar.

CHP’nin bu raporu da bu özensizliğin sonucu. PKK’lıları, DHKP-C, MLKP ve başka terör örgüt üyeliğinden hükümlü olanların isimlerini, gerçekten gazetecilik nedeniyle yargılananlarla aynı listeye koymuşlar. Şimdi de listeden birisinin adı saldırıya karışınca, “11 yıl önce gazeteci olan birisinin 11 yıl sonra terör saldırısı yapacağını nereden bilelim” diyorlar. Oysa yazdıkları raporda “hükümlü” olduğu yazıyor. Bu kişiler, masum insanları, resmi görevlileri katleden örgütleri terör örgütü olarak da tanımlamazlar. Bir Özgür Gündem ya da Azadiya Welat çalışanı görünen kişiye PKK için “terör örgütü” dedirtemezsiniz. Hukuken dünyanın her yerinde terör örgütü olarak tanınan, sivil resmi 15 binden fazla insanı katletmiş bir terör örgüte ve üyelerine “terörist” diyemeyen, gazeteci sayılır mı?

Dolayısıyla şu ayrımın herkes tarafından yapılması gerekir: Gerçek gazetecilerle terör örgütü propagandasını yapan yayınlarında çalışanların ayrılması gerekiyor. Çünkü gazeteciler terörist değildir ama teröristler de gazeteci değildir.