Paylaş
“Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çekiliyor, bu kılıçları kime çekiyorsun? Şimdi bunlarla ilgili olarak da gerekli, bütün, şu anda araştırmalar hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez bunlar da temizlenecek. Biz buralara durup dururken gelmedik; bu 30 kişi olabilir, 50 kişi olabilir. Kim olursa olsun bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil. Ve bakıyorsun 3 tane birinci olan kızımız var ve bu kızlarımızdan birisinin ismi İkra, 3 kardeş, adı İkra Manisalı ve birinci oldu. Diğer ikisi onlar da yine birer Anadolu yavrusu. Fakat tabii bu oyuna nasıl geldiler, gelindi şimdi çalışmalarımızı yapıyoruz ve bu konuyla ilgili olarak da üniversitemizle görüşmelerimizi yaptık ve bu konuda Kara Kuvvetleri’yle görüşmelerimizi yaptık Milli Savunma Bakanlığımızla görüşmelerimizi yaptık ve bunların süratle hepsi içinde adımlarımızı atıyoruz.”
TEĞMENLERE ‘ANADOLU YAVRUSU’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında birinci olanlara değinirken, teğmenler için “Anadolu yavrusu” dedikten sonra “Bu oyuna nasıl geldiler, gelindi şimdi onunla ilgili çalışmaları yapıyoruz” sözleri önemli.
Teğmenlere “darbeci” diyenlerle, sözde onları savunuyormuş gibi görünenler Erdoğan’ın açıklamasının sadece ilk bölümünü alıp paylaşarak günlerdir sürdürdükleri sığ kavgaya devam ettiler.
Oysa Erdoğan, kendisine ulaşan bilgilerden yola çıkarak çok daha önemli bir soruna değiniyor. Birilerinin teğmenleri oyuna getirdiğini söylüyor.
İşte geçen hafta üç yazımda bunu anlatmaya çalıştım. Bu teğmenlerin, Takım-Bölük-Tabur-Alay Komutanı’nın bilgisi, izni, desteği ya da emri olmadan böyle bir şey yapmaları mümkün olmadığını aktardım. Nitekim, Milli Savunma Bakanlığı yanında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın konuyla ilgili araştırmaya dahil olması sonrası teğmenlerin bölük komutanı TSK’dan istifa etti. Gerek Milli Savunma Üniversitesi gerek Milli Savunma Bakanlığı kaynakları gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sistemde önemli bir sorunun olduğunu gösteriyor.
NATO’CU, FETÖ’CÜ
Şu dünyanın da kabul ettiği bir gerçek; Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’nin uluslararası alanda en önemli güç çarpanı. Askeri güç olarak dış politikanın önemli bir aktörü. Sınır ötesi operasyonlarla bağımsızlığın teminatı.
Elbette ABD, gerek gelişen savunma sanayisi imkânları gerek sınır ötesi operasyonlarla gücünü gösteren ve kendi işgalci politikalarını bozan TSK’yı eskiden olduğu gibi NATO’cu ve FETÖ’cü subaylar üzerinden kontrol etme amacından vazgeçmiş değil. Bunun için de kullandığı ajanlar NATO’cu ve FETÖ’cüler.
Gerek TSK içindeki kripto unsurlar gerek yurtdışına firar etmiş olanlar gerekse NATO’cu eski askerler TSK üzerinde algı operasyonunun parçası halindeler.
TSK yanında MSÜ üzerindeki operasyonlar bunun parçası. Yeni mezun teğmenlerin yemin töreninde yaşananlar bundan bağımsız değil, yıllardır ince örülmüş planın devamı.
15 Temmuz darbe girişiminden itibaren yeniden sistemi ele geçirmek için kolları sıvayan FETÖ, içeriden ve dışarıdan Milli Savunma Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne her fırsatta algı operasyonu yaptı ve sürekli saldırdı.
FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri yapılanmasının bu terör örgütünün omurgası olduğunu, diğer tüm mahrem yapılanmalarının ona destek için oluşturulduğunu unutmayalım. 15 Temmuz’dan hemen sonra FETÖ elebaşının talimatıyla TSK’daki açığa çıkmamış mensuplarına, devlet yöneticileri dahil süratle tekrar komutanlarının güvenini kazanma konusunda talimat vermişlerdi.
FETÖ TSK YAPILANMASI
TSK yapılanmasının ne kadar geniş ve derin olduğunu anlatmak için bir rakam, bir de örnek vereyim:
15 Temmuz darbe girişimine katılan FETÖ’cü subay, astsubay sayısı 5 bin 600 kişiydi. Ancak aradan geçen 7 yılda TSK’da varlığı tespit edilen ve ihraç edilen FETÖ mensubu sayısı 25 bine yaklaştı.
Sadece TSK içinde değil MSB, MSÜ içinde varlıklarına dair işaretlerden en bilineni; hakkında daha önce FETÖ soruşturması bulunan ve “takipsizlik” kararı almış olan Albay Serdar Atasoy, 2020 yılı YAŞ kararı ile tuğgeneralliğe terfi ettirildi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atandı. Kısa süre sonra adı FETÖ’nün ankesör soruşturmasında ortaya çıktı. Gözaltına alınınca itirafçı oldu ve 1994 yılında teğmen olarak mezun olduğunda FETÖ elebaşı Gülen’in Altunizade’deki merkezine gittiğini ve apoletlerini omzuna taktığını itiraf etti. Yani darbeden 4 yıl sonra su katılmamış bir FETÖ’cü böylesi bir göreve getirilmişti.
MSÜ MERCEK ALTINDA
Buna benzer birçok şaşırtıcı örneği bu köşede paylaşmıştım. Şu açık ki hâlâ güvenlik sistemi içinde FETÖ’nün kripto unsurları yer alıyor. Ayrıca sağlıklı bir soruşturma ve yargılama yapılmadan alınan takipsizlik ve beraat kararı ile görevlerine iade edilenlerin örgüt adına intikam peşinde olduğunu unutmayalım. O yüzden çok daha etkili bir denetim ve gözetim sisteme oluşturulmalı.
Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde ise sorunun ne kadar büyük olduğu görüldü. Kara, Hava, Deniz Harp Okullarını bünyesinde barındıran MSÜ’de sistem son olay nedeniyle tümüyle gözden geçiriliyor. Edindiğim bilgiye göre, MSÜ’de tüm idari, eğitim ve komuta kadrosu gözden geçirilecek. Milli Savunma Üniversitesi ile Milli Savunma Bakanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları eğitim dahil tüm sistemi elden geçirecek.
Paylaş