Paylaş
AİHM, 27 Ağustos 2024 günü aldığı kararla, ByLock’u bulunmadığı halde FETÖ okulunda öğretmenlik yapan, “Recep” kod adıyla Büyük Bölge Talebe Mesullüğü yapan Şaban Yasak hakkında Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği 7 yıllık hapis cezasını hukuka uygun buldu.
Şaban Yasak’ın 2011-2014 yılları arasında mahrem imamlık yapmasını mahkûmiyet için yeterli gören AİHM, “17/25 Aralık 2013 mü, 15 Temmuz 2016 mı?” diye tartışılan FETÖ üyeliği için miladı da bir anlamda 2011 yılına çekmiş oldu. AİHM böylece, FETÖ’nün mahrem yapılanmasının da “silahı terör örgütü yapılanması” olduğunu kabul etti.
Çorum 2. Ağır Ceza, 14 Şubat 2018 tarihli kararında; 2011-2014 yılları arasında FETÖ içinde “Büyük Bölge Talebe Mesulu” olmasını, FETÖ’nün Çorum Eğitim Hizmetleri A.Ş. kurumunda öğretmen olmasını, örgüt üyeleri ile irtibatı ve FETÖ elebaşının talimatı ile Bank Asya’daki hesabına 2.000 TL yatırmasını ceza için yeterli görmüştü.
‘RECEP’, ‘KOD’UN İTİRAZI
2014’te FETÖ’den ayrıldığını beyan eden Şaban Yasak, 2011-2014 yılları arasında FETÖ/PDY’nin “silahlı terör örgütü” olarak tanımlanmadığını, dolayısıyla “FETÖ okullarında öğretmenlik ve dernek üyeliği gibi” yasal faaliyetleri üzerine haksız yere mahkûm edildiği gerekçesiyle AİHM’ye başvurmuştu. AİHM kararında mahkûmiyete esas olan olan Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesi hükümlerinin, FETÖ’cü Şaban Yasak’ın suçlandığı fiillerin işlendiği dönemden(2011-2014) önce yürürlüğe girdiğini ifade ederek itirazı reddetti.
AİHM ayrıca 27 Ağustos 2024 tarihli kararında Çorum 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının esasına atıf yaparak şu tespitlerde bulundu: “Mahkeme (AİHM), özellikle, başvuranın suçlandığı eylemlerden, yani söz konusu örgütün mahrem yapısı kapsamında en azından 2011 -2014 yıllarında yasadışı faaliyetlerde bulunmaktan suçlu bulunduğunu gözlemlemiştir. Çorum Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında, özellikle, suçlamaların dayandırıldığı hükmün yorumlanması ışığında her bir unsurun ayrıntılı bir analizi yapılarak bu hususta gerekçeler sunulmuştur. Böylece, Ağır Ceza Mahkemesi mevcut delilleri (tanık ifadeleri, HTS kayıtları, vs.) inceledikten sonra, başvuranın örgüt içinde bir kod adı kullanarak gizlice faaliyetlerde bulunduğunu ve örgütün mahrem yapısı içinde öğrencilerden sorumlu başlıca bölge liderlerinden biri olduğunu tespit etmiştir.
SORU ÇALMA AYRINTISI
Başvuran (Şaban Yasak), kanuna uygun olarak faaliyet gösteren yasal bir kuruluş bünyesinde bu faaliyetlerde bulunmakla itham edilmemiştir. Başvuranın faaliyetlerinin özellikle, söz konusu örgütün bilhassa öğrenciler arasında eleman toplamak istediği destek tabanını genişletme ve kamu kurumlarına sızma amacına yönelik olduğu ortaya konmuştur. Yerel mahkemeler ayrıca, söz konusu örgüt üyelerinin örgütün hedeflerini gerçekleştirmek üzere gizlice faaliyetlerde bulunduklarını ve örgütün aynı zamanda destekçileri için üniversite veya memurluğa giriş sınav sorularını çalmak gibi yasadışı eylemlere başvurduğunu tespit etmiştir. Sonuç olarak başvuranın hukuka uygun eylemlerinden ötürü mahkûm edildiği yönündeki argümanı mahkemeyi ikna etmemiştir. Bundan da anlaşıldığı üzere, başvuranın kendisini örgütten aldığı emir ve talimatları yerine getirmeye hazır kılmak suretiyle örgütün hiyerarşik yapısının bir parçası olması ve gizlilik, yoğunluk ve süreklilik arz eder şekilde söz konusu örgütün hedeflerinin gerçekleştirilmesini amaçlayan eylemlerde bulunması suçun maddi unsurunu teşkil etmiştir.”
MAHREM YAPIDAN MAHKÛM
FETÖ’cüler bu kararı, daha önce lehine çıkan Yüksel Yalçınkaya kararı ile eşleştirip FETÖ mensuplarının tüm suçlamalardan aklanması için yoğun çaba harcadılar. Ancak AİHM Şaban Yasak’ın mahkûm edilmesini şu satırlarla yerinde gördü:
“Mahkeme, ulusal mahkemelerin başvuranın örgütün gizli yapısı içinde bir yönetici olarak söz konusu örgüt adına gizli faaliyetlerini sürdürdüğünü gösteren çok çeşitli suçlayıcı delillere atıfta bulunarak isnat edilen suçun kasıt unsurunu ortaya koyduğu gözlemlenmektedir. Mevcut davada başvuran Yalçınkaya’dan farklı olarak ByLock kullandığı kanıtlandığı için değil, söz konusu örgütün gizli yapısına mensup olduğu gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olmaktan mahkûm edilmiştir.”
BAKAN TUNÇ: GEÇ AMA YERİNDE BİR KARAR
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AİHM’nin yerinde bir karar verdiğini söyleyerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Kararı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle mücadelemizin anlaşılması açısından AİHM tarafından atılan geç fakat olumlu bir adım olarak görüyorum. Bundan önce AİHM, Yalçınkaya kararında yetkisini aşarak delil değerlendirmesi yapmıştı ve bunu hukuki bir çerçeveden eleştirmiştik. Bu hafta açıklanan Şaban Yasak kararında AİHM’nin yerleşik içtihadına döndüğünü görüyoruz. Nitekim AİHM, ceza hukukunun esasına ilişkin kuralları yorumlama yetkisinin yerel mahkemelere ait olduğunu hatırlatmıştır. AİHM, gerek yerel mahkememizin kararını gerekse FETÖ ile ilgili Yüksek Mahkemelerimizin içtihatlarını dikkate alarak adil bir yargılama sonucunda hukuka uygun bir karar verildiğini teyit etmiştir. Şöyle ki; AİHM’e göre yerel mahkememiz, başvuranın bilerek ve isteyerek örgütün hiyerarşik yapılanmasına dahil olduğunu ve örgütün bu gizli yapılanması içinde kendisine verilen görev kapsamında gizli faaliyetler yürüttüğünü gerekçeli bir şekilde ortaya koymuştur. Şunu da belirtmek isterim ki hem derece mahkemelerimiz hem de yüksek yargı organlarımız önüne gelen her davada belli kalıplara göre değil, her somut olayın kendine özgü koşullarına göre karar vermektedir. Yargısal makamlarımızın bu yaklaşımının doğru olduğunun AİHM tarafından da teyit edildiğini, bu anlamda mevzuatın failler aleyhine geniş yorumlanmadığı sonucuna varılmış olmasını da önemli buluyorum.”
Bu karar FETÖ davaları için yeni, vatan haini FETÖ’cüler için karanlık bir dönemi işaret ediyor.
Paylaş