O ihanet gecesinde 251 yurttaş şehit, 2 bin 193 kişi gazi oldu. Dört yıl içinde birçok yönden eleştirilse de FETÖ ile mücadele devam ediyor. Öte yandan darbe davaları ve FETÖ üyelerine yönelik soruşturma ve davalar da sürdürülüyor. Bu yazımda, geçen dört yıl içinde FETÖ ile ilgili darbe ve üyelere yönelik soruşturma rakamlarını paylaşacağım. FETÖ hâlâ bir tehlike ise sebebi örgütün ABD ve Avrupa tarafından korunup destekleniyor olmasıdır. Rakamlar, Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesinde ABD ve Avrupa başta olmak üzere Batı ülkeleri tarafından yalnız bırakıldığını gösteriyor. FETÖ elebaşı örgüt yöneticileri ile ABD’de, üyelerin büyük bölümü Almanya ve Avrupa ülkelerinde korunuyor. Şirketleri ve medyasıyla faaliyetine devam ediyor. Batı ülkeleri tek bir FETÖ üyesini teslim etmezken, Interpol tek bir FETÖ mensubu hakkında dahi Kırmızı Bülten çıkartmadı. Türkiye ile arasında 1980 tarihli anlaşma olmasına rağmen, ABD hakkında yedi iade talebi bulunan FETÖ elebaşı Gülen’in ifadesini dahi almadı. Şimdi sıra rakamları aktarmaya geldi:
3 BİN 932 HÂKİM-SAVCI İHRAÇ
Öncelikle yargıda FETÖ temizliğini aktarayım: 10 Temmuz 2020 itibarıyla 3 bin 932 hâkim ve savcı, 6 bin 84 personel FETÖ bağlantısı nedeniyle meslekten ihraç edildi. İhraç edilen 3 bin 932 hâkim ve savcıdan 23’ü, 31 Ağustos 2018’den sonra yani OHAL dönemi sonrası meslekten men edildi. 4 hâkim ve savcı hakkındaki ihraç kararı ise inceleme aşamasında. Hatırlayacaksınız, geçen hafta da 26 hâkim ve savcı görevden uzaklaştırıldı. İhraç edilen 6 bin 84 personelden 41’i de OHAL dönemi sonrası meslekten men edildi.
275 DARBE DAVASI BİTTİ, 14’Ü SÜRÜYOR
“Uzlaşmayacağım” diye yazdıktan yaklaşık dört ay sonra, 29 Haziran 2020 günü de Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nın iddianamesi elime geçti. Hakkımda hakaret suçundan ceza isteniyor.
ŞİKÂYETÇİ DEĞİL, MUTLUYUM
FETÖ’nün darbe destekçilerinden birisinin şikâyeti üzerine Bursa Adliyesi’nde yargıç karşısına çıkmaktan şikâyetçi olduğum düşünülmesin; tam tersi, darbeci, darbe destekçisi kim varsa, söylediğim ve yazdığım her şeyi yüzüne söylemek için gün sayıyorum.
Konuyu 6 Nisan’daki yazımdan kısaca hatırlatayım: 28 Ağustos 2018 günü, Levent Özeren, Kurban Bayramı sırasında benim de adımı katarak “9 günlük tatilde en çok canı sıkılanlar” diye bir tweet attı. Tanışmış olmasak da adı bana hiç yabancı gelmedi. 15 Temmuz gecesi darbecileri sosyal medyada destekleyenlerin başındaydı. Sanırım bana düşmanlığı da oradan geliyordu. O tarihte bir yazı için bu konuda araştırma yapıyordum. Dolayısıyla Levent Özeren’in “9 günlük tatilde en çok canı sıkılanlar” sözüne, yine Twitter üzerinden, “Yok hiç canım sıkılmadı, senin gibi FETÖ darbecilerinin y...ları eğlence için yetti” yazıp, altına 15 Temmuz gecesi attığı tweet’leri ekledim. Özeren, daha sonra o tweet’lerden beraat ettiğini söyledi.
DARBE ŞAKŞAKÇISI TWEET’LER
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Ankara ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile MASAK’ın ortak çalışması, mali tutarı 500 milyon TL’yi bulan uyuşturucu gelirinin aklanması olayını ortaya çıkardı. Soruşturmanın adı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “Bataklık” olarak açıklandı.
Bataklık operasyonunda elde edilen deliller ve sanık ifadeleri, suç şebekesinin Çetin Gören, Halil Aslantaş ve Nejat Daş tarafından yönetildiğini ortaya koydu.
Üç isim 1990’lı yıllardan beri ayrı ayrı uyuşturucu ticareti yapsa da 2000’li yıllarda ortaklığa girdiler. Ortak şirket bile kurdular.
Kurdukları suç ortaklığını Türkiye, Hollanda, Belçika, İtalya, İngiltere, İspanya, Brezilya, Ekvador ve Peru’yu kapsayan büyük bir uyuşturucu ağına dönüştürdüler.
Ancak 4 Mayıs 2012 günü Hollanda polisinin Çetin Gören’in evine baskın yapmasıyla her şey değişti. “Ekvador’dan muz ithal ediyorum” diyerek, Belçika’nın Anwers Limanı’na 8 ton uyuşturucu getirdiği tespit edildi. Tutuklandı ama 2014’te adli kontrolle serbest bırakıldı. Gıyabında 14 yıl hapis cezası verildi fakat firar etti. 2016 yılında Hollanda’da kara para aklamadan 12 yıl hapis cezası aldı.
Geçen hafta yapılan Bataklık operasyonu ise Hollanda’da 2012’da yapılan 8 tonluk uyuşturucu operasyonunda Çetin Gören’in ortağının Halil Aslantaş olduğunu ortaya çıkardı.
Soruşturmayı yapan birimlerin tespitlerine göre operasyonla ilgili haberlerde adı geri planda kalan Halil Aslantaş, hem Nejat Daş hem de Çetin Gören ile ortak uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu parasının aklanması işi yapıyor.
Halil Aslantaş
“Milli spor: Güreş
Milli yemek: Kuru fasulye
Milli içki: Rakı
Milli içecek: Ayran
Milli duygu: Linç
Siyasi görüşler değişse de Türkiye’de yaşayan herkesin milli duygusu: Linç.
Farklı düşünen herkes sosyal medya üzerinden birbirine küfür ediyor. Hatta öldürmeye varan tehditler savruluyor. İktidar da şikâyetçi bundan, muhalifler de. En tuhafı, durumdan şikâyetçi olan kesimlerin de bu kampanyaları yapması. Çünkü ortak düşüncede birleşilemeyen Türkiye’de ‘milli duygumuz’ linç oldu...”
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın konusu “örgütlü olarak uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile bu suçtan elde edilen gelirlerden kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması.”
Kısaca, uyuşturucu ticareti ve finansmanına yönelik bir operasyonla, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü koordinesinde, MASAK’ın da içinde olduğu bir soruşturma süreci ile karşı karşıyayız.
UYUŞTURUCUDA FETÖ BAĞLANTISI
Açıklamaya göre operasyonda bir ayrıntı var ki ilk anda okuyanı şaşırtıyor: FETÖ...
Hayır, FETÖ doğası gereği uyuşturucu ticareti yapmıyor. En azından doğrudan şu ana kadar bu işlere girdiği görülmedi. Yine de ihtiyatlı konuşmak gerek, ülkesine ihanet eden her kötülüğü yapar!
Ancak FETÖ’nün uyuşturucu ticareti yapanlardan haracını aldığı biliniyor. Adına himmet mi denir bilmem ama FETÖ’nün uyuşturucu tacirlerinin sevkıyatlarına göz yumduğu, yakalanan baronların dosyalarının yargıda sümen altı edildiği, yargılananların beraat ettirilmesi karşılığında haracını aldığı adli kayıtlarda mevcut.
Sözün özü: Para neredeyse, FETÖ oradadır.
İKİ SORU, TEK CEVAP
Kaftancıoğlu’nun hakaret içeren tweet’leri nedeniyle açılan soruşturma ve yargılama sonucunda hapis cezası ile ilgili tartışmalarda iki soru soruluyor.
Birincisi, Kaftancıoğlu CHP İstanbul İl Başkanı olmasaydı, söz konusu soruşturma açılır mıydı?
İkincisi, eğer Kaftancıoğlu CHP üyesi olmasaydı, CHP’liler o tweet’ler nedeniyle onu savunur muydu?
Konuştuğum CHP’liler ikisine de tek bir cevap veriyor: HAYIR.
Birinci soru ile ilgili konuyu biraz detaylandırayım: Kaftancıoğlu 2011-2012 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı, 2012-2014 yılları arasında CHP İstanbul İl Başkanvekili, 2016-2018 yıllarında CHP Parti Meclisi üyesi, 13 Ocak 2018’den itibaren de CHP İstanbul İl Başkanı oldu.
Bir anda
HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’dan söz ediyorum. TV5’te konuk olduğu programda, başında bulunduğu HDP’nin terör örgütü PKK ile ilişkisi olup olmadığına yönelik soruya aynen şöyle cevap vermiş: “Bu soru baştan çok yanlış bir soru. Bir ilişki varsayılıyor ve bu ilişkide bir mesafe konması talep ediliyor. Biz de diyoruz ki, hiçbir ilişkimiz yok. Hiçbir ilişkimizin olmadığı bir yerle ‘Mesafe koyun’ çağrısı da o kadar temelsiz ki... Mesafe koymak değil, bizim hiçbir ilişkimiz yok, bu kadar net söylüyoruz, olmaz da...”
HDP’nin PKK ile ilişkisi olup olmadığını sokakta misket oynayan çocuklara sorsak bilir. Şaka yaptı desem o da değil. Ciddi ciddi, HDP ile PKK’nın ilişkisi olmadığını söylemiş.
ÖNCEKİ EŞBAŞKANLARIN SÖZLERİ
Kendisinden önce eşbaşkanlık yapan Selahattin Demirtaş’ın, “HDP’nin başarısı Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir”, “Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz” sözünden tutun da PKK’nın Suriye kolu için “YPG Fırat’ın batısına geçecek, sen de mal mal bakacaksın” sözleri arşivde duruyor.
Figen Yüksekdağ’ın “Ağızlarını açtıklarında HDP için ne diyorlar biliyorsunuz, ‘Sırtını terör örgütüne yaslayan HDP’ diyorlar. Bakın buradan bir kere daha cevap veriyorum. Anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, biz sırtımızı nereye yaslıyoruz biliyor musunuz? Biz sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye, PYD’ye yaslıyoruz, bunu söylemekte, bunu savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz” sözleri kulaklarımızda.
Muhatap PKK-
Bazı çevrelerden muhalif kesime yönelik her gün tehdit, iftira ve hakaret geldiğini söylemiş. Bunları takip etmekte zorlanır hale geldiklerini ifade ettikten sonra, “Her gün bir arkadaş kıyma makinesine atılıyor” diyerek, itibar suikastından şikâyetçi olmuş.
Söyledikleri kesinlikle doğru, her gün her kesimden insan, sosyal medyada linç ediliyor.
LİNÇ MİLLİ DUYGUMUZ
4 Ocak 2017 günü Posta gazetesindeki köşemde ‘Milli Duygu: Linç’ başlıklı yazım şu satırlarla başlıyordu:
“Milli spor: Güreş Milli yemek: Kuru fasulye Milli içki: Rakı Milli içecek: Ayran Milli duygu: Linç
Siyasi görüşler değişse de Türkiye’de yaşayan herkesin milli duygusu: Linç.
Farklı düşünen herkes sosyal medya üzerinden birbirine küfür ediyor. Hatta öldürmeye varan tehditler savruluyor. İktidar da şikâyetçi bundan, muhalifler de. En tuhafı, durumdan şikâyetçi olan kesimlerin de bu kampanyaları yapması. Çünkü ortak düşüncede birleşilemeyen Türkiye’de ‘milli duygumuz’ linç oldu...”
O yazım şu cümleyle bitiyordu: