En büyüğü 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli olmak üzere sonraki tüm büyük depremlerde aynı şeyleri duymuştum. Anladım ki aynı şeyler bugün de söyleniyor, daha kötüsü gelecekte de söylenecek.
Peşinden her felaket sonrası yaşanan, acının yükünü paylaşıp hafifletmek yerine küçük siyasi hesaplarla söylenmiş yalanlar art arda gelmeye başladı.
1- KAN MERKEZİ YIKILDI!
Daha ilk anda, CHP’li Gürsel Tekin’in tweet’i onu takip edenleri şok ediciydi.
Bayraklı’daki Kızılay Kan Merkezi’nin yıkıldığını şöyle yazmıştı:
“İzmir’de yaşanan deprem sonucunda Bayraklı’da Kaymakamlık binası ve Kızılay Kan Merkezi yıkıldı, Adalet Sarayı duvarları çatladığı için boşaltıldı. Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet, vatandaşın canını nasıl koruyacak? Çok acil adımlar atmamız lazım.”
Kızılay Kan Merkezi’nin yıkılması sadece bina güvenliği açısından değil, depremde yaralanan ve kan ihtiyacı olanlar için de sarsıcı bir iddiaydı.
Ya bir terör örgütünün saldırısını kollarlar, ya birinin ölümünü; fark etmez. Hemen geçerler klavye başına ellerinde telefonla, kötülüğün esiri olmuş ruhları, damarlarında zifte dönüşmüş kanları harekete geçirmiştir.
Telefon ya da klavyedeki her harfe, bir katilin tabancasından kurbanına sıktığı mermiler gibi basarlar.
Kelimeler yan yana geldikçe öfkesi daha da kabarır, sessizce mesaj yazan kötülük, ağzından köpükler saçan, git gide kendisini provoke eden bir canavara dönüştürür.
Hepsinin mutlaka bir bahanesi vardır, her kötü, her kötülük gibi...
Yan yana getirdiği kelimelere bakıp pis pis sırıtarak “Paylaş”, “Mesajı gönder” ya da “Tweet’le” tuşuna basıp kendisi gibi ziftleşmiş ruhlu kişilerin harekete geçmesini beklerler.
Enver Altaylı, Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu’nun kayınbiraderi. Dolayısıyla Buğra Kavuncu’nun da dayısı.
Bu ilişkiler, 2018’de İP’ye GİK üyesi ve genel başkan yardımcısı olarak Buğra Kavuncu’nun siyasete başlamasında ne kadar etkili oldu, bilinmez...
Ama Meral Akşener 2018 yılında Osmaniye mitinginde adı dahi bilinmeyen genel başkan yardımcısı Buğra Kavuncu’yu seçmenlere tanıtmak için çağırırken sahneye önce babası Orhan Kavuncu’yu davet etmişti.
ALTAYLI, FETÖ, 1990’LAR
Dolayısıyla Buğra Kavuncu hakkındaki iddialar, FETÖ’nün Kazakistan’daki derneğinde yöneticilik yapması yanında, siyasete girmesinde babası Orhan Kavuncu ve Enver Altaylı ile ilişkileri yönüyle de araştırılacaktır.
Çünkü Enver Altaylı yalnız yabancı istihbarat kuruluşlarıyla ilişkili değil, FETÖ elebaşı Gülen’e “Muhterem efendim, ellerinizden öpmek isterim” şeklinde mektup yazacak kadar da yakın birisi.
1990’lı yılların başından itibaren FETÖ ile
“Bu zatın partinin kurucuları arasında olduğunu öğrendim. Sayın Genel Başkan’ı (Meral Akşener) uyardım. Dedim ki, ‘Bu arkadaşın FETÖ ile bağı olduğuna dair bilgi var. Bunu kurucu yapmayalım’. Daha sonra bu arkadaş kurucu yapılmadı. Fakat sonra partiye geldi.
1 Nisan kongresinden sonra genel idare kuruluna girdi, Sayın Genel Başkan’ı tekrar uyardım. Sayın Genel Başkan bütün sorumluluğu aldığını söyledi. Partinin genel başkan yardımcısı oldu, sözcüsü oldu, İstanbul il başkanı oldu. Evet, Buğra Kavuncu’dan bahsediyoruz.
Kendisi yurtdışında FETÖ’nün en büyük sivil toplum kuruluşu olan, Kazakistan Türk İşadamları Derneği’nin başkan yardımcılığını yıllarca yapmış. Devlet, 15 Temmuz’dan sonra bu derneğin kapatılması için başvuruda bulunmuş ve kapatılmış. Buğra Kavuncu oranın başkan yardımcılığını yapmış. Bunun izahı yok.”
Emniyet tarafından,
Ümit Özdağ’ın bu konuşmayı yaptığı, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu ‘Tarafsız Bölge’ programının çözümü yapıldı ve gönderildiği İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma açıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Buğra Kavuncu hakkında açtığı soruşturmanın konusu, “FETÖ üyeliği” iddiası.
Bundan sonra belge ve bilgiler, tanık ve hakkında soruşturma yapılan Buğra Kavuncu konuşacak.
FETÖ DERNEĞİNDE YÖNETİCİLİK
O yüzden büyük fotoğrafa bakmak gerektiğine dikkat çekmiştim.
Kazakistan’ın başkenti Alma Ata’da 2014’te Enver Altaylı’nın kardeşi Talha Altaylı’ya ait G Balık isimli restoranda çekilen fotoğraf çok şey anlatıyor. Masada sol başta FETÖ’nün Kazakistan imamı Mesut Ata, onun yanında Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu, onun yanında da Buğra Kavuncu’nun dayısı, FETÖ’den tutuklu Enver Altaylı oturuyor.
Masada en sağda bulunan kişi Buğra Kavuncu’nun kardeşi Oruç Burak Kavuncu, onun yanında Kazakistan’da yayınlanan FETÖ’nün Zaman gazetesi başyazarı Ahmet Alyaz oturuyor. Masada FETÖ’nün Bank Asya kurucu ortağı Mehmet Artukaslan da var. Bir de o karede olmayanlar var. Buğra Kavuncu’nun amcası, yani Orhan Kavuncu’nun kardeşi, FETÖ üyesi firari İsmail Kavuncu gibi...
ORHAN KAVUNCU-ENVER ALTAYLI
Kuşkusuz masadaki herkes önemli ama Ümit Özdağ’ın açıklamalarından sonra, eski MİT mensubu, CIA ve Alman istihbaratıyla ilişkili Enver Altaylı ile Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu’nun varlığı özel bir önem kazandı. Madem Buğra Kavuncu ismi tartışma konusu, onu babası Orhan Kavuncu’dan ayrı tartışmak eksik kalır. İP’lilerin adını bile bilmediği ama Akşener tarafından GİK üyesi, genel başkan yardımcısı yapılan Buğra Kavuncu’nun siyasete girmesinde rolü önemli.
Yıl 2014, G-Balık Kazakistan, Taha Altaylı’ya ait.
FETÖ mensubu MİT’çi Mehmet Barıner İran masasında çalışmıştı ve nihai varış yeri olan Amerika Birleşik Devletleri’nde FETÖ’cüler tarafından Halkbank dosyasında Türkiye aleyhine “tanık” yapılacaktı. İkna edilmesi de kaçışı organize eden Altaylı’nın göreviydi.
Ancak hepsi birden gözaltına alınıp tutuklandı.
ALTAYLI’NIN ZİYARETİ
Bundan bir süre önce Enver Altaylı, İP’nin kuruluş çalışmalarını yürüten Ümit Özdağ’ı ziyaret ederek, “Parti kurmayın, sokağa dökülün” önerisinde bulunmuştu. Özdağ bu tehlikeli öneriyi hem Akşener’e hem de devletin ilgili birimlerine aktardı.
Parti kurma çalışmaları son aşamasına gelirken, 160 kişilik kurucular listesi için adı geçenlerden birisi Ümit Özdağ’ın dikkatini çekti.
Bu kişi, kendisine
Evet, FETÖ siyasi ayağı olmadan yaşayamaz. Bu siyasi ayak çoğunlukla hükümet, hükümet ile savaşıyorsa muhalefettir.
Yaşayan, canlı, yani varlığını koruyan bir terör örgütünün ayakta kalması için iki şey mutlaka gereklidir: Birincisi, uluslararası destek; ikincisi, yurtiçinde siyasi ayak.
FETÖ, PKK, DHKP-C
Bu iki şarta sahip olan örgütler, parayı da elemanı da ekipmanı da bulur, eylemleri için istihbarata da kavuşurlar. PKK ve FETÖ hatta kısmen DHKP-C bunun iki tipik örnekleridir.
Uluslararası destek ve siyasi ayaktan yoksun terör örgütleri, “bölgesel” kalır, kısa sürede dağılır. Dünyadaki tüm terör örgütlerine bakın, arkasında açık ya da örtülü olarak bir yabancı istihbarat örgütünün, yani bir devletin desteğini görürsünüz. Açıktan silahlı terör saldırıları düzenleyen PKK’nın bugünkü uluslararası desteği ABD ve Avrupa’dır. Yurtiçindeki siyasi ayağı da HDP’dir.
HDP, bırakın PKK’ya terör örgütü demeyi, PKK elebaşı Öcalan’ın serbest kalmasını bile savunur haldedir. HDP aynı zamanda dağda konumlanmış teröristlerin taleplerinin sözcülüğünü yapar. Tüm bu oyun, demokrasi, seçim, oy, halk iradesi oyunu altında tezgahlanır.
FETÖ’NÜN GELİŞİM SÜRECİ
FETÖ ise farklıdır, sızdığı devletin gücünü kullanarak terör faaliyetinde bulunur. Silahlı eylemini ise 15 Temmuz gecesi darbe girişimi ile görünür oldu.
SADECE DÖRT YIL SONRA
Aradan dört yıl geçti, beklenen oldu. Parlamento seçimleri sonuçlarına itiraz eden 12 muhalefet partisi taraftarları ayaklandı ve önce hükümet düştü, ardından cumhurbaşkanı Ceenbekov istifa etti. Ülkeyi tanıyanlar, ayaklanmanın arkasındaki FETÖ rolünü ifade etti.
Nitekim Mevlüt Çavuşoğlu, önceki gün videokonferansla bağlandığı Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin akademik yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ndeki FETÖ tehlikesine tekrar değinirken şunları söyledi: “FETÖ tehdidi hâlâ devam ediyor. Hangi kisveye bürünürse bürünsün, uluslararası bir suç şebekesi ve silahlı bir terör örgütünden bahsediyoruz. Bu örgüt yalnızca ülkemiz için değil, diğer kardeş ülkeler için de büyük tehdittir. Örneğin Kırgızistan’da yaşanan gelişmeleri sizler de takip ediyorsunuz. Bu ülkenin bugün içinde yaşadığı süreçte bu karışıklığa sebep olan ya da karışıklığı körükleyen en önemli aktörlerden bir tanesi de maalesef FETÖ ve onların Kırgızistan’daki yapılanmasıdır. Türkiye’de 15 Temmuz hain darbe girişimi olduğu zaman ben değişik vesilelerle bu terör örgütünün özellikle kardeş Kırgızistan ile de güçlü bir yapılanma içinde olduğunu vurgulamıştım. Ve gün geldiği zaman oraya da zarar verebileceğini hatırlatmıştım. Bugün oradaki kardeşlerimiz bunu kendi gözleriyle gördü.”
CIA VE FETÖ ÜRÜNÜ
Hükümet düştü, cumhurbaşkanı istifa etti ve Kırgızistan’da iki aylığına geçici bir hükümet oluşturuldu. Başbakan için “Kırgız milliyetçisi” denilse de FETÖ yapılanması ülkenin yönetiminde ciddi biçimde etkili. Milli eğitim bakanı olarak atanan Almazek Beisenaliev’in profiline bakınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Kestirmeden söyleyeyim: Kırgızistan Milli Eğitim Bakanı Beisenaliev, kelimenin tam anlamıyla bir FETÖ üyesi. Üniversite eğitimi sonrası Kırgızistan’da, Güney Afrika’da ve Türkiye’de FETÖ okullarında öğretmenlik yapmış. FETÖ’nün Bişkek’teki Ala Too (Ala Dağ) Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı görevinde bulunmuş. Uzmanlığı eğitim olmakla birlikte, çalışma alanı Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Asya ve Kırgızistan dış politikası ve FETÖ elebaşı Gülen’in eğitim konusundaki faaliyetleri. Bu yönüyle, Amerikan merkezi haberalma teşkilatı CIA’in 1992 yılında FETÖ aracılığıyla Orta Asya ülkelerinde elde etmek istediği etkinliği ve nüfuz alanını temsil eden bir kişi.
ORTA ASYA’DA CIA VE FETÖ