Paylaş
“İzmir’i önemli sorun bekliyor gibi. İçme suyunun yüzde 44’ünü sağlayan Tahtalı Barajı’nın seviyesi geçen yıla göre yüzde 11 kadar düştü, doluluk oranı yüzde 63’lere geriledi. Geçen yıl bugün seviye yüzde 74’tü. Yaz gelmeden, buharlaşma azken seviyenin düşmesi hoş değil. Ege Bölgesi’nde özellikle mart ayında ısı, yıllık ortalamanın çok altına düşünce kuraklıkla karşılaştık. Şiddetli soğuma yüzünden Ege’de yağışlar martta yüzde 40, nisanda yüzde 60 gibi son yılların en düşük seviyesindeydi. Son 80 yılın en soğuk üçüncü kışının yaşandığı aralık 2008’de, Tahtalı’nın doluluk oranının yüzde 1.9’a düştüğü unutulmamalıdır.
ÇİM VE SULAMA YASAĞI
Barajlar boşalıp kuyular derinleştirilince, sağlık için tehlikeli ağır metal çıkmış, arsenik tesisleri kurulmuştu. Her olasılığa karşı, susuzluğa karşı B ve C planları gerekir. Geçen yıl şiddetli kuraklıkta Kaliforniya, çim dikimi ve sulamayı dahi yasaklamıştı. Gerektiğinde böyle önlemlere gidilebilir.
Türkiye kişi başı bin 300-1400 metreküple su fakiri sınırındadır. İzmir 600 metreküple fakirin fakiridir. Suyun yaklaşık yüzde 30 gibi ciddi oranı Manisa Sarıkız ve Göksu’dan sağlanır. Şiddetli kuraklıkta Manisa’dan su almak zorlaşabilir, acil yeni kaynaklar gerekmektedir.
O KAYNAK ÖNCELİKLİ VE ŞART
Beş yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gündemindeki Çamlı Barajı, en yakın yeni kaynaktır. Yaklaşık 300 bin kişinin ihtiyacını karşılayabilecek Çamlı Barajı, her ne olursa olsun, İzmir için öncelikli ve şarttır. Ayrıca yeni ve yeraltı barajları projelerine acil ihtiyaç vardır. İnsan yaşamındaki en büyük tehlikenin kuraklık olduğu unutulmamalıdır.”
---------------
Koku ve kirlilik ilacı:
Arıtma-arıtma-arıtma
“İZMİR, dünyada hem sağlık, hem tarih, hem de doğa turizmi yapılabilecek kentlerin lideridir, tarımda da müthiş potansiyeli vardır. Bunların ortaya çıkarılması için ön şart Körfez’in temizlenmesidir. 68’li yıllara kadar Bayraklı, 80’li yıllara kadar İnciraltı’nda yüzüyorduk. Düne kadar Körfez pırıl pırıldı.
SON 20 YILIN EN KÖTÜSÜ
Tüm atıkların arıtılmadan verilerek, İç Körfez’in fosseptik gibi kullanılması, nüfus çoğalması kirliliği artırmıştır. Sanayinin gelişmesiyle, daha çok kirlenen Körfez’de arıtma çalışmaları 1983’te başlıyor, 2002’de bitiyor. Arıtmalar devreye girince 2002-2004 arasında iyileşme yaşanıyor, yüzme hayali gerçeğe dönüşmeye başlıyor. Ancak 2004’te Başkan Ahmet Piriştina’nın ölümünden sonra eskiye dönüş başlıyor. Ve günümüzdeki durum, ‘2002’den sonraki en kötü ‘olarak nitelendirilebilir. Öncelikle yapılması gerekenler:
DERELERDE YOĞUN ÖNLEM
* Tüm derelere verilen kirli sular mutlaka biyolojik arıtmadan geçirilmelidir. Derelere tesisler yapılmalı, fabrikalardan arıtılarak çıkan sular tekrar arıtılmalı. Körfez’e temiz su girmeli.
* Derelerin altının, ıslah adı altında, betonlanması, bilimsel faciadır. Betonla birlikte buralarda yaşamın sonlanıp koku yayacağını dile getirdim.
Kötü kokunun yanında, deniz marulu ve küçük çaplı plankton patlamaları, suyun maviden uzaklaşması gözleniyor. Deniz marulları 3-4 yıldır sıradanlaşmıştır. Tüm bunlar İç Körfez’e çok ciddi arıtılmadan su girdiğini gösteriyor.”
Paylaş