Paylaş
HIDIRELLEZ geçen pazar günü kutlandı, bahar karşılandı. Dün, Mustafa Oğuz’un, Kültürpark’taki kutlamayı yansıtan haberine yer verdik. “Olmaz olsun böyle keyif” dedik. Bugün de Turan Gültekin’in izlenimlerini ve görüntülerini aktarıyorum:
“Hıdırellez diye aldınız çoluk çocuğu, sevdiklerinizi, sahile indiniz. Ne güzel. Kiminiz yanına semaverini, kiminiz birasını, hatta bazılarınız ‘biraz’ abartıp votka aldınız. Evde de bir şeyler hazırlandı, bütçelere göre. Sarma, börek gibi. Biranın yanında midye ne güzel gider. Afiyet olsun. Ben de bayılırım bunlara. Kim bayılmaz ki? Hepsi tamam da, çöpleri neden çimlerin üzerinde bıraktınız? Evinizde de midye kabuklarını balkon masasında, halının üstünde, şişeleri koltuk kenarlarına mı bırakıyorsunuz? Bırakıyorsanız, sözüm yok. Bırakmıyorsanız o canım çimenlere yazık değil mi, biraz düşünün.
Hıdırellez gecesi Gündoğdu’da görevliydim. İnsanların eğlencesini, Hıdırellez inanışlarını karelere sıkıştırdım. Göbek atıldı, dilek fenerleri bırakıldı havaya. Çocuklar koştu, oynadı. Büyükler keyif yaptı. İşim bitti, eve gitmek için abartısız bir saat sıkışan trafikte bekledim. Bu arabayla trafiği yoğunlaştırmayı da anlamam. Yürüyüp, hoplayıp, zıplayarak eğlenmek varken araba camına çıkıp oturmak niyedir?
Harmandalı çöplüğü gibi
Sabah da günün ilk ışıklarıyla Bostanlı’da sahile gittim. Yüzyılların getirdiği inanışı gerçekleştirip dileğini gül ağacına asıp sabah denize atanları görmek için. Arabadan iner inmez alışkın olduğum, ama asla kabullenemediğim manzarayla karşılaştım. Çimler çöplük olmuştu. Tüm temizlik işçilerini yığsanız, burasını toparlamak öğleni bulur. Bunu İzmir genelinde eğlence olan tüm meydanlarla, parklarla çarpın. Bir de Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamasını ekleyin. Ortaya çıkan çöpten bir ‘Ege’nin incisi...’
Sorumluluk herkesin
Hıdırellez gecesi çakıl taşlarıyla deniz kenarına çizilen dileklerin fotoğrafını çekmeye çalışırken, haklı olarak orada spor yapanların tepkisiyle karşılaştım. Onlarla bu konuyu konuşurken kısa molalar vermek zorunda kaldım. Olsun. İş on dakikadan, yarım saate uzadı. Sorun değil. Ama konuşmanın ardından arabaya dönerken aklıma geldi. Kirleten de insan, şikayet eden de. O zaman hepimize biraz fazla sorumluluk düşüyor. Kirletenler dikkat edecek, kirletmeyenler onları uyaracak. Herkes birlik olursa bu alışkanlık ortadan kalkacak.
Ne olur kirletmeyin
İnanın çok zor değil. Bu tür ortamlarda pet şişeli su satanlar bile naylon torba veriyor. Suları tükettikten sonra şişeleri bastırıp (ki şişelerin üzerindeki o şekiller süs olsun diye değil, şişeler kolay kıvrılıp hacimleri küçültülsün diyedir) torbaya koymak sonra da ‘dolu’ da olsa bir çöp kutusunun yanına bırakmak. İçtikten sonra şişeyi kırmamak, yediğinin, içtiğinin çöpünü toplamak. Pazarcı arkadaşlar için de bir plastik kovayı, büyük bir poşeti tezgahın yanına çöp diye koymak akşam da tezgahı topladıktan sonra bir yerde biriktirmek.
Biz öğrenciyken ortalığı pislettiğimizde öğretmenlerimizin büyük bölümü, ‘Sen evde de çöpünü salonun ortasında mı bırakıyorsun’ derdi. Şimdi denilmiyor mu acaba? Haaaa, kimse ‘eğlenmeyin’ demiyor. Ama
ne olur, çevreyi kirletmeden eğlenin. Çünkü unutmayın biz bu dünyada sadece misafiriz.”
Bostanlı’dan son bir not
Son olarak şunu yazayım. Karşıyaka’da oturduğum ve sürekli bisiklete bindiğim için Bostanlı sahiline çok gidiyorum. Pazaryerinin karşısında eskiden İZELMAN’ın işlettiği, ama artık bekçi kulübesinin kaldırılıp serbest bırakılan bir park yeri var. Akşam muhabbet güzel oluyor. Sucuk-ekmek bulmak bile mümkün. Minibüste yapıyorlar. Geçenlerde mecburen o otoparka gittim. Her noktası çiş kokuyordu.
Paylaş