DÖRT AYDA YÜZDE 95
Şimdi DOKTOB ve Okutur neden mi aklıma geldi? Hindistan’daki bir gazete kupürünü gördüm de ondan. Kupürde bu yılın ilk dört ayında Türkiye’ye gelen Hintli sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 95 arttığı bildirilmiş. Bu artışta bana göre DOKTOB ve Yücel Okutur’un çabalarının rolü çok büyük. (Son olarak dünyanın 115’inci zengini sayılan Hintli iş insanı Dilip Shanghvi’nin çalışanlarını İstanbul’a tatile göndermesinde bu çabaların etkisi vardır belki de.)
YENİ DÖNEM BAŞLAMIŞKEN
Tam da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sektörden birisinin, tur şirketi ve otel sahibi Mehmet Ersoy’un geldiği bir dönem... Yücel Okutur’la bir sohbeti anımsadım. Hintli turist sayısının çok daha artabileceğini savunuyordu. Nasıl mı? İşte yapılabilecekler ve alınabilecek başlıca önlemler:
Bazı vekillerin tepkisi, “Onu aday göstermeyecektik” demesi... Cumhurbaşkanı adayının kurultay sözcüğünü ağzına almadan, partiyi kurultaya doğru sürüklemesi... Genel başkanın kılıcını çekmesi, 24 Haziran öncesi parlayan yıldızın sırlarının ince ince silinmesi... Ama biz tümünden vazgeçelim... Önce bir haber... 9 Eylül Gazetesi’nde, Levent Arıöz’ün manşet haberi... “Kan Kardeşi Oldular” başlıklı haberi özetle okuyoruz:
KSK’Lİ TARAFTARIN KIZI
“Karşıyaka taraftarının ilik nakli bekleyen 3 aylık kızı için Göztepe taraftarı seferber oldu. Sarı-kırmızılılar sosyal medyada ‘Aramız bozuk kanımız değil’ etiketiyle, Göztepeli taraftarlara uyumlu ilik için ‘Kan verin’ çağrısında bulundu. Yeşil sahada her zaman birbirine rakip olan Karşıyaka ile Göztepe, 3 aylık minik Mavi Ece için kol kola verdi. Karşıyaka taraftarı Burak Kurs’un donör arayan 3 aylık kızı için sosyal medyada yardım çağrısında bulunması sonrasında, Göztepeli futbolseverler, Mavi Ece’ye kan vermek adına seferber oldu.
DUYARSIZ KALMAYALIM
Sarı-kırmızılı taraftarların etkin hesaplarından “goztepecom”, sosyal medyada ‘Aramız bozuk kanımız değil’ etiketiyle tüm Göztepeliler ve İzmir’i duyarlı olmaya davet etti. Minik Mavi Ece’nin fotoğrafını hesabından paylaşan siteye bir çok yorum gelirken, iki rakip takımın bu alkışlanacak dostluğu yürekleri ısıttı. Karşıyaka’nın sosyal medya hesabı da, ‘KSK’li babanın feryadına duyarsız kalmayalım’ başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
ÜÇ TÜP VERMEK YETERLİ
“21 Şubat’ta doğan kızımızı 3 ay kucağımıza alamadık. ‘Enfeksiyonu var, sabredin’ dediler. Her gün Mavi Ece’mi sadece 15 dakika gördük, kuvözdeyken akvaryumun içinde küçük bir balığa bakar gibi baktık. Üç ay yoğun bakımda mücadele etti. Kızımız çok güçlü ki, hayata tutundu. Mayıs ayında ‘hlh’ (hemofagositik lenfohistiyositozdur) teşhisi kondu. Kemoterapi görüyor ve ilik nakli olması gerekiyor. Yakın zamanda şu an uyumlu donör arıyoruz. Mavi umutlar hep masmavi kalsın diye, lütfen ilik donörü olalım. Tek yapmanız gereken Kızılay’a üç tüp kan vermek. İletişim: 0532 338 08 48 (Burak Kurs).”
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, tarımda önemli ataklar yapılabileceğini vurgulamış, “İzmir, 3 büyük ve bereketli tarım havzasına sahip bir deniz kenti. Şehrimiz, süt üretiminde, organik tarımda, sebze ve meyve, balık üretiminde ülkemize liderlik ediyor” demiş.
Oda bünyesinde Tarım ve Hayvancılık Komisyonu kurduklarını dile getiren Özgener, eklemiş: “İzmir’de ilk Tarıma Dayalı İhtisas OSB’ni kurmak ve İzmir’in tarım sektöründe potansiyelini güçlendirmek amacıyla Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası ile bir araya gelip ortak çalışma başlattık. Aramıza Ege İhracatçı Birlikleri’ni, arzu ettikleri takdirde EGİAD ve ESİAD gibi kardeş kuruluşları da alarak bu konuda hızlı adımlar atmayı planlıyoruz.”
YERELDE KALKINMAYI ÖNEMSİYOR
İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de tarımın önemine değinmiş. Sürdürülebilir tarım yolunda atılacak her adımda ekolojik dengeye duyarlı ve saygılı olunması gerektiğini savunan Kestelli, projelerin ekonomik açıdan uygulanabilir, sosyal açıdan da adil olmasına dikkat çekmiş. Kestelli, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü ‘yerelde kalkınma modeli’ni de çok önemsediğini vurgulamış: “İzmir Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’de 2015 yılında yüzde 20.6 olan tarımsal istihdamın nüfusa oranı 2016’da yüzde 19.5’e düştü. Bu oran İzmir’de Türkiye genelinin aksine, aynı dönemde yüzde 9.9’dan 10.5’e yükseldi. İzmir, okullarda dağıtılan sütü, ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılan gıda paketlerine konulan ürünleri, park ve bahçeler için fidan, fide ve çiçek ihtiyacını, 2007 yılından beri üretici kooperatiflerinden karşılıyor. Bu sayede, son 10 yılda İzmir’deki üretici kooperatiflerinin üye sayılarında yüzde 161 oranında artış yaşanırken, kooperatiflerdeki çalışan sayısı yüzde 616 oranında arttı. Kooperatiflerin toplam ürün yelpazesinde yüzde 225 büyüme sağlandı.”
Türkiye’de tarımın 2002-2014 arasında ortalama yüzde 2.1 büyürken, İzmir’de bunun yüzde 5.3 olarak gerçekleştiğini anlatan Kestelli, Türkiye’de süt üretiminin yüzde 150, İzmir’de yüzde 240’a, sadece Tire’de yüzde 440’a ulaştığını bildirmiş.
Sonuçlar kimini mutlu etti, kimini kızdırdı. Kimi adeta bayram etti, kimi hüsranla sessizleşti... Oyları azalan da var, yükselen de... Siyasal partiler seçim sonuçlarını mutlaka kendilerine göre değerlendiriyordur. “Biz nerede yanlış yaptık”, “Aynı yöntemle devam”, “Bu kez iyi iş yaptık” diyordur herhalde. Her parti, herkes kendine bakmalı, sonuçlardan ders çıkarmaya çalışmalıdır.
GÜNDEME ARTIK GEÇİM GELMELİ
Ama çok önemli bir konu var ki, iş dünyası da esnaf da en önemlisi vatandaş da bunu beklemektedir. Ne midir bu? Tabii ki, ekonomidir. Seçimin geride bırakılarak, geçime odaklanılmasını bekler herkes. “Ekonomide neler olacak, yeni zamlar gelecek mi, emekli maaşları ne kadar artacak” gibi sorular sorar kendine. Bu konudaki çalışmaları, programı da kısa sürede göreceğiz herhalde. Daha doğrusu öyle olmalıdır.
VE HESAPLAR BAŞLAMIŞTIR
Oysa 24 Haziran’ın şoku, yorgunluğu atlatıldıktan sonra yerel seçim hesaplarına başlanacaktır. Özellikle siyasal partiler için söylüyorum. Yoksa vatandaş, becerebiliyorsa, tatil yapacaktır. En azından sonbahara kadar seçim sözünden bile uzak kalmak isteyecektir, yineliyorum kulağı geçimde olacaktır.
YERDEN YERE VURULAN BİLE OLUR
Yerel seçimler elbette büyük önem taşıyor. Partilerdeki 24 Haziran iç hesaplaşmaları sürerken, belediye başkan adaylıkları için kulisler başlamıştır çoktan. Görevdekilerin yeniden aday gösterilip, gösterilmeyeceği konuşulacaktır. “O çok iyi çalışıyor, vatandaş memnun onunla devam” denilecektir bazı yerlerde... Ya da “Artık değişim zamanı” görüşü güç kazanacaktır kimi yerde. Hatta yerden yere vurulacaktır görevdekiler.
“İsmim Yalçın Paslı, Tezmaksan Makine Sanayi AŞ’de koordinatör olarak görev yapmaktayım. İstanbul’da çalışıyor olmama rağmen, işim dolayısıyla çok fazla seyahat etmekte olup İzmir’e yaptığım seyahatte Hürriyet Gazetesi’ndeki yazınızı okudum. Sektörün içinde birisi olarak çalışmalarımızdan kısaca bilgi vermek, Türkiye’nin geleceğinin en büyük sorunu olan bu konu başlığını bugüne kadar dile getirmeye çalıştığımız platformlara ilave, sizinle de paylaşmak istiyorum.
EĞİTİMLE İLGİLİ İŞ İSTEMİYORLAR
Meslek liselerindeki öğrenci sayısı ve niteliği azalmakta olup, okula devam edenlerin büyük çoğunluğu da okul sonrasında aldığı eğitimle ilgili bir işte çalışmak istememektedir. Birkaç meslek lisesinde mezun olan öğrencilerin nerede istihdam edildiğini araştırabilirseniz zaten durumu görebilirsiniz.
NİTELİKLİ ELEMAN SORUNU
Türkiye’nin her tarafındaki, her ölçekli sanayi kuruluşu ile çalışmakta olup ziyaret ettiğimiz müşteriler, firmalarla konuştuğumuz ana sorunumuz ‘nitelikli eleman’ , ‘ara eleman’ olup, bu sorun her yıl giderek artmaktadır.
Sanayi bölgelerindeki hemen hemen her fabrika veya kuruluşun duvarlarında ‘eleman aranıyor’ ilanlarını rahatlıkla görebilirsiniz. Yani bir tarafta sanayinin ‘ara eleman’ , ‘nitelikli eleman’ ihtiyacını gidermek için kurulan meslek liseleri, diğer taraftan bu okullardan mezun olan gençlerimizi istihdam etmeye hazır sanayicimiz olmasına rağmen bu iki taraf gittikçe birbirinden uzaklaşmaktadır.
KÖTÜ GİDİŞİN FARKINDA OLAN AZ
“Çin Hükümeti, ağustos ayında ilk kez düzenleyeceği ‘Guizhou Uluslararası Hava Oyunları’ organizasyonunu Kadri Tuğlu, Celal Yıldız ve Ahmet Sadıç’tan oluşan Türk ekibine verdi. Görev aldığım televizyon programlarının çekimlerinde bizlerle yakından ilgilenen ve dostluğunu hiç unutmadığım Fethiye Turizm Tanıtım Kültür Çevre ve Eğitim Vakfı (FETAV) Müdürü Dilek Dinçer’in sayesinde tanıştığım Ahmet Sadıç, Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası’nın kuruluşu olan Güç Birliği Şirketi Genel Koordinatörü olarak görev yaptığı dönemde, Babadağ’dan yamaç paraşütü uçuşlarının artmasında büyük emek harcamıştır.
15 YILLIK DENEYİMİN ESERİ
15 yıl dünya turizminden edindiği tecrübelerini Fethiye’ye kullanan Sadıç ile tanıştığım dönemde 80 bin olan yamaç paraşütü uçuşu daha sonraki yıllarda 120-130 binlere kadar çıktı. 1700-1800-1900 metrelerden atlayışların yapıldığı Babadağ’a 1200 metreye kurduğu pistle uçuşların 12 aya çıkmasına önayak olan Ahmet Sadıç, hem tüm pilotların kalbini kazandı, hem de kış mevsiminde 20-30 bin artı uçuş kazandırmış oldu.
Geceler kör dilsiz sanki
Konuşmaz oldu
Hüzünler koyduk üst üste
Ayrılık oldu
Bir avuntu biraz keder
Duymayanlara da duyuru: İzmir’de böyle bir dernek var. Başkan Ali Rıza Avcın, “Yollarda, kaldırımlarda rahatlıkla, güvenle yürüyemeyen insanların hakları olduğunu, onlara ve kent yöneticilerine hatırlatmak, uluslararası belgelerle güvence altına alınmış o haklara sahip çıkmaları için kurulduk” diyor, örnekler verip ekliyor:
OLUMSUZLUK ÖRNEKLERİ
“İzmir’in meşhur sevgi yollarının, kaldırımlarının, Birinci Kordon’un işgal altında olduğunu, Konak Meydanı’nın kamu araç parkı haline dönüştürüldüğünü, Alsancak Garı ile Bornova Sokağı arasında yeni yapılan yaya geçidinin kurallara uygun olmadığını, Dokuz Eylül Meydanı’nda Konak Belediyesi hizmet binası ile Kültürpark arasındaki yaya geçidinde yayalara ayrılan sürenin çok kısa olduğunu, araç sahiplerine öncelik verildiğini anlatıp, göstermeye çalışıyoruz.
MÜCADELE GEREKİYOR
Kentler yayaların, yürüyenlerin, kamusal alanlarda oturup etrafı seyretmek, dinlenmek, rahatlamak isteyenlerin değil, araç sahiplerinin taleplerine göre şekilleniyor. Kentte yaşayanların, ezeli ve ebedi yaya olanların bu gelişime ‘dur’ demesi, yaya öncelikli politika, strateji ve uygulamaların yaşama geçmesi için mücadele etmesi gerekiyor.”