Nihat Zeybekci, kuruluşları ziyaret ediyor, görüş açıklıyor, “20 ilçeyi alırız” diyor. CHP’de ise işler aday adayı ve adı geçenler aşamasında... Önce kaçıranlar için iki yorumla haberlere bakalım.
BÖKE’YE: NASIL BİR CESARET
Adı geçenlerden İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’ye gazeteci Erol Yaraş’ın Ben Haber’de yazdığı açık mektuptan özet alıntı: “Bu şehirle ilgili tek bağınız İzmir’in ithal milletvekili oluşunuz. Şehrin sıkıntıları, sorunları ve çözüm yollarını elinize kağıt tutuşturulmadan söyleyebilir misiniz? Kaç kez Aziz Kocaoğlu’nu arayıp İzmir’in sorunlarını konuştunuz? Hangi ilçe belediye başkanını arayıp sıkıntılarına merhem olmayı denediniz? Gerçekler ortadayken, nasıl bir cesarettir ki, bu şehrin belediye başkanlığına aday olmayı düşünüyorsunuz?”
SOYER: BİRBİRİMİZİ ÜZMEDİK
Sıkça adı geçen ve fırsat buldukça görüşlerini açıklayan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’le Onur Çakır konuşmuş, Milliyet Ege’de yazmış. Soyer, Başkan Kocaoğlu’nun kendisini istemediği iddialarını yanıtlamış, işte özet: “Böyle bir haber çıkmıştı. ‘Böyle bir şey söylemedim, uyduruluyor’ dedi. Bugüne kadar aramızda üzücü diyebileceğim hiçbir şey yaşanmadı, asla kendisini kıracak bir şey yapmadım. O da beni hiçbir zaman üzmemiştir. Belli çevrelerin uydurduğu şeyler var. 10 senedir ne ben saygısızlık etmişimdir, ne de o beni kırmıştır.”
BAYRAĞI TAŞIYABİLECEK ARKADAŞ
Başkan Kocaoğlu, Bostanlı Rotary Kulübü’ne konuk oldu, kesinlikle aday olmayacağını yineledi ve özet: “Bana ‘Türkiye için, İzmir için kendini yak kardeşim desinler’, yakarım ama inşallah olay o noktaya gelmez. Aday önermeyeceğim, düzgün, bayrağı taşıyabilecek bir arkadaşımın göreve gelmesini diliyorum. Umarım genel merkez hata yapmaz. İlçe başkanları da önemlidir. Özellikle büyük ilçelerin belediye başkanlarının, hem kendilerini, hem de Büyükşehir’i taşıması gerekiyor. Aday değilim, genel başkan olsam, 30 ilçeyi hemen sayarım.”
Yurt içi ve dışında kampanyalar başlatıldı, kök hücre bağışı için hemen herkes seferber oldu. Sözü çok uzatmak istemiyorum, bu yaşananlar konusunda Prof. Dr. Cem Terzi’nin, İz Gazete’deki, “Öykü Arin bize ne öğretiyor” başlıklı yazısını aktarıyorum:
O BİR DÜNYA TATLISI
“Öykü Arin 3,5 yaşında lösemi tedavisi için kök hücre bağışı bekleyen dünya tatlısı bir çocuk. 80 milyonluk Türkiye’de toplam kök hücre bağışında bulunan kişi sayısı 246 bin 674. Ege Bölgesi’nde bu sayı 34 bin 754. Çok az...
Belki biliyorsunuz. Tıp alanında ticarileşmemiş tek şey kan bağışı. İnsan insana hiçbir ticari unsur olmadan kanını veriyor; yaşatmak için, yaşamak için. Türkiye’nin kan ihtiyacı 2 milyon 700 bin ünite. Bağış miktarı 2 milyon 141 bin 765. Bu başarıyı kök hücre bağışında da yakalamak zorundayız.
İNSAN OLMANIN TEMEL DEĞERİ
Öykü Arin bize insan olmanın, birlikte yaşamanın temel değerini öğretiyor: Bağışlamak. Karşılıksız, çekincesiz bağışlamak. Yaşamak ve yaşatmak için. Kök hücre vericisi olmak isteyen herkes 1 tüp kanını Kızılay’a vermeli.
Hepsi bu...
Daha çok demokrasiye ihtiyacımız var. İzmir’i Türkiye hikayesine dönüştürmemiz gerekiyor. Belediyeciliğimizle Türkiye’nin nasıl değişeceğini anlatmamız gerekiyor. Yeni bir kent hikayesini bu meydanlarda yazmamız gerekiyor. Bugüne kadar elimden geleni yaptım ve yapacağım. İzmir ile birlikte yol yürüdüm ve yürümeye devam edeceğim.”
BURALARDA ÇOK SIK GÖRÜLMEZ
Kimin bu sözler? CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin. İl başkanlığında ekonomi konulu toplantı düzenlemiş. Büyükşehir belediye başkanlığı adaylığı konusu sorulunca özetle yukarıdaki yanıtı vermiş. Böke, CHP’nin değişmez ithal vekil adaylarından. Seçilecek sıralardan aday gösterilir. Arada sırada görünür İzmir’de. Tıpkı, yine İzmir milletvekili olan genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi. Anımsayalım, Kılıçdaroğlu son olarak günler öncesinden programı bile açıklanmasına karşın Cumhuriyet Bayramı’nda İzmir’e gelmekten vazgeçivermişti.
BİR YEŞİL IŞIK MI GÖRDÜ ACABA
Böke de büyük olasılıkla yoğun çalışmaları fırsat vermediği için, seçim bölgesine pek sık gelemiyor. Ama şimdilerde ilçeleri bile dolaşıyor. Doğaldır, çünkü adı büyükşehir aday adayları arasında geçiriliyor. Belki bir yeşil ışık gördü ya da Kılıçdaroğlu’nun, “Kadının eli yerel yönetimlerde de olsun” sözünü rehber edindi, saha çalışması başlattı. Ne denli başarılı olur, aday gösterilir mi, bilemem. Öncelikle, “Selin Sayek Böke” adının bilinilirliğini artırması gerektiği de gerçek. Tabii ki, son sözü Kemal Kılıçdaroğlu ve genel merkez söyleyecektir. Kolay gelsin...
-----
BİR GÜZEL İŞBİRLİĞİ
Çünkü o gün İZBAN’ın Demiryol-İş Sendikası üyesi 342 çalışanı grev başlatıyor. Bu ne demek? Günde yaklaşık yarım milyon kişinin yararlandığı toplu ulaşım sisteminin durması demek. Grev başlarsa toplu ulaşım için mutlaka önlemler alınacaktır, ama işkencenin aşılması çok güç. Trafik yoğunluğu düşünmek bile istenmez.
TARAFLAR ANLAŞAMADI
İZBAN İzmir Banliyö Sistem İşletmeciliği AŞ; İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demir Yolları’nın yarı yarıya ortaklığındaki bir şirket. Bir yerel yönetimle merkezi hükümetin ortaklığı yüzünden örnek gösteriliyor. İZBAN, Aliağa-Selçuk arasında 40 istasyon bulunan 136 kilometrelik hatta yolcu taşıyor. Ve İZBAN yönetimiyle Demiryol-İş, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşamadı, grev kararı alındı. Öncelikle şunu vurgulamak isterim; Elbette bugünün güç koşullarında çalışanların soluk almaları, çoluk çocuklarıyla rahat geçinebilmelerinin sağlanması gerek.
ORTAĞIMIZ DDY YÜRÜTECEK
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 2016’daki toplu sözleşme görüşmelerini kendilerinin yürüttüğünü belirterek, “Şimdi karışmıyoruz. Bu sözleşme sürecini ortağımız Devlet Demir Yolları yürütsün kararı aldık, kendilerine bildirdik. Geçen grevde aktif rol oynadık, siyaset malzemesi oldu” diyor. Yani bir anlamda top DDY’de. Ve yıllardır DİSK Genel Başkanlığı yapan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Demiryol-İş’in yüzde 25’lik zam istemine karşın İZBAN yönetiminin ilk yıl yüzde 12-16, ikinci yıl enflasyon oranında artış önerdiğini anımsatarak, uzlaşı gerektiğini vurgulayarak uyarıyor:
BU İŞİN KAZANANI OLMAZ
Adı adaylar arasında geçince, “İzmir mahallenin en güzel kızı, İzmir’i kim istemez” diyen Zeybekci, açıklamadan sonra da, “Güzel kızı alacak mısınız?” sorusuna, “İzmir’i almak demeyelim. Biz, İzmir’e kendimizi vereceğiz” yanıtını verdi. Zeybekci, “Muhteşem İzmir” vaadinde bulundu, “31 Mart’ta Kordon’da var mısınız zeybek oynamaya” dedi, çalışmalarını başlattı.
SON BAŞVURU ONDAN
Zeybekci’nin adı açıklanınca İzmir’de gözler doğal olarak CHP’ye çevrildi. CHP’de Tunç Soyer ve Abdül Batur’un adları daha çok anılırken Alaattin Yüksel geçen salı günü aday adaylığı için başvurarak atak yaptı gibi. CHP’de İzmir il başkanlığı, milletvekilliği, genel başkan yardımcılığı, parti meclisi üyeliği görevlerinde bulunan Yüksel’in yakın çevresi şöyle diyor:
AYDINLANMA KALELERİ
“Alaattin Yüksel, ortak akla gönülden inanır, mücadeleciliğiyle, siyasi tecrübesi, dürüst ve vizyoner kişiliğiyle tanınır. Kamu hizmetinin insan odaklı olduğuna inanır, çevresine aktarır. Sosyal belediyeleri, aydınlanmanın yerel kaleleri olarak görür. Ona göre sosyal demokrat belediyecilik doğru yapıldığında; eşitliğin, özgürlüğün, toplumsal adaletin ve sosyal demokrasinin yüceltisidir.
İZMİR MODELİ GELİŞECEK
Katılımcı ve şeffaf yönetime inanır. Yerel kalkınmada Türkiye’ye örnek olan ‘İzmir Modeli’ni geliştirmeyi amaçlıyor. Kritik dönemlerde, çok başarılı 2002 genel ve rahmetli Ahmet Piriştina’nın CHP’ye katıldığı 2004 yerel seçimlerinde il başkanıydı. Oylarda bölünme riski yaşanmadan Piriştina CHP adayı olarak seçimi açık ara kazanmıştır. Piriştina’nın vefatı sonrasında da, CHP’de çekişme görüntüsü sergilenmeden Aziz Kocaoğlu’nun, ortak mutabakatla Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinde de önemli payı olmuştur.
BİRLİKTE ÜRETİM-YÖNETİM
31 kadın, işledikleri 49 eleği, merkezi İzmir’de olan (TÜRGÖK) Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nın “Kabartma Baskılı Kitaplar” projesi için bağışladı. Bağış eserlerden oluşan “Yaşam Elekleri Sergisi” 1 Aralık Cumartesi günü saat 17.00’de Kültürpark İzmir Sanat Merkezi’nde açılacak, 5 Aralık’a kadar ziyaret edilebilecek.
HEPSİ ÖZGÜRCE İŞLENDİ
İlk kez 15 yıl önce Benan Bilek’in başlattığı ve giderek sanat çalışmasına dönüşen “Un Eleği Üzerine İplikler ile Resimler”, geçen yıl Torlak Çiftliği’nin kurucusu Armağan Portakal’ın önerisiyle bir atölye çalışmasına dönüştü. Katılımcılar, diledikleri resimleri aktarıp farklı işleme teknikleriyle eleklerini renklendirdi. Benan Bilek’in, “Bu elekler herkesin kendi yaşamından süzdüğü görüntüler ve renklerle esere dönüşecek. Onlar sizin yaşam elekleriniz; bu nedenle her biri farklı enerjiler taşıyacak. Siz sadece özgürce işleyin” sözleri katılımcıların rehberi oldu. Sergideki eleklerin satışından sağlanacak gelir, TÜRGÖK’e verilecek.
ESERLERİNİ BAĞIŞLAYANLAR
Asuman Kaftan, Ayla Demiray, Ayşın Aksu, Banu Yüksel, Bernev Atlıer, Cahide Deniz, Dilek Ihlamur, Faika Evrim Uysal, Fatma Eken, Figen Baran Akın, Firdevs Kırman, Handan Küçükören, Hande Kahraman, Hayal Vanlıoğlu, Hülya Yetiş, İnci Tüfekçi, Meltem Tanfer, Mine Tezcan, Mukaddes Başkaya, Nurgül Iğdır Çakar, Özay Zorlu, Özlem Ulus, Sabahat Poyraz, Selmin Çıray, Sevilay Soysal, Sevilay Suyabatmaz, Sibel Akçil, Zehra Akbaş, Zerrin İlker, Zerrin Karabey, Zeynep Karagöl.
Birkaç kez burasının halka açık, turizm amaçlı değerlendirilmesi gerektiğini dile getirmiş, Aydın Büyükşehir’in devreye girip halk oylaması yapılmasını önermiştim. Arazinin yine ticaret-turizm alanına dönüştürülmesi gündeme gelmiş. Yerin çok iyi değerlendirilmesini dileyerek görüşleri iletiyorum:
Didim Altınkum Vakıflar satılmasın park olsun
“KENTLERİN, hele turizm adına yola çıkmış kentlerin soluklanacakları, nefes alacakları, boğulmaktan kurtulacakları geniş alanlara ihtiyacı vardır.
Kentleri güzelleştiren meydanlar, parklar, kent ormanları ve eğlence alanlarıdır. Didim çok genç yerleşim yeridir. Genç ve bakirliğini iyi kullansaydı, dünyanın bir numaralı turizm kenti olurdu. Bu avantajı ne yazık ki çok iyi kullanılamadı. Her şeye rağmen yine de çok geç kalınmadan alınacak tedbirlerle, girişimlerle Didim’in geleceğine bir yön verilebilir.
HALK ADINA TESCİLLENSİN
NORVEÇLİLERİ KAÇIRDIK
“Kongre turizmi ile ilgili vaatler havalarda uçuştu. Uluslararası kongreleri alamadığımız gibi başta Çeşme’de yapılan milyonlarca liralık kongre merkezi bomboş. Gidin bakın, içiniz acır. İzmir’in durumu termal tesislerde daha da acı. Elimizde tek doğru dürüst örnek vardı; Balçova Termal Tesisleri. 23 yıl buraya gelen Norveçli turistlerle övünerek geçti zaman. İl özel idareleri kapatılınca tesisler de tartışmalı şekilde İzmir Valiliği’ne geçerken bu süreçteki ilgisizlik Norveçlileri de kaçırdı.
TİCARET ODASI DEVREDE
Şimdi termal tesisler için ufukta yeni ihtimal belirdi. İzmir Ticaret Odası, Balçova Termal Tesisler’e, kongre turizmi yapmak için talip oldu. Oda, harıl harıl burayı almanın kulis çalışmalarını yapıyor. Öğrendiğimize göre, Başkan Mahmut Özgener işletmeciliği profesyonel bir gruba vermek üzere burada termal ve kongre turizminin yeniden canlandırılması için kolları sıvadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bağlantıya geçildi.
DOĞRU BİR HAMLE OLUR
Ayrıca tıp fakültesi ve hastane kurmaya hazırlanan Ekonomi Üniversitesi’nin termal ve sağlık turizminde elinin güçlendirilmesi hedefleniyor. İzmir Ticaret Odası çizdiği çerçeveye sadık kalırsa, termal ve kongre turizmi için doğru hamle olur. Ama vaatler termal tesisleri alıp bünyeye katmak, hatta burayı ileride salt bir otele dönüştürmekse, aman beyler vazgeçin.