Başkan Aziz Kocaoğlu, açılıştaki konuşmasında AK Parti Adayı Nihat Zeybekci’yi hedef aldı, “Kibar adam. Aynı dönemde belediye başkanlığı yaptık. Bizi sever, sayar. Biz de sever, sayarız. Ama seçim başka, nezaket başka” diye başlayıp adeta topa tuttu. Kocaoğlu’nun, “İzmir sahipsiz değil, en azından 31 Mart akşamına kadar” sözü dikkatimi çekti.
ASFALYALAR ATMASIN
Kocaoğlu, sözü Tarihi Elektrik Fabrikası’na getirdi, “Tarihi yapıları korumaya, önce şu satışa çıkardığınız Tarihi Elektrik Fabrikası’nı satmaktan vazgeçerek ve restore ederek başlayın” dedi. Ve gelelim geçen cuma gününe... Tarihi Elektrik Fabrikası’nın satışına karşı çıkan, “Asfalyalar Atmasın” grubu, geniş katılımlı toplantı gerçekleştirdi. Moderatör Reşat Kutucular’ın notlarını iletiyorum:
DAVAYA KATILIM ARTMALI
* Birinci öncelik yaklaşık 11 dönümlük arazi ve üzerindeki binanın kamu mülkiyetinde kalması... ‘Özel mülkiyete geçtiği an kontrol kaybedilmiş olur’ denildi.
* Danıştay’daki davaya mümkün olduğu kadar çok arkadaşımızın müdahil olması kamuoyu baskısını hissettirmek açısından önemli... Arzu edenler 12 Şubat Salı günü saat 10.00’da İzmir Adliyesi’nde buluşup dilekçelerini verecek.
* İzmir Büyükşehir’in, ilgili ilçe belediyelerinin burayı satın alması veya takas yoluyla devralması için acilen harekete geçilmesi, gerekli temasların yapılması konusunda mutabık kalındı.
Özellikle gıda ve tabii ki, meyve-sebze fiyatları... Efendim sebze-meyve türleri üzerinde durmayacağım. Tamam, patlıcan, sivri biber fiyatta zirveye doğru yarışıyor. “Hediye paketi yapar mısınız” esprileri uçuşuyor. Ama bu mevsimin ürünleri olmadığı, illa ki tüketmek gerekmediği de gerçek.
TANZİM SATIŞ MAĞAZALARI
Ancak, kış sebzelerine bakıldığında da durum çok farklı değil. Alışılagelmişin çok üzerinde fiyatlar yazılı etiketler görüyoruz. Elbette bu gidişe “dur” demek için çözümler üretiliyor. Üreticiden tüketiciye ulaşan zincirde fiyat değişimlerine bakılıyor, marketler uyarılıyor... Belediyeler aracılığıyla, bir zamanların tanzim satış mağazalarının devreye sokulacağı bildiriliyor.
ANAHTAR SÖZCÜK: KOOPERATİF
Yerel seçime dönelim. Sebze-meyve başta olmak üzere gıda ve de tüketiciyi doğrudan ilgilendiren bazı maddelerin fiyatları herkesi yakından ilgilendiriyor. Unutmayalım başta belediye başkan ve meclis üyesi, muhtar adayları olmak üzere tüm politikacılar da birer tüketici. Ve de bir düşünce... Anahtar sözcük: Kooperatif. Belediyeler üreticiyle tüketici arasında köprü görevini üstlenebilir mi? Üretici kooperatifleriyle el ele vererek, bazı gıda maddelerinin tüketiciyi daha uygun fiyattan ulaşmasına aracılık ederler mi?
“Öncelik Hayatın Öncelik Yayanın” sloganıyla 2019, “Yaya Öncelikli Trafik Yılı” ilan edildi. Kampanya yarın 12.00-13.00 saatleri arasında tüm illerde başlatılacak. Sürücülerin yaya geçitlerini fark etmesi, yayaların geçitlerdeki geçiş üstünlüğü vurgulanacak, yayaların da geçitleri kullanması teşvik edilecek. Kampanyayı, sürekli bir yaya olarak, yürekten destekliyorum. Bakan Soylu’nun önem verdiği kampanyayı duyunca, çok önceleri sosyal medyada yer alan bir “Sokakgaste” çağrısı geldi aklıma:
YÜRÜME HAKKI YOK
“Unutmayalım ki, her vatandaş önce yaya, sonra sürücü oluyor. Ülkemizde yayaların, ne karşıdan karşıya geçerken, ne de kaldırımlarda yürüme hakkı var. Hep söylenir ‘Avrupa’da yayalar, yollarda öncelikli’ diye. Giden bunu görür, hoşuna gider, şaşırır, ‘keşke memleketimizde de yayalara bu kadar saygı gösterilse’ der. Ama gelince bildiğini okur, gördüklerini unutur. Yani aynı tas, aynı hamam.
İZMİR’DE BAŞLATALIM
Diyorum ki, İzmirliler olarak bu farkındalığı başlatalım. Sonra tüm ülkemize yayılsın.
Sürücü ve yaya olarak haklarımız neyse ona uyalım, yaya geçitlerini kullanalım, ışık olmayan geçitlerde sürücüler yayaya koşulsuz yol versin. Bunu yaparken arkadaki araç saygısızca korna da çalmasın!!!
İnanın zor değil. Avrupa’da nasıl hoşumuza gidiyorsa burada da gidecek. Biraz EMPATİ yaparsak gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Yaya olarak sana saygı gösterildiğinde, direksiyona oturduğunda aynı şeyi sen de yapacaksın. Bu iyi bir VİRÜS... Umarım çok çabuk yayılır, herkese bulaşır...” (Murat Gökerti-Sokakgaste)
Peki, kıyamet mi koptu? Yoooo, yalnızca bazı ilçelerde deprem havası var gibi. CHP’nin İzmir’de Büyükşehir’le birlikte 23 belediye başkanlığı vardı. Dört başkan yeniden aday oldu, biri başka ilçeye kaydırıldı, biri de Büyükşehir’e. Bir ilçe adaylığı da ittifaka verildi. Büyükşehir ve 15 ilçe değişmiş oldu. (O 15 başkana neden aday yapılmadıkları anlatılacak, ‘Başarısızdınız, uyumsuzdunuz’ falan denilecek mi? Yoksa, ‘demokratik olarak böyle uygun gördük, gerisi hikaye’ diye mi düşünülüyor?)
SOYER’LE ÖRGÜTE MORAL
Beklentilerin tersine, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile aday Tunç Soyer örnek davranış sergiledi, birlik-beraberlik mesajlarıyla örgüte moral verdi. Bazı ilçelerdeyse adaylar sindirilemedi, tepkiler yükseldi. Parti Meclisi adayları onaylanmayan Bayraklı ve Buca için son kararı verecek. MYK’dan geçen adaylar mı oylanır yine, başka isimler mi çıkar, mevcut başkanlarla devam mı edilir bilemem.
KURMAYLARIN İŞİ KOLAY DEĞİL
AK Parti cephesi ise İzmir’de rahat, çalışmalar sürüyor. Aslında bu yerel seçimde İzmir’deki yarış ilçelere odaklanacak. Cumhur İttifakı, 8 olan ilçe sayısını artırmaya çalışacak. CHP’de ise amaç, o 8 ilçenin çoğunu kazanmak. CHP’de bu 8 ilçenin, 2014’te aday göstermedeki yanlışlıklar yüzünden kaybedildiği savunuluyor. Bakalım bu kez aday seçimi ne denli başarılı? Aday gösterilmeyen belediye başkanları işe ne ölçüde sarılır? Bazı ilçelerde de sürprizler yaşanır mı? CHP ve AK Parti kurmayları bu yarışta çok önemli tabii ki. Herkese kolay gelsin.
-----
Soyer’in, adaylığı kesin açıklanmadan önce sosyal medyadaki, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla ilgili sözleri dikkat çekti. Soyer, “Kocaoğlu’nun bıraktığı yerden devam edeceğiz. Ona toz kondurmayacağız. Başımızın üzerinde taşıyacağız” demiş.
BARIŞÇIL VE NAZİK
Bu sözler bir anlamda Kocaoğlu’na uzatılan zeytin dalıydı ve Soyer’in barışçıl ve nazik başlangıcının göstergesiydi. CHP’de ilçe belediye başkanlarının önemli bölümü yeniden aday gösterilmedi. Yeni aday listesi CHP içinde nasıl karşılanacak, fırtınalar kopacak mı, bekleyip göreceğiz. Soyer ve CHP adaylarına başarılar diliyorum. Kolay gelsin.
-----
KONAK BELEDİYESİ: BİZE VERİN
10 bin 720 metrekarelik fabrika ve arazisi yine ihaleye çıkarıldı. Geçici teminatı 1 milyon lira olan ihale, 16 Nisan’da. Karşı çıkanlar tepkiye hazırlanırken, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş kamusal hizmet veren merkeze dönüştürmek için fabrika ve araziyi istedi. Pekdaş, kabul edilmezse şartname alıp, tepki olarak her ilçe sakini için 1 liradan olmak üzere 380 bin 640 lira önereceklerini açıkladı.
TİCARİ YAPILAŞMAYA DİKKAT
Gelişmeler geçen yıl mart ayındaki yazımı anımsattı. “Elektrik Mühendisleri Odası: ‘Tarihi binanın zamanla yok edilerek, alanın ticari yapılaşmasının önüne geçilmeli, tarihi simge yapı kente kazandırılmalıdır. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşları; binanın restore edilerek İzmir’e kazandırılması için girişime davet ediyoruz.’
KAMPANYA: SATILMASIN
İmza kampanyasında savunulan görüş: ‘Tarihi fabrika satılmasın. Kent ve kentli kullanımı projesi yapılsın. Havagazı Fabrikası, Sümerbank, Şark Sanayi ve benzeri alanları kapsar plan düzenlemeleriyle (Tarihsel Eski İzmir Canlandırması Projesi) yapılsın.’
Okumuş ya da dinlemişsinizdir, ama Kocaoğlu’nun bana göre vurucu bazı görüşlerini anımsatayım:
“* 15 yıl sonunda aday olmamaya, bayrağı başka bir arkadaşın alıp ileriye götürmesine inandığım için 1 Ekim’de karar verdim. 6 ay önce partim pozisyon alsın, İzmirli değerlendirsin diye açıkladım. Bu kadar problem yaşanmasaydı, aday olmayacağımızı açıklamıştık, devam edecektik.
İLÇELERDE BÜYÜK SIKINTI
* Birinci neden, İzmirli’ye olan sorumluluğumdan dolayı zorunda kaldım. İkincisi, partimin en fazla oy aldığı ilde Büyükşehir’i alabiliriz, ama ilçelerde büyük sıkıntı yaşayacağımızı gördüğümüz için aday adayı oldum.
* Yaşanacak bir başarısızlığın faturası bana çıkacak. ‘5 yıl daha kalsaydın, taşın altına elini koysaydın, böyle olmayacaktı’ diyecekler. 71 yaşından sonra bu kenti terk etmek niyetim olmadığına göre, elimi taşın altına koyma gerektiğini düşündüm. Hiçbir kişiyle, kurumla, kuruluşla alakam yoktur. Zorunlu olduğu için aday adayı olmak durumunda kaldım ve kendimi ilgili kurumlara teslim ettim. Parti için olumsuz bir durum görmeseydim aday olmayacaktım.
SORUMLULUKTAN KAÇINMAM
Kocaoğlu, görüşmeden sonraki açıklamasında, 3,5 ayda adayın belirlenememesinin CHP ve İzmir’e zarar verdiğini, 27 Kasım’da açıklanan iktidar adayının çoktan yola koyulmasıyla kendisi ve partiye gönül vermiş milyonların endişelendiğini vurgulayıp, “CHP’nin iktidarını sürdürdüğü en büyük kent olan İzmir’de ortaya çıkan bu tablonun, adaylığımla ilgili tarihi bir sorumluluk yüklediğini ve bundan kaçmayacağımı sayın genel başkanımızla paylaştım” dedi. 1 Ekim’de aday olmayacağını bildiren Aziz Kocaoğlu’nun açıklamasına yorumlar sürdü, gitti. Sonuç olarak Kocaoğlu da aday adayı oldu.
AÇIKLAMAYA İTEN ETKENLER
Onu bu açıklamaya götüren etkenler nelerdir acaba? Kılıçdaroğlu ve genel merkezin kararsız, süreci uzatıp söylentilerin artmasına yol açan, bir takım dedikodu anketlerle isimler işaret eden tutumunun payı yok mudur? Genel seçimde İstanbul’dan aday gösterilen, itiraz edince İzmir listesinin tepesine konulup vekil seçtirilen genel merkez yöneticisi, İzmir Büyükşehir Başkanı olmak için baskı kurmuş mudur?
SÜREÇ DOĞRU YÖNETİLDİ Mİ