Tüketicilere seslenen Mutlu, bayram alışverişinde AVM yerine, esnafın tercih edilmesini istedi. Bu özel alışverişin farklı olduğuna dikkat çeken Mutlu, “Dayanışma duygusunun hakim olduğu alışverişlerin esnaf ve sanatkardan yapılması anlamlı olacaktır” dedi.
SIKINTILI GÜNLER
Esnaf ve sanatkarın, ekonomi dışında sosyal ve kültürel yaşamda da işlevler üstlendiğini vurgulayan Mutlu, buna karşın hak ettikleri yerde olmadığını, sıkıntılı günler yaşadığını belirtti. Mutlu’nun görüşleri şöyle: “Büyük mağazaların haksız rekabeti, sokak aralarına kadar giren hipermarketler günümüzde alışveriş kültürünün değişmesi, üyelerimizi zorlamaktadır. Oysa esnaf ve sanatkar hepimizin ortak dostudur. Her ailede mutlaka esnaf bir akraba, tanıdık vardır.
SEVGİ ORTAMI GELİŞİR
Bu çerçevede tüketicilerin bayram alışverişlerinde ihtiyaçlarını üyelerimizden temin etmeleri, toplum içindeki güç birliğini ve sevgi ortamını da geliştirecektir. Genellikle yerli ürün satan veya üreten, milyonlarca insanın geçimine imkan veren esnaf sanatkarımıza pozitif ayrımcılık yapılmasının önemi de ortaya çıkmaktadır. Yerli malı kullandığımız, küçük işletmelere sahip çıktığımız ölçüde ülkemizin geleceği daha aydınlık olacaktır.”
KİRADA DA ÖZVERİ
YEMYEŞİL BİR ÜLKE İÇİN
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medyada bir kullanıcının, ‘Biz neden (Ağaç Dikme Bayramı) ilan etmiyoruz. Her yıl bir gün, çoluk çocuk, 82 milyon ağaç dikelim’ önerisini, ‘Bu çok güzel bir fikir. Biz her zaman yemyeşil bir Türkiye için çalıştık, çalışıyoruz. Milli bir ağaçlandırma bayramımız için de ben ve arkadaşlarım her zamanki gibi üzerimize düşeni yapacağız’ diye yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan tam destek var. Yapılacak iş, var olan, ‘Orman Haftası ve Ağaç Bayramı’ etkinliğini canlandırmak, yenilemek, daha coşkulu hale getirmek, belirli bir gün tüm yurtta fidan dikmek. “
BORNOVA İÇİN ÇÖZÜMLER
Sonra da gözüme takıldı, “Bornova İçin Çözümler”de Murat Gökerti’nin önerisi: “İlçemizin kaldırımlarına sadece yeşillik olsun diye olur olmaz ağaçlar dikiliyor. Bornova Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne önerim kaldırımlara ve yeşil alanlara meyve ağaçları dikmesi olacaktır.
HER ŞEYİ BELEDİYEDEN BEKLEME
Bu sayede hem çocuklarımız dalından meyve toplamayı öğrenecek, hem de dar gelirliler bir nebze de olsa bütçelerini rahatlatmış olacak. Ben kaldırımıma 6 turunç, bir yeni dünya dikerek akımı başlatıyorum. Ha bu arada, her şeyi de belediyeden beklemeyin...”
“Duyup anlamadığımız, ilgilenmediğimiz dünya renkleri karşımızdan ve çok yakınınızdan geçer, ilgi göstermeyiz. Ama bir dokunuşla onu kalıcı hale getirebiliriz. Tıpkı Bodrum Uluslararası Bale Festivali gibi... Bodrum’a uluslararası çağdaş görüşler doğrultusunda, mesleğim adına kalıcı, sanatsal bir keyif tatmayı kim istemez? 2000 yılının temmuz ayında Bodrum Marina Müdürü Ömer Karacalar’la sohbet ederken, ona ‘Gelin Bodrum’a evrensel ve kurumsal anlamda bir festival yapalım’ söyleyişime coşkuyla destek vermişti.
BAŞLANGIÇ SEVİNDİRMİŞTİ
Bir bale sanatçısı olarak, tabii ki bu başlangıç beni çok sevindirmişti. 5 bin yıl önce sanatsal ve kültürel yarışmaların yapıldığı Bodrum Antik Tiyatro’nun geçen sene Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ne verilmesi, son derece doğru bir karardı. Dünyanın her tarafında antik tiyatrolar klasik sahne düzeyinde dizayn edilip, sanatın emrine verilir.
SAHNE YÜZÜNDEN GELMİYORLAR
Çünkü başarıyı kestirebilmek için bu süre az bana göre. Ancak, yol haritalarını gösteren bir ipucu sayılabilir. Nereden girdim bu konuya? Efendim geçenlerde Kuşadası Belediye Başkanı CHP’li Ömer Günel’in 100 gün toplantısındaydım. Eşi Duygu Gül Günel de yanındaydı. Sekiz sayfalık özet sunuldu, çoğu medyada yer aldı, zaten tümünü buraya sığdırmak olası değil. Notlarımdan, bana önemli gelenlerden özet sunuyorum:
HER KAPI ÇALINIP HER EL SIKILACAK
* 320 milyon lira borçla devralınan belediyede tasarruf ön planda.
* Toplu halk günleri yerine vatandaş tek tek misafir gibi ağırlanıyor. Derdini anlatıyor, çözüm üretilip yolcu ediliyor.
* Belediye STK’lar ile yarışta olmamalı, abi gibi koordinasyon görevini üstlenmeli.
Öncelikle sağlıklı herkesin üç tüp kan vererek kök hücre bağışçısı olmasını diliyorum. Ve aklıma takılan bir konuyu paylaşacağım.
Milyonda bir görüldüğü belirtilen bir lösemi türüne yakalanan Öykü Arin için ailesi kolları sıvadı. “Öykü Arin’e umut ol” kampanyası başlatıldı, yurtiçi ve dışında milyonlar, minik kız için sıraya girdi. Ancak Öykü’ye sağlık olacak kök hücre bulunamadı. Yarı uyumlu olan önce annesinden sonra da babasından kök hücre nakli gerçekleşti. Babadan nakledilenin olumlu sonuç verdiği açıklandı, Öykü taburcu edildi, kampanya sürüyor.
ÇOCUKLAR YAŞASIN DİYE
Anne Eylem Şen Yazıcı’da söz: “Toplumun her kesimi bu kampanyada bir araya geldi. Kampanyayı sadece Öykü Arin için yapmadık. Toplanan kök hücrelerle çok sayıda kişi ilik nakli oldu. Nakil için bekleyen bin 700 hasta var. İnşallah onlar da bir umut bulurlar. Anne ve baba yüzde 50 uyumlu. Nakil süreçlerinde yüzde 100’e yakın donör bulunursa daha az riskli nakil gerçekleşiyor. Nakil sürecinde hayatını kaybeden çok hasta var. Yarı uyumlu nakilde hayatını kaybetme riski daha yüksek. Biz sonunda başarıya ulaştık, çok mutluyuz. Her gün, her dakika şükrediyorum. Umudumuzu diri tutacağız. Onun sağlıklı ve mutlu olması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. ‘Donör olun, umut olun ve asla vazgeçmeyin’ demeye devam ediyorum. Biz bu kampanyayı sürdüreceğiz. Bütün Öykü’ler için sürdüreceğiz.”
O HAFTA ZATEN VARMIŞ
“Ağaç Bayramı” kavramını geçmişten anımsarken, orman müdürlüklerinin sosyal medya paylaşımlarından, zaten böyle etkinlik olduğunu öğrendim: “(Orman Haftası) ya da (Ağaç Bayramı) adıyla da anılan ve tam adı (Orman Haftası ve Ağaç Bayramı) olan hafta, 21 - 26 Mart arasında kutlanır. Türkiye genelinde okullarda kutlanan hafta kapsamında fidan dağıtımı ve ekimi faaliyetleri yapılıyor. Haftanın amacı ormanların önemini benimsetmektir. Hafta boyunca fidanlar dikilir ve ağaç ile ormanların doğa ve ekonomiye katkıları etkinliklerle anlatılır:
YARARLAR SAYMAKLA BİTMEZ
* Ormanlardan sağlanan ana ürün, yaşantımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak olarak kullanılan odun hammaddesidir. Bitkisel tohum, çiçek, kozalak, reçine, sığla, palamut, fıstık, meyve ile mineral nitelikli kum, çakıl, humus hammadde kaynakları elde edilmektedir.
* Ormanlar, kar ve yağmur biçimindeki yağışı yaprakları, dalları, gövdesi ve kökleri ile tutarak sel ve taşkını önler. Yeraltı sularının oluşmasına yardım eder. Başta içme olmak üzere tarım ve endüstrinin ihtiyacı olan suyu sağlar.
Yıllardır boş duran, geleceği belli olmayan ya da benim bilmediğim arazi. Burasının kamuya kazandırılıp yeşil alan gibi değerlendirilmesini düşler dururum hep. Şimdi Didim’in gündeminde ilçeye kurulmak istenilen Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi var. “Didim’in Gündeminde Neler Var” ve “Özgür Ses” sitelerinden edindiğim bilgilere göre başta belediye olmak üzere çoğunluk bölgeyi istemiyor.
KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL
Belediye Başkanı A. Deniz Atabay, bölgeyi ilçe için tehlike olarak nitelendiriyor, siyasal parti farkı gözetmeden karşı durulması gerektiğini vurguluyor, şu görüşleri dile getiriyor: “Söke – Didim arasına Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi kurulması için fizibilite projesi hazırlanabilmesi amacıyla GEKA (Güney Ege Kalkınma Ajansı)ile protokol imzalandığı, çalışmaların hızlandığı bilgisi ulaşmıştır. Bölge, hem denizde, hem karada endüstriyel üretim yapması nedeniyle ekosistemi bozacaktır. Bu tür üretim sahalarının milli parklar gibi özel alanların yakınlarında oluşturulmasının işletenlerden başka kimseye yararı bulunmamaktadır. Doğa düşmanı projenin Didim’de kabul edilmesi mümkün değildir.
KENTİN GELECEĞİNİ KARARTACAK
Mevcut 66 ton kapasiteli denizdeki balık çiftliklerinin yarattığı tahribat ortada iken bu bölge için denizde çok daha yüksek kapasiteli ek çiftliklerin gerekeceği gerçektir. Denizde yüksek kapasiteli balık çiftlikleri ile karada su ürünleri organize sanayi bölgesi şehrimizin geleceğini karartacaktır. Konunun muhatapları teknolojinin geliştiğini, önlemlerin alındığını ve istihdam yaratılacağını söylese de, hali hazırda faaliyetteki balık çiftlikleri dahi denizi ve sahillerimizi geri dönülmez biçimde kirletmektedir.
Birilerine beddua etmek de adetim değildir. Ama yineliyorum, elleriniz kırılsın! Kimlerin mi? Hemen söyleyeyim... Efendim bizler geçenlerde Filipinler’de okulundan mezun olacak her öğrenciye 10 fidan dikme zorunluluğunu konuşmuştuk. Benzer kampanyaların bizde de gerçekleşebileceğinden söz etmiş, ağacın yok olmaması, yeşilin artırılması gerektiğini vurgulamıştık. “Ağaç Bayramı düzenleyelim, bir günde 81 milyon fidan dikilsin” diyen olmuştu. Bedelli askerlik yapanların da fidan dikmesi önerilmişti.
ORMANLAR ALEV ALEV
Sonra peş peşe, “Ormanlarımız alev alev” haberleri gelmeye başladı. Özellikle hafta sonu Dikili, Buca, Menderes, Gümüldür, Özdere, Seferihisar, Manisa Köprübaşı ve Milas’ta yeşili ateş sardı. Özdere’de alevler yazlıkları, otelleri bile tehdit etti. Ve Dalaman’dan Göcek’e kadar uzanan 350 hektar alana zarar veren yangında bazı evler boşaltıldı, tesellimiz can kaybı olmadı. Yineliyorum, bu yangınlara neden olanlar varsa, elleri kırılsın!
MÜDÜRÜN MANGAL UYARISI
İzmir Orman Bölge Müdürü Mehmet Erol da, Seferihisar’da mangal ateşinden çıkan ve 100 hektar ormanlık alanı kül eden yangından sonra özellikle piknikçileri uyardı. Erol, orman yangınlarının en büyük üç nedeninin sigara izmariti atılması, anız yakmak ve bilinçsiz mangal keyfi olduğunu vurguladı, “Piknik yapmak, herkesin hakkı. Ancak kurallara uyulmalı. Piknik için ayrılmış mesire alanlarını kullanalım. Üç-beş kişinin yaktığı mangal yüzünden milli değerimiz ormanlarımızı harap etmeyelim” dedi.