Paylaş
Türkiye'de 9 bine yakın tıbbi aromatik ve endemik bitki çeşidi varmış. Bunların yaklaşık bin 500'ü Sivas'ta yetişiyormuş.
Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas'ta yanlış zamanda ve şekilde hasat nedeniyle geleceği tehdit altında olan tıbbi aromatik bitkilerin neslini korumak amacıyla proje başlatmış. Bu kapsamda köylülere eğitim verilecekmiş.
Sivas Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi ve proje koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Esra Uçar, AA muhabiri Merve Topuz’a yaptığı açıklamada, Sivas’ta 420 bitkinin endemik olduğunu, ilaç sektöründe ve alternatif tıp alanında kullanılan, sağlığa faydalı bitkiler olduğunu söylemiş. Uçar şöyle devam etmiş:
"Bu bitkilerin sabahın erken saatlerinde, güneş tam tepeye çıkmadan toplanması gerekiyor ama böyle yapılmıyor. Köylüler bu bitkileri günün her saatinde toplayabiliyor. Genelde de kökleriyle topluyorlar. Bu bitkiler, tohumlaşıp etrafa tohumunu saçmadan kökten toplandığı zaman o bitki bir daha orada yetişmiyor. Aynı yanlış sürekli yapıldığı sürece o bölgedeki bitki çeşitliliği azalıyor. Toplandıktan sonra yanlış yöntemlerle kurutuluyor. Direkt güneşte kurutulduğunda bitkilerin etken maddelerinde kayıplar meydana geliyor.
Yapılan yanlışların düzeltilmesi için köylülere eğitim verilecek. Amacımız sağlığa faydalı bu bitkilerin neslinin devamlılığını sağlamak. Eğitimleri de ilkbahar döneminde yapmayı planlıyoruz."
Sivas'ta sarı kantaron, civan perçemi, aslan pençesi, madımak, kekik gibi bitkiler yanlış yöntemle toplanıyormuş.
Uçar, proje kapsamında verilecek eğitimle köylülerin bilinçlendirileceğini ve bu şekilde tıbbi aromatik bitkilerin geleceğini güvence altına almak istediklerini sözlerine eklemiş.
***
Üniversitenin bulunduğu yöredeki bir soruna duyarlı olması, onlara yol göstermesi ne kadar güzel.
Bilecik'in Osmaneli ilçesi kurutulmuş
kırmızı biberde iddialı
İstanbul’da Vefa Lisesi’nde 1971-74 yılları arasında yatılı olarak okudum. Yemeklerimizde çok sık kapuska çıkardı. Kapuska karavanası geldiği gibi geri gider, tadı pek sevilmezdi. Bir gün aşçıbaşına yemeğe kurutulmuş acı kırmızı biber koymasını önerdik ve soframıza başka bir tat geldi. Kapuskaya kaşık sallamaya başladık.
Kurutulmuş kırmızı biber gördüğümde aklıma o yıllar gelir.
Bilecik’in Osmaneli ilçesinden gelen haber de anılarımı canlandırdı.
İlçede alternatif ürün olarak yılda ortalama bin 500 ton civarında turşuluk ve kurutmalık olarak yetiştirilen kırmızı biberin 60 tonu, hasat edildikten sonra, fırınlanıp kurutuluyor, ardından öğütülerek toz biber haline getiriliyormuş.
Fidesi mart ayında yetiştirilen ve mayısta dikimi gerçekleştirilen kırmızı biberin eylülde başlayan hasadı, hava şartlarına göre kasım sonuna kadar sürüyormuş.
Hasat edildikten sonra arazide bir süre kurutulan biber, daha sonra toprak fırınlara alınıyormuş.
Burada yaklaşık bir ay kurutma işlemine tabi tutulan biberler, ardından değirmende veya öğütme makinelerinde toz haline getiriliyormuş.
Ekiminden öğütülmesine kadar olan sürede herhangi bir katkı maddesi kullanılmayan biberin büyük çoğunluğu Marmara Bölgesi'nde pazarlanıyormuş.
Osmaneli Ziraat Odası Başkanı Ertuğrul Ünver, AA muhabiri Muhsin Arslan’a yetiştirdikleri biberi övmüş.
Ünver biber üretimi sırasında ilaç kullanmadıklarını söylemiş ve eklemiş:
"Bölgemizde yetişen biber kalitelidir. Çünkü buranın toprak ve hava yapısı farklı. Kendi orijinal tohumlarla yetişiyor. Hiçbir katkısı yok.
Hem acılı hem acısız olarak kırmızı biberi üretiyoruz.
Çiftçimiz, 10 kilodan 1 kilo çıkan toz biberin kilosunu 6-8 lira arasında pazarlıyor.
Yani ekimi, hasat edilmesi, arazide ve fırınlarda kurutulması, öğütülmesi zahmetli bir iş. Çiftçimiz karşılığını almak istiyor."
Üretici Şener Karakuş da biber fidesini tamamen kendi tohumlarından çim tahtasında yetiştirdiklerini anlatarak, "Çim olarak yetiştirdiğimiz fidelerin ekimini mayıs ayında gerçekleştiriyoruz. Kesinlikle ithal tohum değildir. Çok emek sarf edilen bir iş ama ürünleri çok iyi pazarlayamıyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz" demiş.
***
Bir şey üreten ve iddialı olan herkese saygı duyuyorum.
Ellerine sağlık…
Şeker hastaları için mobil uygulama
geliştirdiler: “TİP’ine bakmadan alma”
Bir hastalığınız varsa market raflarının önünde paket üzerindeki küçücük yazılan içerik yazısını okuyup anlamaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu bilirsiniz.
Alerjiniz nedeniyle inek sütü içmemeniz gerekiyordur. Üzerinde ‘Keçi peyniri’ diye yazar ama inek sütünün de bulunduğunu okursunuz.
Buğdaysız ve gulitensiz gıda ararken market rafları arasında dolaşıp durursunuz.
***
Haber Edirne’den geldi.
Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencileri Beşir Sefa Mumay ve İrem Tunalı tarafından geliştirilen ödüllü mobil uygulamayla, diyabetlilerin market alışverişlerini daha kolay yapabilmesi amaçlanıyormuş.
Türkiye Diyabet Vakfı ve diyabet alanında tedavi yöntemleri geliştiren Sanofi işbirliğiyle bu yıl üçüncü kez düzenlenen ve Türkiye’nin farklı üniversitelerinden 169 öğrencinin katıldığı "Sen bul diyabet kolaylaşsın" yarışmasının "Servis" kategorisinde birinciliği Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Mumay ve Tunalı kazanmış.
10 bin liralık ödülün de sahibi olan Tunalı ile Mumay’ın projesi, marketteki yiyeceklere uygulanan QR kod uygulamasıyla, hastaların aldıkları ürünlerin besin değeri hakkında bilinçlendirilmesi hedefleniyormuş.
Mumay, diyabetlilerin ürün seçerken çektiği zahmeti en aza indirmek için oluşturdukları projeyi 5 ayda geliştirdiklerini söylemiş.
Oluşturdukları Tükettiğini İnceleme Platformu (TİP) ile hem ürünlere etiket örnekleri hem de mobil uygulama geliştirdiklerini belirten Mumay, projenin yaşama geçmesi halinde şeker hastalarının sosyal yaşamlarının çok kolaylaşacağını anlatmış.
Tunalı da, hem platformun kısaltılması hem de diyabetin çeşidini de andırdığı için projede “TİP'ine bakmadan alma” sloganını geliştirdiklerini söylemiş.
Tunalı, mobil uygulamanın nasıl işlediğini AA muhabiri Salih Baran’a şöyle anlatmış:
“Marketlerde çok fazla ürün seçeneği var. Diyabetliler için zaten hazır paketli ürünleri kullanmak zorken bir de bunların arasından ayrım yapmaları gerekiyor.
Bu projemizde hazırladığımız etiketler ürünlerin üzerine yapıştırılacak. Buna 'TİP’ine bakmadan alma' diyoruz.
Bu etikette tüm ürünlerde olması gereken besin ögelerinin ayrıntıları hepsinde var diyemeyiz. Bunlar diyabetliler için çok önemli, hepsinde olması gerekiyor.
Etikette bir de kare kodu var buna bağlı olarak mobil uygulama gerçekleştirdik. İnsülin dozu hesaplama bölümü var. Açlık-tokluk kan şekeri geçmişi incelenebiliyor, egzersiz örnekleri var.
Uygulamamızda telefonu sallayınca bir kamera açılıyor. Üründeki kare kodu okutulduğunda ürünün tipi çıkıyor yani şeker, karbonat, insülin oranları…
Diyabetli hangi ürünü seçiyor ve 'ben bu ürünü kullanacağım’ diyorsa hasta günlük kan şekeri değerini giriyor uygulama da kullanılması gereken insülin miktarını hesaplıyor."
Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülay Şeren ve projeye akademik desteği sağlayan Yrd. Doç. Dr. Elvan Bakar da öğrencilerinin başarılarıyla gurur duyduklarını söylemiş.
***
Gençlerimizin projesinden ben de gurur duydum.
Umarım, diyabetliler için yaşam daha kolaylaşır.
***
Bugünlük iyi haberler bu kadar..
***
Herkesin, her zaman iyi haberler alması dileğiyle…
Paylaş