Paylaş
Antalya tatilinde hafta sonunda EXPO 2016’yı ziyaret ettim.
Benim gibi meraklısı çokmuş.
Bu yıl siyasi anlamda yaşanan olaylara rağmen açılış tarihinden sonra 4 ayda 2 milyon kişi ziyaret etmiş.
Kapanış tarihi olan 30 Ekim’e kadar bu rakamın 4 milyona ulaşması bekleniyor.
EXPO, Antalya'ya bir ruh ve heyecan vermiş.
Daha yoldan geçerken EXPO kulesini görür görmez etkileniyorsunuz.
Sonra gez gez bitmiyor.
Şimdi gözler 26-30 Ekim tarihlerindeki Yörex’te.
DHA muhabiri Mehmet Çınar’ın haberine göre, Antalya Ticaret Borsası'nın (ATB) bu yıl 7'ncisini düzenlediği Yöresel Ürünler Fuarı'nda, Erzincan tulum peynirinden, Kayseri mantısına, Afyonkarahisar pastırmasından, Amasya elmasına, Aydın incirinden, Adana kebabına, Erzurum oltu taşından Sivas köftesine, Döşemealtı halısından Eskişehir lüle taşına kadar çok sayıda ürünün tanıtımı yapılacakmış.
Fuarda Anadolu'da yaklaşık 12 bin yıllık kültürel birikimin mirası olarak günümüze ulaşan yaklaşık 3 bin 500 yöresel ürün sergilenecekmiş.
İzleyenler hatırlayacaktır, bu köşede yöresel ürünleri duyurmaya özel önem veriyorum.
Yörex’in amacı da yöresel ürünlerin varlığını koruyup geliştirmek, üreticilerin gelişmelerine yardımcı olmak ve yöresel ürünleri koruma altına alan Coğrafi İşaret tescilinin yaygınlaşmasını sağlamakmış.
Yörex'te, Anadolu'nun kıyıda köşede kalmış, ekonomiye kazandırılmayı bekleyen yerel ürünleri yeniden buluşacakmış.
ATB Başkanı Ali Çandır, Yörex'in vatandaşlara kaliteli ve yöresinden ürünlere dokunabilme, Anadolu'nun lezzetlerini tadabilme, görebilme, hissedebilme ve memleket hasreti giderme fırsatı sunan, birçok kurum, kuruluş, firma ve bireyin destek verdiği uluslararası olma yolunda ilerleyen bir organizasyon olduğunu söylemiş.
İstanbul’da Feshane’de düzenlenen ‘kentlerle buluşma’ günlerine memleket özlemi çeken insanların akınını hatırlayınca yapılanın ne kadar doğru bir iş olduğu açık.
Ali Çandır, 2009 yılında 110 civarında olan coğrafi işaretli ürün sayısının bugün itibariyle 189'a ulaştığını açıklamış.
Coğrafi İşaret tescili için başvuru süreci başlatılan ürün sayısı 253’müş.
Son 6 yılda 500 bin kişinin Anadolu'nun zenginlikleriyle buluşturulduğunu belirten Ali Çandır şöyle devam etmiş:
“Yörex'in kısa bir sürede katılımcı sayısını 4'e, ziyaretçi sayısını 5'e katlamış olması bizi sevindiriyor.
Anadolu insanının ruhunu, benliğini, becerisini ortaya koyarak var ettiği yöresel ürünler, bu toprakların gerçek zenginliğidir.
Bu zenginliği ekonomiye kazandırmak ise boynumuzun borcu. Yörex, yüzlerce yöresel ürünün ekonomiye kazandırılmasına umut oldu.
Yörex ile tarım ve gıda ürünlerinin yanı sıra, el sanatları, doğal ürünler, maden ürünleri ve mevzuatta belirtilen şartlar taşıyan sanayi ürünleri hem tanıtıldı hem de büyük firmalarla iş bağlantıları sağlandı.
Yöresel ürünler, kadın istihdamını artırma ve geliştirmede de önemli rol oynuyor.”
* * *
Ey tatilciler…
26-30 Ekim’e daha 2 ay var ama siz planlarınızı şimdiden yapın.
Denk getirin veya Yörex’i görmek için bir Antalya seferi daha yapılır diye yola hazırlanın…
Silivri Belediyesi’nden
Değirmenköy’de
en iyi domates yetiştiricilerine altın ödülü
Silivri ilçesi İstanbul’a 1 saatlik uzaklıkta. Temiz hava almak, toprakla buluşmak isteyenlerin kaçtıkları bir yer.
Silivri Belediyesi'nin ilçenin yerel ürünlerini markalaştırmak ve üretimini arttırarak bölgeye ekonomik ve sosyal katkı sağlamak amacıyla düzenlediği tarım festivallerinin sonuncusu olan domates festivali bu hafta sonunda Değirmenköy Mahallesi’nde düzenlenmiş.
AA muhabiri Uğur Samet Avcı’nın haberine göre Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, 32 yıldır devam eden bir geleneği yaşatmak, bir hafızayı diri tutmak; toplumların, millet olmanın, kültürel derinleşmenin vazgeçilmez bir gereği olduğunu söylemiş veeklemiş:
"Eski belediye başkanı sevgili hocam Mümin Tuğlu’nun başlattığı bu geleneği sürdürmek bizim için çok önemli.
Mahallelerimizin tamamında yaptığımız, -domates, kavun, bamya, karpuz ve yoğurt- festivallerimizin önceliği tarım.
Bölgemizin tarım gücünü açığa çıkarmayı, Allah vergisi bu topraklardaki zenginliği kalkınma vesilesi haline getirerek, bölgesel kalkınmanın itici bir gücü olmasını arzu ediyoruz.
‘Tarım yoksa, gelecek yok’ derken bunu sadece bir söz olarak söylemiyoruz.
Dünyada çok yakın bir gelecekte gıda savaşlarına dönüşecek bir iklim, bir atmosfer sezinliyoruz.
Özellikle tarımdaki katma değeri yüksek, klasik tarımın da ötesinde bilgi ile teknoloji ile akılla donanmış ve eğitimle güçlendirilmiş bir tarım anlayışını bölgemize yerleştirmek istiyoruz.
Bir karış toprağı olmayan İsrail’den, bu gün domates fideleri almak zorunda kalıyoruz."
"En iyi domates yarışması"nda birincisi olan Tunay Ceylan, ikincisi Aşkın Ergun ve üçüncü Gökçe Aydın’ı belediye altınla ödüllendirilmiş.
Konuklara Değirmenköy domatesi, domates çorbası, menemen ile bu yıl Silivri’de ilk kez ekilen karabuğdayın pilavı ve salatası ikram edilmiş.
* * *
Sayın Başkan Özcan Işıklar’ın tarım konusundaki sözleri ilginç. İlçede tarıma verdiği destek ve yaptığı öncülük ise başka bir yazının konusu.
O sözü verip başka bir iyi habere geçelim.
Karadeniz'de fındıkta
makineli kurutma test edilecek
Fındık, fındık olalı ülkemizde yetişiyor. Geç kalmış demiyorum ama Fındık Araştırma Enstitüsü kabuklu fındığın güneşte ve makineyle kurutulması arasındaki kalite ile aroma farkını ölçmek için proje başlatmış.
Kardeniz Bölgesi’ndeki yağışlar ve kurutma için yeterli alan olmaması nedeniyle toplanan fındıkların kurutulması sorun oluyormuş.
Enstitü Müdürü Aysun Akar, AA muhabiri Gültekin Yetkin’e konuşmuş:
“Karadeniz'deki yağışlar eylül ayı içerisindeki hasat sonrasındaki kurutma dönemine denk geliyor.
Normal şartlarda 3-5 gün olan kurutma süresi, yağışların fazla olmasıyla 10 güne kadar çıkıyor.
Bu da maddi ve manevi anlamda üreticiyi yoruyor.
Uygun koşullarda harman yeri olmadığı için fındıklar yol kenarlarında, sahillerde kurutuluyor.
Bu şekilde kurutmanın da tozlanma, mikroorganizma üremesi, bozulma, yerel meteorolojik şartlara bağlılık ve yağmur gibi birçok olumsuz tarafları var.
Özellikle bu dönemlerdeki değişken meteorolojik şartların ürün kalitesine önemli ölçüde olumsuz etkiler oluyor. Bunlardan en önemlisi aflatoksinlerdir.
Aflatoksinler de fındık ihracatında önemli bir kriterdir.
Özellikle Amerika, İtalya gibi fındık üreten diğer ülkelerde kurutma işlemleri büyük kurutma makinelerinde, hava sirkülasyonu sayesinde 12 ve 24 saat gibi kısa sürede bitiriliyor.
Biz aynı anda hasat edilen fındıkları bir kısmını kurutma makinesinde, bir kısmını güneşte kurutuyoruz.
Daha sonra da depolama koşullarında, belli dönem aralıklarda hem aroma yönünden hem kalite yönünden farklarını göreceğiz.
İnşallah iki yıl sonra projemiz bittiğinde güneşte kurutulan fındıklar belki daha lezzetli olabilir diyebileceğiz.
Fakat güneşte kurutmanın alternatifi olarak da makineli kurutmayı geçilmelidir de diyebileceğiz."
Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan üreticiye büyük kolaylık sağlayan fındık kurutma makinesinin yaygınlaştırılması gerektiğini ifade ederek şöyle konuşmuş:
"Bireysel olarak üreticilerimiz bunu temin etmesi zor. Çünkü ekonomik bir boyutu var.
Ama kooperatifler aracılığıyla ve birkaç üreticimiz bir araya gerek bu makineyi temin edebilir.
Bölgemizin hava durumunu göz önünde bulundursak ileriye dönük fındık kurutma makinesi cazip hali gelecektir.
Bilindiği gibi bundan 5-6 sene önce üreticilerimiz bahçelerini tırpanla temizliyordu.
Artık tırpan tarih oldu hemen hemen her üreticimizin ot biçme motoru var. Olmayanlar da kiralama yaparak bahçesini temizletiyor.
Yani fındık üreticisi de modern tarıma ayak uydurmakta.
Fındık kurutma makinesi de modern tarımın gereçlerinden."
* * *
İşte böyle…
Bilenler bilmeyenlere anlatacak, yol gösterecek.
Kooperatif gerçeğini bir gün biz de yeniden keşfedeceğiz.
CNN Türk programcısı Cem Seymen’in kulakları çınlasın.
* * *
Herkesin, her zaman iyi haberler alması dileğiyle…
Paylaş