Paylaş
Doğrudan Meclis’e gider. Daha kapısında Mustafa Kemal’e görüşür. Gelişinden önce Balıkesir’de, sonrasında Hacı Bayram Camisi’nde, Kastamonu ve Çankırı’da vaazlar verir. Halkı Milli Mücadele’ye desteğe çağıran, heyecanlı, heyecanlandıran, gazetelerde duyurulan, yayınlanan, basılıp orduya dağıtılan, coşturan ve ağlatan vaazlardır bunlar.
Ankara Mehmet Akif’i anmak için en ideal kenttir. Yaşadığı ve İstiklal Marşı’nı yazdığı Ev (Mehmet Akif Kültür Evi) ile başlayalım turumuza. Eski dönem eşyaları yerleştirilmiş eve. Alt ve üstte iki odada mankenlerle canlandırmalar yapılmış. Ev’e bir arkadaşınızı götürecek olursanız, üstteki odada Mehmet Akif de canlandırılmış. Salona girmek için dönmeden önce, ünlü bir şiirden alıntıyla;
“Dönünce, Mehmet Akif’i karşında göreceksin, sakın şaşırma!” diyebilirsiniz!
Park’ta 3 cami var ama Ev’in yanındaki Tacettin Camisi konumuzla ilgili; Ev, Tacettin Dergâhı’na aitmiş.
Park’ta kamelyaların isimleri var: Mehmet Akif’in Hayatı, İstiklal Marşı, Çanakkale Geçilmez, Koca Karı ile Ömer, Bülbül, Seyfi Baba, Hasta ve Küfe. Anlaşılacağı gibi ilkinin dışında hepsi şiirleridir. Bir algılayıcı, iki hoparlör var; kamelyaya adım attığınızda, önce müzik sonra tok bir ses konuşmaya başlıyor. Çok hoş, değil mi? Çalışmazsa, girişin sağ veya sol yanında düğme var, basın. Çalışacaktır. Henüz denedim!
Kütüphane, ülkemizdeki edebiyat-müzeciliğin ilk örneğidir. Altındağ Belediyesi’nin dökülen eskilerini yıkıp, eski Ankara evleri örnek alınarak yaptığı evlerden bir tanesinde konuşlanmış. Mehmet Akif ile ilgili kitaplar, ödüllü kitaplar gibi başlıklarda koleksiyonları var. Kitapların bazıları, bir zamanlar Şahin Koçak Hocam ile yaptığımız gibi şeffaf kapla kaplanmış. Kütüphane’de Emine Ercan, Canan Esmer, Ertan Özomak, İrfan Şahin ile Fatoş Çelik vardı ve gezime keyif kattılar. Üst katta iki okuyucu vardı. Sordum, ortamı sevdikleri söylediler. Bence ortama, ismini saydığım güzel insanların katkısı yüksek.
İstiklal Marşı yarışmasına 724 şiir katıldı. Para ödülü var diye, Akif katılmadı. Dedesi ve babası Osmanlı’da, kendisi Cumhuriyet döneminde Eğitim Bakanı olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, aileden gelen deneyimin mutlaka katkısı vardı, Mehmet Akif’i İstiklal Marşı yazmaya ikna etti. Şair, gece-gündüz yazdı. Gece yarısı kalktı, kâğıt bulamadı, duvara yazdı. Duvardaki şiirini bugün görebilseydik keşke.
Ev’e gelenler arasında Neyzen Tevfik ve Udi Rıfat Bey gibi müzisyen dostları da vardı. Neyzen’e her içki içişinde küstü, tövbesiyle barıştı. Udi Rıfat Bey’in bestelediği şiirleri arasında – sıkı durun – İstiklal Marşı da vardı. 1939 yılına dek o çalınmıştı, sonradan Osman Zeki Üngör besteleyip, Edgar Manas düzenleyene dek.
48 yaşında, tarihte bugün, İstiklal Marşı Şairi oldu. 51 yaşında Mısır’a gitti. 63 yaşında yurda döndü. Hastaydı. Doğum gününden 7 gün sonra, Mısır’a kendisini davet eden Halim Paşa’nın Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’ndaki evinde, hayata gözlerini yumdu.
Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde etkinlikler oluyor, birini yakalayın. Bahar geldi, pırıl pırıl eski Ankara evleri örnekleri arasında dolaşın. Sanat Sokağı’na gidin. Yazın giderken aramayın diye açıkhava sinemasının yerini öğrenin. Tarihi camilerden en azından birine girin. Park’ta bir yürüyüş yapın. Bir çardak seçin. Oturup arkanıza yaslanın. Müzikle başlayan şiirleri dinlemenin tadına varın. Ses gelmezse ne yapacağınızı biliyorsunuz!
Yöreye adını veren hamamın karşısındaki minik meydanda Milli Şairimizin heykeli var. Güvercinleriyle güzel görüntüler yakalayabilirsiniz. Fotoğraf merakınız yoksa da kaçırmayın.
Alın bir sevdiğinizi yanınıza, Ev’ine gidin. İkinci kata çıktığınızda misafirinize, “Dönünce, Mehmet Akif’i karşında göreceksin, sakın şaşırma” demeyi unutmayın! O odada yerde oturan kişi de Mithat Cemal Kuntay’dır. Buradan sonra ziyarete gittiğim Cebeci Şehitliği’nin girişinde aynı isimleri, solda onun, sağda Mehmet Akif’in birer sözünü görünce irkildim. Çarpıcı bir tesadüftü. 9 yıl önce “Bayrak inmesin, marşımız dinmesin” diye sonsuzluğa uğurladığımız üç şehidimiz geldi aklıma: Zafer Kılıç, Tekin Işık ve Gürcan Ulucan. Şehit Ulucan İzmir’de yatıyor. İki şehidimizse Ankara’da, burada; tıpkı şairlerin bu şehitlikteki yazıları ve Ev’deki balmumu heykelleri gibi, yan yana…
Park’ta veya Şehitlik’te; “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” cümlesini kurun, dua edin. Ersoy’a, Kuntay’a, Şehit ve Gazilerimize, Ailelerine minnetle ve sevgiyle ulaşsın.
Paylaş