Paylaş
Gelmeden önce sıkı bir hazırlık yaptı! Profesör oldu, ödül kazandı, Avusturya Güzel Sanatlar Akademisi’nin başına geçti. Kocaman, otuz metre yüksekliğinde bir haçtan Schlageter Anıtı’nı yaptı. Milli Anıt oldu. Savaş sonunda İngilizler yok etti. Çok üzüldü. Gelmeden Brezilya’ya da gitti. Pek çok planın yanında, bir de 10 bin kişilik kilise planladı. “15 binlik olsun” dendi. Uğraştı, yaptı. Yıllar sonra “inşaatı bitmeden gelin, görün” dediler, gitti. Kendi ifadesiyle dehşete düştü. Kriptasının (koro yerinin alt bölümü) 180 derece yanlış yerleştirildiğini görünce “Gelip de görmez olaydım!” dedi.
* * *
Tam 90 yıl önce Ankara’ya geldiğindeyse şaşkınlıklara düştü. Durun, anlatayım. Davet aldığı Ankara’ya trenle geldi. İnmeden bomboş düzlükleri gördü, ama burası başkent değil miydi diye düşünmüş olacak ki, birinci şaşırmasıdır:
“Allah’ım, ben burada ne yapacağım!” dedi. Trenden indiğinde büyük bir şaşkınlık daha yaşadı. Bu kez çok daha farklıydı. Sanırım ömründe ilk ve son olarak yaşadı. Başında bir subay olan bir bölük askerle karşılanmıştı. Yetmedi, gideceği yere kadar bu askerler kendisine eşlik etti. Ardında, Dünya’nın en disiplinli ordusunun askerlerini, dizili düzende bırakıp İsmet İnönü’nün yanına çıkarken arkasına bakabildi mi bilmem ama bence hâlâ şaşkındı. Belki de bu yüzden, o gün İnönü ile Abdülhalik Renda’yı karıştırdı.
Aslında bir yabancı için normal. Biz hâlâ bu İnönü veya Renda’yla ilgili şaşkınlıklar yaşıyoruz. İsmet İnönü’nün yarım asır yaşadığı, yılda iki kez halkın gezmesine açılan, bizzat kızı sevgili Özden Toker Hanımefendi tarafından gezdirdiği Pembe Köşk ile Atatürk’ten yadigâr olan, bir süre öncesine kadar cumhurbaşkanlarının oturduğu Holzmeister’ın yaptığı Pembe Köşk’ü karıştırıyoruz. İkisi de Ulus’ta olan, ilkiyle ikinci meclisi karıştırdığımız gibi.
“Biz bir âlemiz” şeklinde geçiştirebiliriz! Köşk’e çıkan yolda, sağda Renda’dan kalan tarihi bir köşk var. Kızılay’ın. Müze veya kültür evi olsa harika olur. Boş duruyor. Şaka değil, balkonunda köşkün görevlisi mangal yapmış, haber oldu. Daha sonra aynı balkon, yapının yenilenmesi için kurulan iskele sökülürken hasar gördü. Belki de “bir âlem” olan balkondur!
Holzmeister Ankara’da, Çankaya’daki Avusturya Büyükelçiliği’nden 3,5 kilometre kadar aşağıdaki T.C. Merkez Bankası’na kadar olan mesafede toplam 14 yapı; banka, bakanlık, büyükelçilik, genelkurmay için karargâh, orduevi, cumhurbaşkanı için köşk, anıt, yargıtay binası, askeri okul ve meclis binası gibi kamu yapıları tasarladı, yaptı. İçlerinde 4 bakanlık binası var. Önceden yazmıştım, Türkiye’ye gelmesini önerdiği Egli ile Ankara’da ilk rakısını içti. Gecenin ilerleyen saatlerinde yaşananları hatırlayacak durumda değildi, yanında uyandığı Egli’nin anılarından öğrendi! Kısa, asimetrik, sıra dışı ve daha çok özel günlerin boyunbağı olan kelebek papyonuyla bilindi. Yaptığı yapıların çoğu aslına uygun kullanılmaya devam ediyor. Sonraları Meclis’in büyütülmesi çalışmaları da öğrencilerine verildi. Onlar da Holzmeister’a sorarak yaptı. Bu durumu anılarında gururla andı.
* * *
İlk görüşte şaşırarak hiçbir şeyin olmadığını düşündüğü Ankara’da yaşadıklarıyla huzur, mutluluk, güven ve umut duygularını harmanlayarak yaşadı. Ankara’yı başkent yapan felsefeyi çok iyi anladığını söyledi ve konunun fikir babası Atatürk’ü, o da çok sevdi, hep takdir etti. Eski Köşk kullanılırken, yenisini, Pembe Köşkü yaptı. Yaparken o günlere dek kullanılan köşkü “yıkalım mı?” diye soran Atatürk’e; “Ama Ekselansları, böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsiniz? Bu ev Türkiye için bir anıt konumunda çünkü siz yeni Türkiye’yi bu evden inşa ettiniz. Burası bir anıt olarak kalmalıdır” dedi, kaldı. Anıtın adı da Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşk oldu. Bugün, geziler yerleşkenin 5 numaralı kapısından girilerek yapılıyor. Hafta içi randevuyla, hafta sonu 14’ten sonra önceden aramadan gidebilirsiniz. Fotoğraf çekmek yasak ama internette sanal turu ve fotoğrafları var. Burası Atatürk’ün en uzun yaşadığı evdir. Her eşyası ondan kalmış haliyle memleketin en değerli müzeleri listesinde bence tepededir. Kaçımız gezdik? Biz bir âlemiz! Holzmeister yenisini yapmış, bu değerli yapının da bugüne gelmesine katkı sağlamış. Çoluk, çocuk gidin bu müzeye. Bu topraklara cumhuriyetin gelmesinin müjdelendiği Atatürk’ün meşhur sofrasını, Çankaya’nın hâkim noktasından Ankara’nın başkent olmasının zevkle seyredildiği balkonu, bu memleketin neler yaşadığının unutulmaması için elleriyle Nutuk’u yazdığı çalışma masasını, bir liderin nasıl yetiştiğinin göstergelerinden, okuduğu, çizdiği kitapların bir kısmının olduğu Atatürk kütüphanesini görün. Ziyarete açık değil ama hemen yan tarafta Holzmeister’in Pembe Köşkü’nü de göreceksiniz.
Köşk’e en uzak Holzmeister yapısı Ulus’taki Merkez Bankası’dır. İki yapı arasında az ve nazlı kıvrımlarla uzanan bulvar, Mimarın yaptıklarının yarısını sağa sola sapmadan görmemizi sağlar. Yapılarının sayısı bir Ankara rekorudur. Rekorun sahibi ve uzakta bir köyde doğan Holzmeister’ın, bozkırdan doğan bu muhteşem başkente katkısı unutulmaz. Unutulmasın diye Çankaya’da adıyla anılan parkta büstü ve Meclis’te anıtı dikilmiş. Tarihte dün kaybetmişiz. Ona ve Başkent’e tüm emek verenlere, vereceklere selam olsun.
Paylaş