Tüm kötülüklerin kaynağı biz miyiz?

Geçtiğimiz hafta Türkiye'yle yaşanan anlaşmazlık hakkında açıklama yapan Danimarka Halk Partisi Dış Politika Sözcüsü Sören Espersen, "Türkiye NATO'dan atılmalı ve AB'ye girme şansı ortadan kaldırılmalıdır" dedi.

Haberin Devamı

Bu sözleri duyunca aklıma benzer düşünceler dile getiren meşhur isimler geldi.


KORKUNÇ TÜRK

Batının yüzyıllara dayanan Türk korkusunu bilmeyen yoktur. 1500'lerde Avrupa genelinde ikibini aşkın kitapta Türklerden söz ediliyordu! Çoğunlukla karşıtlığı simgeleyen "korkunç Türk", bazen de düşünürlerin ideallerine anti-tez sunmak için kullandıkları bir araçtı.


Örneğin Bilimsel Devrim'in öncülerinden Francis Bacon'ın 1622'de yazdığına göre Türkler, "ahlak yoksunu, eğitimi, sanatı ya da bilimi olmayan; toprağın genişliğini ya da günün zamanını bile ölçmekte zorlanan" acımasız insanlardı! Bacon, belli ki Osmanlı'nın ayrıntılı tapu-tahrir defterlerinden de, Takîyüddin'in 16.yüzyıldaki incelikli saat tasarımlarından da haberdar değildi. (Sanat konusuna hiç girmeyelim!)

Haberin Devamı


'Kuvvetler ayrımı' ilkesini ortaya koyan Montesquieu, 1748'de Osmanlı'nın, yani "Doğu tiranlığı"nın kanunlardan bîhaber şekilde yönetildiğini yazmıştı. Bu etkili düşünürün Osmanlı kanunnamelerinden, fermanlarından ya da ayrıntılı fetva kitaplarından 'bîhaber' olduğunu anlamak zor değil.


'Aydınlanmış' düşünceyle yönetilen bir ülkenin hayalini kuran, Fransız Devrimi'nin fikir babalarından Voltaire, Kasım 1769'da Prusya Kralı'na yazdığı mektupta "Türk barbarlarının Socrates'in ve Plato'nun ülkesinden derhal sürülmesininin ateşli taraftarı" olduğunu vurguluyordu.

"Türkler Avrupa'dan çıkarılmalı, derhal yok olmalıdır" diyen Gladstone, Britanya hükümetinin Doğu politikasını eleştirirken 1876'da "Türkler... Avrupa'ya girdikleri o kara günden beri insanlık karşıtlığının örneği oldular. Gittikleri her yerde arkalarında geniş bir kan izi bıraktılar. Ve egemenlikleri nereye ulaştıysa medeniyet orada gözden kayboldu." diye yazmıştı. Gladstone muhalefetten iktidara geçince "hiç bu kadar sevinmemiştim" diyen Charles Darwin ise, 'doğal seleksiyon'un sosyal olaylarda da görüleceği zannıyla 1881'de şu satırları kaleme alıyordu: "Avrupa ırkları daha fazla medenileştikçe yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı gelmişlerdir. Dünyanın çok uzak olmayan geleceğine baktığımda bütün dünyada bu tür aşağı ırkların daha medenileşmiş ırklar tarafından yok edileceğini görüyorum."

Haberin Devamı


50 yıl kadar sonra, 1932'de, Amerika'nın Princeton Üniversitesi'nde yapılan bir ankette öğrencilerin %52'si Türkleri gaddar bulduğunu belirtiyordu!


EKSİK BİLGİLER, KÖKLÜ ÖNYARGILAR

Hiç şüphesiz, bu satırların amacı Türk düşmanlığının (türkofobi) karşısına Avrupa-Batı düşmanlığı, yabancı düşmanlığı (zenofobi) koymak değil. Veya yukarıda adı geçen isimleri itibarsızlaştırıp, kültüre ve bilime katkılarını hiçe saymak değil. Aksine... Amaç, eksik bilginin ve toptancılığın, en eğitimli insanları bile nasıl derin bir ahlakî çelişkiye düşürdüğünü göstermek.


AYNA AYNA, SÖYLE BANA...

Örneklediğimiz tutum, Türkiye'de hem karşı tepkilere, hem de kimlik travmalarına yol açtı: Biz nasıl bir milletiz? İyi miyiz, kötü müyüz? Tembel miyiz, çalışkan mıyız? Merhametli miyiz, gaddar mıyız?... Bu gibi soyut genellemeler arasında yıllarca savrulup durduk. Elbette kimliğimize yönelik suçlamaları, bilimsel şüphecilikle sorgulayıp araştırmak zorundayız. Ancak toptancı ifadeleri mutlak doğru kabul edip; "abi biz o kadar yüzyıl asıp kesmekten başka ne yapmışız ki" demek; geçmişinden ve kendinden nefret etmek, toplum psikolojisinde önemli bir sorundur.

Haberin Devamı


Hal böyleyken... Kendini ırkçılık panayırının dev aynasında görüp herkese posta koyabileceğini sanmanın sonu, felaket. Tabii, küçük gösteren dışbükey aynalara bakıp kendine yabancılaşmanın sonucu da aynı. Batı'nın kuvvetler ayrılığı, bilimsel düşünce gibi kazanımlarını, yaşam standartlarını dikkate almak başka; sadece Batı'dan bakarak kendimizi eleştirmekse başka. Nefret ya da hayranlık arasında koskoca bir alan var. Boş yerlere doğru ilerlemek yerine neden kapı önünde bekleyip birbirimizi sıkıştırıyoruz?

MERAKLISINA:
Andrew Wheatcroft (1993), David Young (1978), Aslı Çırakman (2001), Thomas Kaiser (2000), Taha Niyazi Karaca (2011), John C. Greene (1977), Justin McCarthy (2010). Ayrıca, Özlem Kumrular (2008), Leyla Coşan (2009).

Yazarın Tüm Yazıları