Paylaş
Ama bir de “sıradan” günler var tabii. Hani akşam sohbetinde “Günün nasıl geçti?” sorusuna, “Ne olsun işte, her zamanki gibi” dediğimiz günler. Yüzümüzün pek gülmediği, “sıkıcı” bulduğumuz “hep aynı” günlerdir bunlar. Çabucak unuttuğumuz, bizde iz bırakmayan...
GÖRECELİK KANUNU
Gelin görün ki bizim sıradan bulduğumuz o günler, bir başkası için “muhteşem, harika” olabilir. Örneğin, bir üniversite öğrencisinin “iç bayıcı” bir günü, Afganistan’daki bir genç kız için ancak “rüya gibi” bir gündür. Veya masa başında oflaya puflaya çalışan birinin standart mesaisi, savaş hattındaki birinin en doğal özlemidir. Belgesellerde izliyoruz: Afrika’nın pek çok bölgesinde temiz suya kavuşmak, o köyü bir anda bayram yerine çeviriyor. Oysa musluğu açıp bulaşık yıkamak, bırakın kutlama nedenini, pek çoğumuz için sadece zahmettir. Tüm bunlar, uç örnekler tabii...
GÜNDELİK SEVİNÇLER
Medeniyetimizin eriştiği seviye sayesinde, sahip olduğumuz sayısız nimeti zaten olması gereken, standart şeyler diye görüyoruz. Oysa olay bu kadar basit değil. Hastanede makine yardımıyla soluk alabilen biri için temiz havada yürüyebilmek ne büyük bir nimettir. Tek isteğimiz sağlığımıza kavuşmak olduğunda o “sıradan, sıkıcı, rutin” günleri bile nasıl özleriz. Aldığımız her bir nefes, attığımız her adım, afiyetle yiyebildiğimiz her lokma, içtiğimiz her yudum su... Bunlar gözden kaçırdığımız ama her biri çok kıymetli, “küçük, küçük” sevinçlerdir aslında.
NORMAL DEDİĞİMİZ
Nefsimiz/egomuz açgözlü olduğu için sahip olduğumuz şeylerin kıymetini ancak onlardan mahrum kaldığımızda anlarız. İşte tam da bu nedenle, tekrarlanan her bir sıradan günün aslında “güzel bir gün” olduğunu unutuveririz. Küçük sevinçleri toplayıp “mutlu bir gün daha geçti” demeye dilimiz varmaz. Oysa her “sıkıcı” veya “monoton” geçen günümüz, aynı zamanda kazasız, belasız, savaşsız, depremsiz bir gün değil midir?
HER GÜN YENİ FIRSAT
Gelin, “öylesine günlerin” değerini bilmek için illaki bir sorun olmasını beklemeyelim. Veya vasattan kurtulmanın tek yolunu, “sıra dışı” olaylar yaşamak sanmayalım. Takvim yılının ister ilk günü olsun, ister son günü... Biz yaşadığımız her yeni günü, küçük sevinçlerden büyük mutluluklar inşa etmek için fırsat bilelim. İçimizi asıl sıkan, gündelik rutinimiz değildir belki de... Esas derdimiz, iyileşmeyi hep dışarıdan, hep maddeden beklemek olmasın sakın? Dünya bize doğru güzelleşmiyorsa, biz hayata bakışımızı ve gönlümüzü güzelleştirmeyi denesek ya!
ŞÜKÜR, ELEŞTİRİ, BEKLENTİ
İSLAM inancının en temel erdemlerinden biridir, şükretmek. Ve tabii hayattan keyif almanın anahtarı. Peki ama “halimize şükretmek”, eksikleri görmeye engel midir? Veya yanlışları eleştirmeye? En önemlisi, daha iyisini talep etmeye? Kuran’a baktığımızda cevap gayet açıktır: Elbette değildir.
*
“Şükür” kavramı sıkça vurgulansa da İslam inancının çok önemli bir değeri de “gelişim”dir. “Gelişim” hem bireysel olgunlaşma, hem de toplumsal iyileşme anlamına gelir. Eski tabiriyle “ikmal, tekâmül, kemale ermek”. Öyle ki, Kuran’da İslam, bu kavramla tanımlanır: “Bugün size dininizi ikmal ettim (olgunlaştırdım), üzerinize nimetimi tamamladım (Maide, 3)”. Yani İslam, Hz. Âdem ile başlayan vahdet (tek tanrı) inancının günümüz ifadesiyle “en son sürümü”dür.
*
Hal böyleyken “Müslümanım” diyen herkesin kendisinin en olgun haline, yani “en son sürümüne” erişmek için çabalaması gerekmez mi? Ve tabii çevresinden de bunu beklemesi. Dolayısıyla “olana şükür, olmayana çaba” esastır... Kısacası, halimize şükretmek, daha iyisini istemeye engel değildir.
EN GÜZEL DİLEKLER
“HAYIRLI sabahlar”, “İşiniz gücünüz rast gitsin”, “Allah tamamına erdirsin”, “Afiyet olsun”... Dilimiz, nice güzel temenniyle doludur. Bunda İslam kültürünün “hayır duası” ilkesinin büyük payı olduğu muhakkak. Kuran, zeytinden incire, yağmurdan denize kadar her şeyi bir şükür vesilesi görür. Ayrıca güneşin doğuşundan geceye, akşamdan şafağa kadar her vakti mübarek kabul eder.
*
Gelin biz de ömrümüz “takvim yaprakları” gibi tükenmeden önce... Hep birlikte daha güzel nimetlere kavuştuğumuz; maddi manevi geliştiğimiz; kazasız, belasız, afetsiz; sağlıklı, hayırlı, bereketli günler, yıllar dileyelim. Atalarımızın her fırsatta dediği gibi, “Vakti şerifler hayrola; hayırlar feth ola; şerler def ola; gönüller şâd ola”.
Paylaş