Paylaş
Pandemi nedeniyle öyle ciddi sağlık sorunları yaşanıyor ki, “oruç ve sağlık” başlıklı haberler, nostaljik bir hoşluk gibi kaldı: Oruç tutarken sağlığımız için nelere dikkat etmeli, iftarda ne yemeli, ne zaman, ne kadar yemeli... Tüm bunlar medyanın gelenekselleşmiş ramazan soruları. Ancak geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu ramazanda da çok daha kritik bir konumuz var: Salgından korunmak ve hastalığı çevremize bulaştırmamak.
TUT KENDİNİ
Bize Farsça’dan gelen oruç kelimesinin Arapça’daki karşılığı “savm” kelimesidir. Savm, “uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak” demek. Yani orucun aç kalmaktan daha geniş bir anlamı var. Demek ki pandemi ramazanlarında, olumsuz davranışların yanı sıra, hastalık kapma veya hastalığı yayma ihtimali bulunan tüm hareketlerden uzak durmaya gayret etmeliyiz. Yani oruçla beraber kendimizi de tutmalıyız.
KALABALIK ORUCU
İslam düşüncesinde beden, bize verilmiş bir emanettir. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “bedeninin senin üzerinde hakkı vardır”. Ayrıca “kendi kendinizi tehlikeye atmayın” ayeti, bu konuda net bir tanım getirir. Öyleyse, “Müslümanım” diyen herkes için kendisinin, yakınlarının ve tüm insanların sağlığını, canını korumak kutsal bir görev değil mi?
*
Sorumluluk listesine sağlık çalışanlarını gereksiz yere yormamayı, acil ihtiyaçlara mâni olmamayı, vakit kaybına ve kaynak israfına yol açmamayı da ekleyebiliriz. Sağlıklı kalmak için gelin bu ramazan riskli tercihlerden, evlerde elzem olmayan toplantılardan ve davetlerden uzak durup şifa niyetine “kalabalık orucu” tutalım.
VAR MISINIZ İTİKÂFA?
Kalabalıktan uzak durmak demişken... İzolasyon, sosyal mesafe ve ramazan arasındaki bağlantı ilginçtir.
*
Aklımıza ilk olarak oruç gelse de ramazanın çok önemli bir özelliği daha var: İslamiyet’in doğduğu ay olması. Çünkü her şey, 610 yılındaki ramazan ayında, küçük bir mağarada başladı. Mekke’de bilinen adıyla Muhammed ül-Emin, son birkaç yılda yaptığı gibi yine ramazanda Hira mağarasında inzivaya çekilmişti. Gündelik koşuşturmadan, kalabalıktan kendini izole etmiş, özüne doğru manevi bir yolculuğa çıkmıştı. İşte o inzivada işittiği “Oku, yaratan Rabbinin adıyla! O, insanı ‘aşılanmış yumurtadan’ yarattı” ayetleriyle insanlık tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
*
Hz. Peygamber, ramazanda inzivaya çekilme alışkanlığını sonraki yıllarda da sürdürdü. Ama bu defa kendini mağarada değil, Mescid-i Nebevî’nin bir köşesinde izole etti. Ramazanın son 10 gününde bir başına kaldığı, zorunlu haller dışında kimselerle konuşmadığı, kendini tefekküre adayıp orucunu sessiz sedasız açtığı bu ibadete “itikâf” adı verilir.
*
Elbette günümüzde çalışanların, evine ailesine bakanların, öğrencilerin böyle bir inzivaya çekilmeleri söz konusu değil. Ne var ki sosyal mesafe kurallarına layıkıyla uyup “kalabalık orucu”na girmek için itikâf ibadetinden ilham almak pekâlâ mümkün. Sonuçta sevdiklerimizin gönlümüzdeki yeri, soframızdaki yerinden çok daha kıymetli değil mi?
KALPLERE ŞİFA
Malum... Hastayken oruç tutulmaz. Öte yandan oruç, sağlık için tutulur. Evet, antik filozof-hekim Plutarkhos, “ilaç içeceğine oruç tut” demiş yüzyıllar önce... Günümüz beslenme uzmanları da sağlık için “aralıklı oruç” tavsiye ediyor... Ama oruç, beden sağlığının ötesinde asıl “gönül sağlığı” için tutulur. Örneğin 18. yüzyıl şairi Kâmî’ye göre “Âleme rahmet-i Hak, ruha gıdadır ramazan / Renc-i isyana şifa, cana safadır ramazan”.
*
“Oruçlu, saygısızlık yapmasın, kötü konuşmasın” diyen Hz. Peygamber şunu da eklemiş: “Yalanı ve yalandan hareketleri terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur”. Yani orucun esas gayesi aç kalmak değil, kötü düşünceden, dedikodudan, kıskançlıktan, çekişmeden uzak durmaktır. Dünyanın derdi tasası yüzünden doğan hastalıklar için manevi bir şifadır, oruç. Nitekim “şifa” kavramı Kuran’da beden sağlığıyla ilişkili geçse de asıl ağırlık “manevi şifa”dadır: “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet geldi.” (Yunus, 57)
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), koronavirüsün (Kovid-19) ‘pandemi’ (küresel salgın) olduğunu ilan etmesi üzerine Suudi Arabistan da Covid-19’la mücadele kapsamında önlemlerini almıştı. Geçen 2 Mart’tan itibaren dünya genelinden umre ziyaretlerini, 20 Mart’tan itibaren de Mekke’deki Harem-i Şerif ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’ye ziyareti durdurmuştu. Alınan kararın ardından, Kabe’nin etrafında sadece görevliler bulundu.
ESMA-İ HÜSNA
Eş-Şafî: Bedene ve gönüllere şifa veren; sağlığa kavuşturan.
BİR AYET
Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. (Şu’ara, 80)
BİR HADİS
Allah, hiçbir hastalık vermemiş ki onun şifasını da vermemiş olsun. (Buharî, Tıb, 1)
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), koronavirüsün (Kovid-19) ‘pandemi’ (küresel salgın) olduğunu ilan etmesi üzerine Suudi Arabistan da Covid-19’la mücadele kapsamında önlemlerini almıştı. Geçen 2 Mart’tan itibaren dünya genelinden umre ziyaretlerini, 20 Mart’tan itibaren de Mekke’deki Harem-i Şerif ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’ye ziyareti durdurmuştu. Alınan kararın ardından, Kabe’nin etrafında sadece görevliler bulundu.
Paylaş