Saltanatı Kaldırmak

Hepimiz 29 Ekim 1923’ü Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü olarak kabul ederiz.

Haberin Devamı

Oysa bundan 93 yıl önce, yani 1 Kasım 1922’de İstanbul hükümeti ve saltanat ortadan kaldırıldığında, cumhuriyet rejimi fiilen kurulmuş oluyordu.


Meclis kürsüsündeki vekiller hayli kızgındı. İstanbul Hükümetinin başı Sadrazam Tevfik Paşa, 29 Ekim 1922’de çektiği telgrafta Lozan’da yapılacak olan barış görüşmelerine katılmak üzere meclisin yetkili bir temsilciyi İstanbul’a göndermesini talep etmişti! Hem iktidardaki Birinci Grup’tan, hem de İkinci Grup’tan temsilciler, bu talebe çok sert biçimde tepki gösteriyorlardı. Onlara göre “Tevfik Paşa’nın telgrafı kadar garip, acayip ve olayların akışına ters bir vesika, tarihte nadiren görülmüştür”*. İstanbul’a cevaben bir telgraf çekilip çekilmeyeceği tartışılırken Erzurum mebusu Nusret Efendi, kürsüden şöyle seslenmişti: “Babıali ölmüş, Saray ölmüştür. Ölülerle haberleşmeye çalışmak akla ve gerçeğe aykırı işle uğraşmaktır.” 

Haberin Devamı


KİM OLURSA OLSUN…


İkinci Grup önderlerinden Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey, İstanbul’un tavrına çok daha kapsamlı eleştiriler getiriyordu: “Sultanlığa alışmış olan hükümdarlar, ulusal egemenlikten canavar gibi korkarlar. Fakat kim olursa olsun, artık hükümdarlar ulusal egemenliğe gireceklerdir. Ulusal egemenliğin belirli kuralları ve koşulları vardır… Buna aykırı olanlara karşı, millete musallat olmuş beladır diye mücadele ederim.”
Sinop mebusu Dr. Rıza Nur Bey ise meseleyi özetliyordu: “Bugün Türk milletine ve bu devlete düşen görev, iki hükümet meselesini halletmektir. Kaldı ki Türk milleti, bundan üç yıl önce, bu meclisi topladığında kararını vermiştir. Hakimiyet milletindir ve Türkiye hükümeti buradadır.” Onun ve arkadaşlarının verdiği önergede “Türkiye Devleti adı ile genç, dinç, milli halk hükümeti esasları üzerine kurulmuş Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulmuştur” ifadesi yer alıyordu.


HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ…


Hüseyin Avni Bey’in ısrarı üzerine ertesi oturumda “Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir” ifadesinin eklenmesiyle ortaya çıkan yeni tasarının görüşmeleri sırasında söz alan Mustafa Kemal Paşa, adeta üniversitede ders anlatan bir tarih profesörü gibiydi; dersin konusu ise Türk, İslam, Ortadoğu ve saltanat tarihi. Bu görüşmelerin yapıldığı günün Hz.Muhammed’in doğum gününe rastladığını hatırlatarak “İnşallah bu hayırlı bir rastlantıdır” dedi. Ardından İslam tarihinde emirliğin saltanata nasıl dönüştüğünü; seçimle belirlenen halifeler yerine hanedanlarda bu görevin babadan oğula nasıl geçtiğini özetledi. Bağdat’taki halifelik makamının Moğollarca işlevsiz hale getirilmesinden hilafetin Türklere geçişine kadar yaşanan olaylara değindi. Ve tüm bu tarihi süreci şu noktaya bağladı: “Türk milleti bu defa… mukadderatını doğrudan eline aldı ve milli saltanat ve hakimiyetini bir kişide değil, bütün millet tarafından seçilen bir yüksek mecliste temsil etti. İşte o meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.”

Haberin Devamı


1-2 KASIM BAYRAMI



Bu konuşmaların ardından Anayasa, Şer’iye ve Adliye Komisyonu tasarıyı ele aldığında tartışmalar uzayınca devreye bizzat Mustafa Kemal Paşa girmiş, gerekirse “bazı kafalar kesilecektir” diyerek son noktayı koymuştur. Hem Birinci Grup’tan Mustafa Kemal Paşa, hem de İkinci Grup’tan Hüseyin Avni Bey tarafından olumlu karşılanan nihai metin  Meclis’te “şiddetli alkışlar” eşliğinde kabul edildi. Ayrıca 1-2 Kasım tarihlerinin bayram olarak kutlanmasına karar verildi. Meclis oturuma son verirken Müfit Efendi tarafından “bir beliğ dua kıraat olunmuştur (okunmuştur).”
Karar İstanbul’daki Refet Paşa’ya bildirildi. İstanbul Hükümeti 4 Kasım’da istifa etti ve ardından son Osmanlı padişahı Sultan Vahdeddin, bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul’u terk etti. Böylece bir devir kapanırken “Türkiye Devleti” ülkedeki yegane yasal otorite haline geliyor; yönetim fiili olarak bir cumhuriyete dönüşüyordu. Bu yeni rejimin adı ise bir yıl sonra 29 Ekim 1923’te kondu: Türkiye Cumhuriyeti. 

Haberin Devamı


TAM DEMOKRASİ DUASI



Ne yazık ki sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasiye dönüşmesi çok uzun zaman aldı. Örneğin saltanatın kaldırılmasına açık destek veren, Birinci Meclis’in muhalif kanadından hukukçu kökenli Hüseyin Avni (Ulaş), İzmir Suikastı’yla bağlantılı olarak yargılansa da söz konusu komployla hiç bir ilişkisi olmadığı için beraat edecektir. Ama sonrasında zorunlu olarak siyasetten çekilir. Türkiye’de muhafazakar siyasetin en önemli ve saygı duyulan kuramcılarından Nurettin Topçu, ilerleyen yıllarda Hüseyin Avni Bey’in damadı olmuştur. Topçu kayınpederi hakkında şöyle yazar: “En büyük korkusu Şark (Doğu) despotizminin yeniden hortlamasıydı.”
Meclis tutanakları saltanatın kaldırıldığı gece Müfit Efendi’nin duasında neler dilediğini aktarmıyor. Biz ondan 93 yıl sonra, bugünkü seçimlerin hukuk ve refah yolunda güzellikler getirmesini; Türkiye’yi Hüseyin Avni Bey’in korktuğu o (Orta)Doğu despotizminden ve kaosundan koruyup tam demokrasiye biraz daha yaklaştırmasını dileyelim.   

Haberin Devamı


*TBMM Zabıt-ı Ceridesi, 129. (30 Teşrin-i Evvel 1338 / 30 Ekim 1922) ve 130. (1 Teşrin-i Sani 1338 / 1 Kasım 1922) içtimalar. Yazıda geçen alıntılar çoğunlukla Mahmut Goloğlu tarafından günümüz Türkçesi’ne uyarlanmıştır. Bkz. “Cumhuriyete Doğru”, 2010 baskısı, s.375-402.  

Yazarın Tüm Yazıları