Paylaş
Ne var ki Hz. Peygamber’in doğum günü, yani “Mevlid-i Nebi”, Resulullah hayattayken hiç kutlanmamıştır. Keza “Hulefa-yı Raşidin (Olgun Halifeler)” zamanında da, hatta Emevi ve Abbasilerde de... Hz. Peygamber’in dünyaya gelişine hürmeten düzenlenen kutlamalar ancak 10. yüzyılın sonlarında, Mısır’daki Fatımi Devleti’nde görülmeye başlanır. 12. yüzyıl sonlarındaysa Erbil’deki Türk atabeyi Kökböri’nin (Gökbörü) teşvikiyle yaygınlaşır. Bu “anma gecesi”, zamanla daha geniş bir coğrafyada benimsenmiş, Müslümanların değer verdiği geleneklerden biri haline dönüşmüştür.
FARKLI GÖRÜŞLERE ILIMLI ÇÖZÜM
Mevlit kutlamasının Hz. Peygamber’den çok sonra ortaya çıkan bir âdet olması, alimler arasında görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Ne var ki din alimlerinin çoğunluğu bunun faydalı bir yenilik, yani “bid‘at-ı hasene” olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Öte yandan Selefiler, mevlit kutlamalarına tümden karşı çıkmış, bazı alimlerse sadece bu gecelerdeki gösterişli törenleri ve israfı eleştirmiştir. Osmanlılar ise aşırılıklara meydan vermeyen bir kutlama adabı geliştirmiştir. Bu anlayışla şekillenen kandil geleneğinin çeşitli unsurları, günümüze dek süregelmiştir.
KAYNAĞI TEMEL İBADETLER
Türk-Osmanlı kültüründe Mevlit Kandili gelenekleri, İslam’ın temel ibadetlerine ve adabına dayanır. Örneğin bu gecede Hz. Peygamber’e bol bol “salât ü selâm” veya diğer adıyla “salavat” getirilir. Yani Hz. Peygamber’in manevi şahsiyeti hürmetle anılıp selamlanır. Bu selamlamanın kaynağı ise Kuran’daki “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin (Ahzab, 56)” ayetidir. Keza kandil gecelerinde camilerde topluca Kuran okunması, vakit namazları dışında nafile namaz kılınması da İslam’ın en temel ibadetlerindendir. Ayrıca kandillerde selamlaşıp iyi dileklerde bulunmak da Hz. Peygamber’in “Hoş/güzel söz, sadakadır” hadisinden hareketle hayırlı bir davranıştır.
ASIL DEĞERLİ OLAN
Mevlit Kandili, ayrıca Resulullah’ın örnek karakterinin, sözlü ve yazılı kültürle kuşaktan kuşağa aktarılması için vesile olmuştur. Kandil gecelerinde sıkça okunan eserlerin en meşhuru, Süleyman Çelebi’nin “Vesiletü’n-Necat” veya halk arasındaki adıyla “Mevlit”tir. “Mevlid-i Şerif”, öylesine sevilip benimsenmiştir ki Kuran’la birlikte doğumdan cenazeye kadar maneviyatın yoğun olduğu her fırsatta okunur. Endonezya’dan Kuzey Afrika’ya kadar dört bir diyarda, pek çok dilde benzer eserler mevcuttur. Temel gaye, Hz. Peygamber’in “doğum gecesi” başlayan hayatını anlatırken onun tebliğinin ve örnek ahlakının özümsenmesidir. Süleyman Çelebi’nin dediği gibi: “Âşık isen key (o vakit) kulak tut dinlegil/Ne der isem manasını anlagıl... Ar ola her kim bunu dinlemeye/Manasını düşünüp anlamaya.”
EN GÜZEL KUTLAMA
MEVLİT kandillerinde en fazla değinilen konuların başında Resulullah’ın güzel davranışları, güzel ahlakı gelir. Mesela Süleyman Çelebi’nin ifadesiyle “Gönlü alçak idi”, “Hem tevazu ile kanaatti işi”, “Hilm (yumuşaklık) ile her sözü halka der idi”, “Canını hırs oduna yakmadı ol”, “Fiil ü söz ile kişi incitmedi.” Haliyle Müslümanım diyen herkes de bu yolu izlemelidir: “Ümmet isen onun ahlakını tut... Mustafa kavlini tut, hoş doğru ol.”
*
Yani en doğrusu Hz. Peygamber’i sadece bir gecede anmak değil, onun yaşayarak öğrettiği değerleri her gün hatırlamaktır: Alçakgönüllülük, doğruluk, dürüstlük, yardımseverlik, tok gözlülük, güler yüzlü olmak, nezaket, sesini yükseltmeden konuşmak, teşekkür edip iyi temennilerde bulunmak, hakaret etmemek, sabırlı davranmak, sertlikten kaçınmak, dedikodudan uzak durmak, kötü zan ve iftiradan sakınmak, hem kalp hem beden temizliğine önem vermek, daima bakımlı olmak, yaşlılara ve çocuklara özel ihtimam göstermek, doğayı ve mahlukatı korumak, hastalarla sıkıntı çekenlere destek olmak, beyaz tenliyi de siyah tenliyi de bir görmek, adaleti gözetmek, iltimastan uzak durmak, kimseyi zenginliğinden ötürü büyük veya fakirliğinden ötürü küçük görmemek, kin tutmamak, bağışlayıcı olmak, yeri geldiğinde insanların kusurlarını görmezden gelmek, sözüne sadık olmak, kadirşinaslık, vefa...
*
İşte tüm bunlar, bir Müslüman için sadece bir gün değil, her gün hatırlanması gereken değerlerdir. Bu değerleri özümseyip davranışlarına yansıtanlarsa, elbette en güzel “doğum günü” kutlamasını yapmış, Resulullah’ın ruhaniyetine en samimi hediyeyi sunmuş olurlar.
Paylaş